Tiyatro mu? Film mi? : Dogville

İnsan insanın kurdudur deyiminin beyaz perdeye aktarılmış hali...

Dogville, Lars von Trier'in yazıp yönettiği 2003 yılında vizyona girmiş bir avangard dram filmidir. Filmin oyuncu kadrosunda Nicole Kidman, Lauren Bacall, Chloe Sevigny, Paul Bettany, Stellan Skarsgard, Udo Kier, Ben Gazzara ve James Caan gibi ünlü isimler yer alıyor. Dogville, Lars von Trier'in "ABD-Fırsatlar Ülkesi Üçlemesi" olarak adlandırdığı serinin ilk filmidir.

Tiyatro mu? Film mi?

Dogville filmini bu kadar özel yapan şeylerden biri alışılmadık sahne düzenidir. Yönetmen, tiyatroda kullanılan sahne düzenini tercih etmiş.

Dogville kasabası, bir sahne üzerine tebeşirle çizilerek düzenlenmiştir. Dekor olarak neredeyse hiç eşya yoktur. Hatta bazı canlılar, görüntüde olmasa bile ses efektleriyle sanki varmış gibi bir izlenim verilir (örneğin bir köpek havlama sesi duyulur ancak sahnede köpek görmezsiniz). Filmde olduğunu düşünmemiz istenen eşyalar veya canlılar ses efektleriyle belirtilir.

Kendinizi filme kaptırdığınızda tiyatro izlediğiniz hissine kapılmanız kaçınılmaz oluyor. Tiyatro sahnesinde bile evlerde kapı veya duvar vardır. Ancak bu filmde evlerin duvarları veya kapıları yok. Yönetmen Trier, bunu seyircinin dikkatini dağıtan veya yoran detaylardan kurtulmak için yaptığını dile getirmiş. Bu yöntem filmi çok ilginç bir hale getiriyor. Trier'in amacı seyircinin dekora değil karakterlere ve duygulara odaklanmasıdır.

Çekimlerin her karakteri görebildiğimiz açılardan yapılması veya tepeden planların kullanılması seyirciye tanrısal bakış açısı veriyor. Bu sayede karakterlerin her an neler yaptığını, yaşananların absürtlüğünü, ikiyüzlülükleri izleyebiliyoruz.

Kasabalıların dışarıdan bir bağlantılarının olmaması veya kasabada turistlerin gelip ziyaret edebilecekleri bir yer olmadığı için dışarıya kapalı yaşamalarının onları ne kadar dar görüşlü hale getirdiği oldukça açık. Kasabaya kaçarak gelen bir kadın, tekdüze hayat yaşayan kasaba halkının hayatını birdenbire değiştiriyor.

Dogville, etik, ahlak, affetme ve kabullenme temalarını işleyen ve bize bu kavramlar hakkında öz eleştiri yaptıran bir filmdir.

Konu

Grace (Nicole Kidman), peşindeki adamlardan kaçmak için Dogville isimli bir kasabaya sığınan masum bir genç kızdır. Grace kasaba halkının onu kabullenmesi için herkesin yardımına koşar, her zaman onların istediği gibi davranır ve elinden geldiğince sorun çıkarmamaya özen gösterir. Grace, ilk geldiğinde halk ona yardımcı olur ancak bir süre sonra Grace'i bir tehlike olarak görmeye başlarlar. Grace için işler umduğu gibi gitmeyecektir. Kasaba halkı Grace'i denemek için ona iki haftalık bir süre vermeye karar verir. Bu süre zarfında çaresiz kadın kasabalıların günlük işlerinde onlara yardım edecektir. Belli bir süre geçtikten sonra insanların genç kıza yüklediği iş yükü artmıştır ve Grace yavaş yavaş kasaba halkının karanlık yüzünü görmeye başlar.

Film eleştirmenleri tarafından, yönetmen Lars von Trier anti-hümanizm ile suçlandı. Bununla birlikte Trier hümanist olduğunu ve inanmadığı fikirler hakkında film çekmeyi sevdiğini ve bunu bir çeşit akıl oyunu olarak gördüğünü söyledi.

Ünlü Amerikalı yönetmen ve senarist Quentin Tarantino, Dogville'yi kariyeri boyunca vizyona girmiş en iyi 20 film içerisine eklemişti ve eğer bir tiyatro oyunu olarak yazılmış olsaydı Trier'in bir Pulitzer Ödülü kazanmış olacağını söyledi.

Bu film, insanlığın özüne inmiş sanatsal bir bakış açısıdır. Sadece bir film olarak ele alınmayacak derecede felsefi bir bakış açısı ortaya koyuyor. İnsan her daim özünde iyi midir?