Amerikan Modernist Şiiri’nin Gürültüsü
Bir fabrikanın gürültüsüyle paramparça olmuş bir hayal kırıklığı hayal edin. İşte modernist şiir tam olarak budur. Geçmişin süslü dili ve ninniler gibi tekrarlayan ritimlerinden bir kopuştur. Bunun yerine keskin imgeler, parçalı anlatılar ve hızla değişen bir dünyanın ham enerjisini kullanır. Kaostan kaçmayan, ancak kırık parçalarda güzellik ve anlam bulmaya çalışan bir şiirdir.
Modernist şiir, 20. yüzyılın başlarında geleneksel şiir biçimlerini ve estetiklerini reddeden bir şiir hareketidir. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ortaya çıkan bu hareket, hızla değişen bir dünyada şiirin rolünü yeniden tanımlamaya çalıştı. Modernist şairler, geleneksel şiirin süslü dilini ve katı formlarını reddederek, daha deneysel ve yenilikçi bir şiir anlayışı benimsediler.
T.S. Eliot, 1921 tarihli bir denemesinde, "Bizim medeniyetimizde şairler zor olmalı" diyor. Bu konsept Modern Amerikan Şiiri'ni çok daha kompleks ve kavraması zor hale getiriyor.
Soylu Şiirden Modernist Şiire:
Soylu şairler orta sınıf için yazarken, modernistler kendilerini toplumdan soyutlanmış olarak görüyor ve bu durum sanatın özerkliği ve değeriyle çelişiyordu. "Soylu şiirin" ulaşmaya çalıştığı zamansız manevi gerçeklere tepki olarak, "yeni" şairler kendi zamanlarının ve mekanlarının militan bir farkındalığıyla yazdı. Modern şairler, malzemelerini şiirselleştirmeye karşıydılar. Yeniden başlama, bugüne uygun yeni formlar ve söylemler kullanma düşüncesindeydiler.
Etkiler ve Yenilik:
Ezra Pound ve T. S. Eliot gibi şairler, şiirin geçmiş ustaların ve geleneklerin bilinciyle yazılması gerektiğini düşünürlerken, modern çağın da kendine özgü bir modern farkındalık ve üslubu ortaya çıkaracağını kabul ediyorlardı. Bu cesur yeni dünya atmosferinde, yazarlar yeni formlar ve konulara açlardı ve ilhamı nereden bulabilirlerse oradan alıyorlardı: düzyazı kurgu, psikoloji teorileri, Fransız sembolizmi, Walt Whitman, resim, heykel veya caz müzik. Sanayileşme, kentleşme ve teknolojik yenilikler gibi insan yaşam koşullarında değişiklikler yaşanırken, Darwin, Freud, Marx veya Nietzsche'nin yeni gerçekleri ve teorileri de ortaya çıktı.
Modern Farkındalık ve Yeni Teknikler:
Modern şairler şiirlerini modern bir farkındalıkla yazdılar. Şiirin olayları, nesneleri ve karakterleri gerçekçi bir şekilde ele alması ve ayrıntılı bir şekilde betimlenmesi konusunda ısrarcıydılar. Modernist şairler, evrensel temalardan ziyade bireysel deneyimleri ve duyguları keşfetmeye odaklanırlar. Bu, modern insanın yalnızlık, yabancılaşma ve anlam arayışı gibi temalarını ele alma eğilimindedir.
Modernist dönem, sürrealizm, empresyonizm, haiku, serbest şiir, sembolizm veya kolaj gibi yeni şiir formları ve yöntemlerini benimsemeye ve yaratmaya hevesliydi. Modern şiirde her bireyin kendine özgü olması nedeniyle, kendi kendine izlenimi de kendine özgü bir form gerektirir. Motto ise "Geçmiş alışkanlıkları, mantığı veya grameri öldürün..."
KIRMIZI EL ARABASI
yağmur suyuyla
parlamış
kırmızı
el arabasının
ne çok şey yığılmış
üstüne
beyaz tavukların
yanında
William Carlos Williams (1883-1963, ABD)
Şiir, çağdaş konuşmanın söz dağarcığı, sözdizimi ve ritmini benimser. Modernist şairler, dilin sınırlarını zorlamak ve şiirde yeni ifade biçimleri yaratmak için çeşitli teknikler kullandılar. Serbest nazım, imgelerin yoğun kullanımı, mecaz ve ironi gibi unsurlar, modernist şiirin ayırt edici özelliklerindendir. Daha konuşma diline yakın bir tarz benimsediler ve gerçek hayata yaklaşmak istediler.
Modernist şiir genellikle geleneksel anlatı yapılarını reddederek, parçalanmış ve fragmente görüntüler sunar. Bu, modern dünyanın kaotik ve karmaşık doğasını yansıtmak için kullanılır. Onların şiirlerinde bir cümleden, dizeden, imgeden, göndermeden, duygudan, konudan diğerine geçişte yeni bir geçiş modu sağlayan parçalanmış kompozisyonu benimsediler. Aslında geçiş yoktur; şiirin tüm bölümleri aynı anda mevcuttur, sanki uzaydaymış gibi birlikte var olur. Geçiş asla yavaş veya sürekli değildir ve böylece okuyucu karmaşık bir izlenim bütünü elde eder.
Modernist şiirde sabit ritmik kalıpların ölçüleri bir duygunun bireyselliğini bünyesine alamaz. Bu yüzden serbest nazımı kullanırlar.
BİR METRO İSTASYONUNDA
O itiş kakıştaki bu yüzlerin görüntüleri;
Ipıslak, kasvetli bir daldaki taç yaprakları sanki.
Ezra POUND
Bu iki dizelik Ezra Pound şiiri modernist ve imgeci şiirin en ünlü eserlerinden biridir. Şiirde fiil kullanımı yoktur ve türü; geleneksel bir japon şiir türü olan Haiku’dur.
Metin, tamamen farklı iki imgelemi yan yana getirerek okuyucuyu şehir hayatını doğal dünya ile ilişkilendirmesini sağlar. Bu teknik, kolaj olarak adlandırılır ve iki zıt görüntüyü bir araya getirir. Şiir, adeta bir sahneyi temsil eder ve okuyucu, şairin çevresine dair algısını hisseder.
Bu şiirde imgeler süsleme aracı olarak kullanılmaz, imgenin kendisi konuşma şeklidir. Açık, kesin ve tam yerindedir. Ezra Pound'a göre süs ne kadar azsa şiir o kadar iyidir ve kelimeleri seçerken çok titizdir, kelime ekonomisi yapar ve sadece şiire en uygun olan kelimeleri seçer. İmge, açıklık, kesinlik ve kelime ekonomisi sunar. Şiir, neredeyse kelimeler ile değil de bir ressamın fırçasından fırlamış küçük renk lekeleriyle temsil edilir.
Bu, tek bir imgeye dayanan bir şiirdir ve üst üste bindirme biçimindedir, yani üst üste yerleştirilmiş iki fikirden oluşur. Şiir, süperpoze edilmiş iki düşünceden ibarettir de diyebiliriz. Şair, bu fikirleri birbirine bağlama veya yan yana getirmenin ötesinde yorumlama girişiminde bulunmaz. "Gibi, sanki, veya" gibi bağlaçlar kullanmaz ve fiilleri atlar.
Süslemelerden uzak, içten ve yenilikçi yaklaşım bence şiiri çok daha bireye ve bireyselliğe yaklaştıran bir tutum sergileyip modern insanın iç dünyasına ışık tutan bir nitelik taşıyor.