“The Platform” Filmi: Modern Toplumun Alegorisi

Daha adil, daha paylaşımcı ve daha duyarlı bir toplum inşa etmek için bir araya gelme zamanı gelmedi mi?

İzlemeyenlerin bile ismini duyduğu “The Platform” filmi, izleyicisini sarsan ve düşündüren bir yapım olarak son yılların en dikkat çekici filmlerinden biri oldu ve olmaya devam ediyor. İzlerken rahatsız eden sahnelerle dolu olan bu film, aslında yaşadığımız modern toplumun birçok acı gerçeğini önüne seriyor.

Peki, “The Platform” gerçekte ne anlatıyor? Bu distopik film, yüzeyde bir hayatta kalma mücadelesi gibi görünse de, derinlerinde insan doğası, sınıf ayrımı, adalet ve paylaşım gibi konulara dair bizlere bir eleştiride bulunuyor.


Film, dikey bir hapishanede geçiyor. Bu hapishanede her katta iki mahkûm var ve yukarıdan aşağıya doğru bir platform iniyor, üzerinde yemekler bulunuyor. Üst katlarda olanlar doyasıya yiyebilirken, alt kattakilere neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Bu etkileyici kurgu aslında dünyadaki sınıf farklarını ve kaynakların adaletsiz dağılımını temsil ediyor.


Birçok kişi, filmi izlerken kendini üst katlardaki mahkûmlar yerine koymuştur. İyi bir pozisyonda, daha fazla kaynağa sahip olmanın verdiği rahatlık ve umursamazlıkla, alt katlardakilerin durumu göz ardı edilebilir. Ancak film, izleyiciyi rahatsız ederek bu umursamazlığı sorgulatıyor. Neden üst kattakiler, daha alt kattakileri düşünmeden her şeyi tüketiyor? Film, tam da bu soruyu sorarak, insan doğasının bencillik ve hayatta kalma içgüdüsü üzerine düşünmemizi sağlıyor.


“The Platform”, aynı zamanda sosyal ve ekonomik adaletsizliği de eleştiriyor. Üst katlardakiler, alt katlardakilere nazaran çok daha avantajlı bir durumda. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, kaynaklara kolayca ulaşabilenlerin hayatı daha kolaydır ve alt sınıftakiler hayatta kalmak için savaş verir. Filmin sunduğu bu acı gerçek, modern toplumda da karşılaştığımız gelir eşitsizliği ve sınıfsal adaletsizliklerine dikkat çekiyor.


Filmde bir diğer önemli tema ise paylaşım ve dayanışma. Eğer herkes, kendi ihtiyacı kadar alsa ve geri kalanı paylaşsa, tüm mahkûmlar hayatta kalabilir. Ama ne yazık ki insan doğası bu tür bir paylaşımı yapmaz. Film bu durumu gözler önüne sererek paylaşımın ve dayanışmanın önemini vurgular. Üst kattakilerin bencilliği ve alt kattakilerin çaresizliği, aslında birbirine bağlı olan bir döngüde var oluyor. Ancak herkes bir dayanışma sağlarsa bu döngü kırılabilir.


Sonuç olarak, sınıf farkları, ekonomik adaletsizlikler, bencillik, paylaşım ve dayanışma gibi temaları işleyen bu film, izleyiciyi rahatsız ederek düşünmeye ve sorgulamaya teşvik etmekte. Her ne kadar distopik bir hikâye gibi görünse de film aslında içinde yaşadığımız dünyanın acı gerçeklerini gözler önüne sermiştir.

Daha adil, daha paylaşımcı ve daha duyarlı bir toplum inşa etmek için bir araya gelme zamanı gelmedi mi?