“The Scarlet Letter” Romanındaki Karanlık Romantizm

Karanlık Romantizm'in Amerikan edebiyatına yansıması.


Nathaniel Hawthorne tarafından 1850’de yazılan The Scarlet Letter, kullanılan alegori ile sömürge Amerika’sında günah, intikam ve kefareti özetliyor. Hawthorne, bir kadının zina yaptığı için alenen cezalandırılmasını anlatan anlatısında, kullanılan renk sembolizmi, bastırılmış arzular, doğadan gelen tüyler ürpertici sesler, gizli suçluluk duygusu gibi doğaüstü yönleri Püriten anlayışla birleştirir. Bu arada özellikle Hester Prynne karakterinin hayat yolculuğundaki değişimi, Arthur Dimmesdale’in kendi içinde yaşadığı duygusal işkence ve karanlık romantizme örnek olabilecek Roger Chillingworth’un hikayede gerçekten şeytani bir özelliği olması, hikayenin ana temalarını oluşturur.

Bu roman, karakterlerinde doğaüstü unsurlar kullanarak birçok Karanlık Romantizm etkisini bünyesinde barındırıyor. İlk karakterle örneklendirmek gerekirse, Arthur Dimmesdale ve Hester Prynne’in çocuğu olan Pearl sıradan bir çocuk değil. Davranışı o kadar alışılmadık ki, genellikle bir “elf çocuğu”, “iblis” ve “havadar peri” olarak benzetiliyor ve bunların tümü onun önemini vurguluyor. Bunun yanı sıra Vali Bellingham, onu “Yanlış Yönetimin Efendisinin çocukları” ile karşılaştırır ve diğer Püritenler onun bir şeytanın çocuğu olduğunu düşünür. İnci, bir sembol gibi, sürekli olarak Hester’a yaptığı yanlışı hatırlatır. Tıpkı Dimmesdale’in Chillingworth’ün yolunu kesmesi ve Dimmesdale’in vicdanı nedeniyle Avrupa’ya gidememesi gibi, Pearl de Hester’a hırslı kişiliğinden kaçış olmadığını sürekli hatırlatır. Püritenlerin “günahkar” karakter olarak adlandırdıkları şey budur.


Pearl karmaşık bir karakterdir, ancak anlatıdaki kilit rolü bir semboldür. Pearl, annesinin kırmızı mektubunun vücut bulmuş halidir ve cinsel ahlaksızlığın bedensel yansımasıdır. Pearl, Hester’ın “utancının” bir sembolü olmasına rağmen, annesi için bir kefaretten daha fazlasıdır: O aynı zamanda bir hediye haline gelir. Sadece “utancı” değil, aynı zamanda bu günaha yol açan güçlü arzuyu da somutlaştırır. Sonuç olarak, Pearl’ün doğumu, annesine yaşamak için bir amaç sağlar ve pes etmeye meyilli olduğu zamanlarda duygularını yükseltir. Pearl, ancak Dimmesdale’in Pearl’ün babası olduğu kanıtlandığında tamamen “insan” olabilir.

Hikayedeki Karanlık Romantizmin bir başka örneği, acı çekmenin ve kırılganlığın vücut bulmuş hali olan Dimmesdale’dir. Seçilmişlerden biri olduğunu belirten Püriten bir papaz olarak sorumluluklarında dikkat çekicidir; ancak başarısız olduğunu anlar ve seçilmediğini göstererek kendini günahkar hisseder. Dimmesdale, Bölüm 11, “Kalbin İçi”nde suçluluğunun farkında olması ve bunu Püriten toplumuna açıklama konusundaki isteksizliği nedeniyle acı çekiyor. Bayılıncaya kadar oruç tutar ve kurtuluş bulmak için kanayana kadar omuzlarına vurur. Ancak bu cezalar aleni yerine gizli olarak uygulanır ve bu nedenle Dimmesdale’in arzuladığı ve ihtiyaç duyduğu arınmayı getirmez. Dimmesdale, ormanlık sahnede gerçekten insan olduğunu ve merhamet dilemesi ve kefaret etmesi gerektiğini açıkça kabul ediyor. Eve giderken, kötülüğün ne kadar derin engellerine ulaştığını fark eder.