Bir Yabancının Hikayesi: DOGVILLE

Grace Dogville kasabasına gelen bir yabancıdır. Kasaba halkı onu bir şekilde kabul eder buda onu sömürmektir.

Lars von Trier’in avangardı bize aslında çok fazla şey anlatıyor. Kendisi önemli bir auter. Daha önce bu yönetmenin bir filmini izlemediyseniz ve Dogme 95'e hakim değilseniz size biraz tuhaf gelebilecek bir isim olduğu ise bir gerçek. Ama merak etmeyin tüm bu tuhaflığı biraz izleyerek biraz da okuyarak anlamak mümkün.

Tolstoy’un ünlü bir sözü “çoğu muhteşem hikaye iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Burada ki yabancımız Grace kasabaya gelir ve film başlar.

Konumuza dönecek olursak Grace bir tehlikeden yani gangsterlerden kaçarak Dogville kasabasına sığınıyor. Bu kasaba onu gündelik işlerinde onlara yardım etmek üzere anlaşarak alıyor. Grace bu kasabada çok düzgün, naif ve tedbirli davranıyor. Kasabanın çizgilerle ayrılan yaşam ve üretim alanlarında kasaba için çalışmaya başlıyor. Ama kasaba halkı Grace'in başına ödül konduğunu öğreniyor ve Grace kendini bir sömürü sisteminin içinde bulmaya başlar.

Film aslında bize emek sömürüsü ve yabancılaşma konuları üzerinden de bir anlam yaratıyor. Bu filmi bide Marx'ın yaptığı eleştiriler ışığında bakalım: Kapitalizmde üretim araçlarına sahip olan ve bu nedenle işçileri sömürebilecek konumda olanlar vardır. Burada daha önce fakir, yokluk içinde ve hatta unutulmuş olan bir kasaba halkı bir anda üretim araçları sahibi konumuna geçiyor. Grace ise kaçtığı adamlardan saklanarak sömürülebilinecek konumda olan kişi oluyor. Bu durum, kapitalizmde sınıf ayrımcılığını ve güç dengesizliğini temsil eder.

Grace'in çalışarak kazandığı parayı bir değişim aracı olarak kullanıyor ve kasaba halkından birinin dikkanından yedi adet biblo satın alıyor. Yani Grace, burjuvazinin sömürdüğü işçi sınıfının bir üyesi olmaya başlıyor. Toplumun içindeki bu konumu aslında sömürü nesnesi olmasından başka bir şey değildir. Grace'in bu göçmen kadın oluşu, onu sömürü nesnesi yapmak için uygun bir zemin oluşturuyor. Ancak filmin en eleştirsel yanı Grace'in emeksel sömürüsüne, cinsel sömürününde eklenmiş olmasıdır. Hatta bu satın aldığı yedi bibloyu kıran kadınların aslında Grace'in cinsel olarak sömürülmesinden sorumlu tutulmasından başka bir şeyin göstergesi değildir.

Ayrıca film boyunca, kişisel çıkarlar, tehdit, şantaj ve yabancının ötekileştirilmesi yani onun hain ve düşman olması gibi kavramlar işlenmiştir. Bu kavramlar, burjuvanın sahtekarlığından başka bir şey değildir zaten hatta bu kavramlar burjuvayı oluşturan temel parçalardır. Bu ahlaki anlayış, çocukları dahi etkisi altına alır çünkü onlarda içinde bulundukları sınıfın ahlaki değerini ve ritüellerini benimseyerek yetiştirilirler. Burada bahsettiğim hususu Grace ve küçük erkek çocuğu arasında geçen, çocuğun kendini dövdürme isteği ve bunu elde ettikten sonra annesine şikayet etmesi bunun bir örneğidir.

Tom ise, bu önceden fakir ve kapitalist sistemin burjuvaziliğini tatmayan kasaba halkına kapitalist yasanın değiştirilebilirlik yoluyla kar elde etmesini öğreten kişidir. Zaten bunu film sonunda halk ile yaptığı anlaşma sonucunda Grace'i gangsterlere verme kararındada net bir şekilde görebiliyoruz.

Tüm bu sömürünün Grace gibi saf, sakin ve uyumlu bir iyilik temsili olan bir kadını bir canavar gibi öfkeyle kaplaması ve babasının gelişinden sonra ''bütün kasabayı öldürün çünkü onların ölmesi gerekiyor'' gibi bir cümle kurması ve kasabayı yok ettirmesi ile biter. Yani bir melek şeytana dönüşür...















Referanslar

Balcı, M. E. (2021). EVİNİ ARAYAN GÖÇMEN: DOGVİLLE VE UNORTHODOKS FİLMLERİ HAKKINDA SOSYOLOJİK BİR ANALİZ. Sosyoloji Dergisi, (41-42), 217-240.

Chiesa, L. (2007). What is the Gift of Grace?: On Dogville. Film-Philosophy, 11(3), 1-22.

ERKEK, H. (2011). Brecht’ten Trier’e Epik Yapı ya da Kapitalizmin Köpekkent’i Dogville. Yedi, (5), 57-62.

KILINÇARSLAN, Y. (2019). BEDEN SİNEMA: LARS VON TRIER’NİN “DOGVILLE” VE YORGOS LANTHIMOS’UN “DOGTOOTH” FİLMLERİNDE EDİMSELLİK POLİTİKASI1 Öz.

KOTAN, S. (2023). “Manderlay” Ve “Dogville” Filmlerinde Yabancılaştırma Teknikleri: Brechtyen Yaklaşımın Sinemadaki İzleri Üzerine Bir Değerlendirme. Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, 12(1), 44-52.