The Great -Birazcık Doğru Bir Hikaye: İzlemeli Miyim? #39

İkinci sezonu henüz çıkmışken, Hulu’nun “ara sıra doğru bir hikaye” sloganlı The Great’ine şöyle bir bakalım.

Yakın zamanda ikinci sezonu yayınlanan The Great, Rusya’nın Catherine The Great’inin biraz çarpıtılmış hikâyesini seyirciye sunuyor. Çarpıtma demişken, bunu bir hata olarak değerlendirmeyelim hemen çünkü bu çarpıtma kasten yapılıyor. Dizi, daha ilk andan itibaren seyircisine “ara sıra doğru” bir hikâye izleyeceklerini söylüyor. Böylece tarihî bir karakteri anlatan dönem yapımlarındaki gerçeğe uygunluk ön kabulünü en baştan kaldırıyor.

Hikâye, taşrada gücünü kaybetmek üzere olan bir ailenin kızı Catherine’in, III. Peter ile evlenmesiyle başlıyor. Bu evlilik için büyük beklentileri olan genç Catherine, hayalini kurduğu her şeyin tam tersiyle karşılaşıyor ve kendini mutsuz bir saray hayatının içinde buluyor. Özünde hâlâ şımarık bir çocuk olan hükümdar, eşi ve onun sorunlu davranışlarıyla baş etmeye çalışırken, bir yandan da kendine bir yer edinmeye, hatta hayatta kalmaya çalışıyor. Rusya’yı yönetmek için bariz bir şekilde yetersiz olan Peter’dan çok daha nitelikli olduğunu düşünen Catherine kültürlü, sanata meraklı ve Avrupa’da gelişen aydınlıkçı fikirlerin destekçisi olarak kendini ve Rusya’yı bu mızmız alkolikten kurtarmak için tahta göz koyuyor. Peki, bu hikâyede neler doğru neler yanlış?

The Great’in yaptığı en temel değişikliklerden biri zamanla oynamak olsa gerek. Evlilik, tahta çıkış ve ilk varisin doğumu gibi önemli olayların kronolojik sırası biraz değiştirilmiş. Gerçekte Peter ve Catherine evlendiğinde ve ilk çocukları olduğunda Peter değil, teyzesi Elizabeth tahttaydı. Dizi, Peter’dan önceki Çariçe’ye değinmeyip Peter’ı babasının hemen ardından tahta çıkardıysa da Elizabeth karakterini sarayda önemli bir statüsü olan Peter’ın teyzesi olarak hikâyeye dahil etmiş. Ayrıca diziye Catherine’den önce bir Çariçe eklemeyerek hem aralarında bir karşılaştırma yapılmasının önüne geçilmiş hem de kadın hükümdar odağının yalnızca Catherine üzerinde kalması sağlanmış. Öte yandan, III. Peter’ın tahta çıktıktan kısa süre sonra tahttan feragat etmesi, çok geçmeden de öldürülmesi diziye yansıtılmamış.

Bu noktada, The Great’in senaristlerinin bazı tarihsel verileri bu lezzetli pastanın keki olarak alıp araları da yaratıcı, renkli ve satirik bir kremayla doldurduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yapımın kendisi de gerçeğe sıkı sıkıya dayanmadığını defalarca dile getirdiğine göre tarihe uygunluğu bir kenara bırakıp, 1760’lı yılların Rusya’sına 21. yüzyıldan ışınlanmış gibi duran güçlü, açık fikirli, aydınlanma savunucusu, eşitlikçi, savaş karşıtı bu genç kadının hikâyesinden keyif almamak elde değil. Çeşitli aksaklıklar ve engellere rağmen bir gün tahta çıkacağını bildiğimiz Catherine’in eğlenceli darbe yolculuğunun seyirciyi kendine bağladığı kesin. Yeni sezonu henüz izlememiş biri olarak, şaşaalı Rus sarayının kapıları ardında, güzel kostümlerin ve perukların arasında, Catherine’in biraz acemice, çokça zekice planlarını takip etmek için sabırsızlanıyorum.

Huzzah!