The Power of the Dog

Köpek mi tavşan yoksa tavşan mı köpek?


Oscar ödüllü Jane Campion'un 12 yıl aradan sonra yönetmenlik koltuğuna tekrardan oturduğu "The Power of the Dog" Thomas Savage'ın aynı adlı romanından uyarlanılan bir western filmidir. Jane Campion, romanı beyaz perdeye kitapla paralel olarak sahne sahne aktarmayı tercih etmiş.


Film, beraber çiftlik işletmeciliği yapan, maddi durumları oldukça iyi diyebileceğimiz Phil (Benedict Cumberbatch) ve George'un (Jesse Plemons) sürülerini gütme amacıyla çıktıkları küçük bir yolculukla başlar. George, dış görünüşüne önem veren, sıcakkanlı ve nazik bir insanken; Phil, onun tam tersi bir yapıya sahiptir. Oldukça geçimsiz, maço, aksi, sert mizaçlı olan Phil karakterinin özelliklerini filmin başındaki yemek sahnesi bizlere çok iyi yansıtıyor. Phil, Peter'ın (Kodi Smit-McPhee) feminen olarak nitelendirilen tavırlarını, kağıttan çiçek yapmasını "erkeklik" düsturuna yakıştıramadığı için onu birçok insanın içerisinde rezil ederek sözde "erkeklik" dersi verdiğini düşünüyor. Bu durum karşısında Rose (Kirsten Dunst) çocuğunun dönemin erkeklik algısından uzak olmasının onun başına ne gibi problemler açabileceğine şahit oluyor. Sergilemiş olduğu tavırdan da anlaşılacağı üzere "erkeklik" olgusuna oldukça önem veren Phil, Peter'ın böyle olmasına da annesinin sebep olduğunu düşünmektedir.

George, abisinin yaratmış olduğu kaos ortamını biraz yumuşatma biraz da yalnızlığını paylaşabileceği bir insan bulma amacıyla bütün yaşananların ardından Rose'a yardım etmeye başlar. Bir süre sonra George ve Rose evlenirler fakat Phil bu durumdan hiç hoşnut olmaz. George'un genç anne Rose ile evlenmesinden son derece rahatsız olan Phil, çiftlikteki otoritesinin sarsılmaya başladığını hisseder. Aslında Phil'in Rose'dan neden haz etmediği film boyunca izleyiciye açık açık gösterilmez. Kardeşini elinden almaya çalıştığını, onun bir para avcısı olduğunu veya çiftlikteki otoritesini sarsacağını düşündüğünden dolayı olabilir. Aralarındaki bu gerilimden olumsuz etkilenen Rose, düzensiz ve kontrolsüz bir şekilde alkol kullanmaya başlar fakat bu durum tabii ki Phil'in gözünden kaçmaz.

Tıp öğrencisi olan Peter, annesini içerisinde bulunduğu durumdan kurtarmak için oldukça sıkı çalışır; hayvanlar üzerinde incelemeler yapan, gözüktüğünden daha fazlası olan bir çocuktur. Peter çiftliğe döndüğünde Phil'in ona karşı davranışlarında bir farklılık olmasa da ilerleyen zamanlarda bu durum değişecektir. Ona, Bronco gibi at kullanmayı öğretir, onunla vakit geçirir, ayrıca "Annen seni bir kız çocuğu gibi yetiştirmiş, sana erkek olmayı öğreteceğim," der. Burada bir kırılma noktası gerçekleşir çünkü Phil'in tahmin edildiği üzere ağır maskülen birisi olmadığını, içerisinde yıllardır bastırdığı bir "eşcinsel" tarafı olduğunu anlıyoruz. Peter'ı koynuna sokma çabasına girişen Phil, Rose'u kendisine iyice düşman beller çünkü Phil'in düşüncelerini anlamasından mıdır yoksa kendisine olan tavrından mıdır bilinmez ama Rose'u rahatsız eden bir şeyler vardır.

Kendisini Bronco'nun koynuna bırakan Phil, Peter'dan da aynı şeyi beklemektedir fakat işler hiç de onun tahmin edeceği gibi gitmeyecektir. Peter'ı oldukça küçümseyen Phil, onun planlarını tahmin edebileceğini hiç düşünememekte ayrıca ondan hiç mi hiç şüphe etmemektedir. Bunu kendi için bir avantaja çevirme peşinde olan Peter, aradığı çözümü çoktan bulmuştur. Annesinin derileri ücretsiz olarak kızılderili bir gruba vermesinin ardından deliye dönen Phil'i gören Peter artık harekete geçmesi gerektiğini fark eder ve şarbondan dolayı ölen bir hayvandan aldığı deriyi ona vermeyi teklif eder. Hayvanları hadım ederken elini kesen Phil, ondan aldığı şarbonlu derileri suda yıkarken ölür.

Dışarıdan bakılınca oldukça sert, maskülen, ''gerçek bir erkek'' gibi görünen fakat içinde eşcinsel bir yaşam süren Phil, diğer yanda da onun tam tersi bir görünüşe sahip olup küçük gördüğü Peter... Toplum tarafından bireylere atfedilen bu niteliklerle hayatlarının etrafına çit çekilen bireyler eninde sonunda kendilerinin ve çevresindekilerin kim olduğunu görüyor. Megalomaniye kapılan bireyler ise hakikatten uzak bir şekilde kaderlerine boyun eğmek durumunda kalıyorlar.