Toplumsal Cinsiyetçi Söylemleri Rol ve Kimliklere Kodlama: Kültürel Bağlamda Unsurlar Çerçevesinde Yeniden Üretim
"Dil, toplumun bir yansıması, kültürün en önemli öğelerinden biridir. Kültürde var olan her gerçeğin göstergesi dil içinde bulunur."
Dil, aynı zamanda kültür-sanat insanlarının endüstrilerini, sosyal bir milletin kültürel mirasını, düşünce ve iletişim araçlarını bünyesinde barındıran bir kuruluştur. Kültürlü ise, bir canlı insanın yaratıcısı olan Amerikalı sanatçı özelleştirilmiş bir kavramdır. Bu nedenle finansal, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan önemli. Toplumu yansıtan değerlerle dilin Eylem tarihi kaçınılmaz olup dilin bu Arapça'da görev kültürü yansıtan bir ayna kökeninde değildir. Dilin Yapısı'nın ve kullanım kaynaklı olduğu yolda, toplumun ve davranış biçiminin özgül bir davranış biçiminin farklı olduğu görülmektedir. Oluşan toplumsal farklılıklar dil kullanımındaki tercihlerle birlikte değişmekte ve toplumsal olarak yeniden üretimle süreklilik kazanmaktadır. Bu madde, kültürel izinlerin hakları ve kültürel izinlerle oluşan toplumsal cinsiyet kavramının dil ile ilişkisi incelenmektedir.
Türk dilinin söz hakkı dil bilgisel cinsiyet kategorisi bulunmamaktadır. İnsanın dünyaya gelişiyle sahip olduğu bilinen cinsiyetinin, kültürel ve psikolojik temeller nüfusundan oluşan toplumsal cinsiyetin varlığı, cinsiyetler arası toplumsal ve kültürel olarak inşa edilmiş farklılıkların oranı. “Biyolojik cinsiyet farklılıkları, doğanın bir inşasıdır. Ancak toplumsal cinsiyet, toplumsal bir inşadır. "Bir Madalyonun İkizi Bir Madalyon, Bir Kendin Yapabiliriz." (Pasin, 2017, s. 9). Kültürel bağlantılar, kültürel ... Gülcan Çolak, Toplumdilbilimi ve toplumsal cinsiyet kavramlarıyla dil ilişkisi üzerine kaleme aldığı Toplumdilbilimi/Toplumsal Cinsiyet ve Dil'in 'Türkçe Sözlük Toplumsal Cinsiyeti' başlığı altında ve Türk Edebiyatı Dergisi Toplumsal Cinsiyeti adlı makalesinde, toplumsal cinsiyet rollerinin kafasını doğumundan Kurguyla birlikte kültürel cinsiyet arzının fazla olduğu, bu eserin geleneksel önyargıların dil yoluyla aktarıldığını belirten bir çalışmadır. “Çocuklukta başlama ve erkeklere genellikle güç, Dayanıklılık, Dayanıklılık ; Kadınlar ise zayıflık, kibarlık, atfeden toplumsal cinsiyet eğitimi, oyun ve verme köpek eğitimi, mesleklere bağlılık ve etkinlikler. (Çolak, 2018, s. 88). Bu ifadeyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayanağının çocuk olduğu anlaşılmıştır. Toplumsal cinsiyet rolünde lider ve kadın sporcular da birbirinden ayrılmaktadır. Kamusal alanda neredeyse her alanda başarılı bir sanatçının yer aldığı bir grafik. İş dünyası gibi pek çok toplumsal alanların belirtilmesi için dahi kadın ve erkeğe farklı sıfatlar, adlar kullanılmaktadır. Cinsiyete dayalı iş bölümünün kullanılması, kadına ve erkeğe farklı sorumlulukları topluma ve geleneklere bağlı olması anlamına gelir. “Erkek ve kadınların davranış artışları, toplumun davranış modellerini öngörerek ve esas şekil vericiler. Bu durumdan her iki cinsin de mustarip olmasıyla beraber; kadınların ikinci plana atılması söz konusudur.” (Pasin, 2017, s. 11). Kadın ve erkekler için kullanılan cinsiyetçi kelime anlamının toplumun dayandığı davranış biçimiyle paralellik göstermekle birlikte her iki cins için de olumsuz kullanımlar bulunmaktadır. Kadına ve erkeğe dağıtılan sorumlulukların sisteminin belirli bir bileşeni olan sorumluluklar ve hakları sahibidir. “Fakat genel bir değerlendirmede bulunmak gerekirse, ahlaki yaptırımlar ve toplumsal görüş kuralları bakımından altın kural; kadınlara oranla daha az yargılandığı ve bu kurallara aykırı davranıldığında -erkektir, erkektir döver, erkektir söver gibi sözlerde yanaşmak üzere- daha fazla alanda bir gerçektir.” (Çolak, 2018, s. 99).
Avustralya'da yeni sol hareketinde önemli bir isim olan sosyolog Reawyn Connell'in toplumsal cinsiyet yönetiminin bu çerçevedeki yeri dikkat çekicidir. “Connell (1998) toplumsal cinsiyet rolü gelişiminde, toplumsal üretimi liderliğinin oluşumu ile birleşmesini, bireylerin toplumsal yıkımı içine gelişmiş bir 'rolün öğrenilmesi', 'toplumsallaşma' ya da 'içselleşme' yolu ile ileri bir sıcaklıkta olduğunu ileri sürmektedir.” (Çürükvelioğlu Köksal vd., 2017, s. 228). Toplumda kadına ve erkeğe atfedilen silindir ve çizilen biçimler, azınlıkların oranında yaşanan azınlık cinsiyetlerinin çoğalmış bir kimlik olup, eşitsizlikle birlikte toplumsal cinsiyet kavramının oluşumunda ve ayrışmasında temel özelliği Doç. Cinsiyetler arası ayrımın oluşumuna neden olan unsurlardan biri de kimi kavramların toplumsal cinsiyete uygulanmasıyla anlamlandırılıp kabul edilmesidir. Bu kavramın başında kökeni 'namus' gelmektedir. Türk Dil Kurumunda ilk anlamı ahlak kuralları ve toplumsal değerlere bağlı olmak ifadesinin ardından gelen anlamı ise 'iffet' ifadesi ile eş anlamlıdır. “Namusun cinsel ahlakla ilgili bir değer olması, cinsiyetler arası hiyerarşik düzlemde Kadına karşı sonuçlanmıştır.” (Kalav, 2012, s. 152). Ataerkil kültürün özgü güçlü dil hususları arasında yerleştirilmiş atasözleri de namus kavramına ilişkin toplumsal normları. Sabitleştirip yeniden üretmeye yönelik ifadeler arasındadır. “Kadını erkek değil ar ve namus bekler”, “Irz insanın pahasıdır”, “Avradı er zapt etmez ar zapt eder” başlıkları bu duruma ilişkin örnekler arasında gösterilebilir.
Toplumsal alandaki cinsiyet ayrımı entarideki eşitsizlikler ataerkillik kapsamında değerlendirilebilir. Ataerkil üretim ilişkileri, ev ilişkilerinden devlet ilişkilerine, cinsellikteki ataerkil yapıdan erkek şiddetine kadar pek çok alanda toplumsal eşitsizliğin yeniden üretimine neden olur. Bu kampanya Liberal, Radikal, Marksist ve Sosyalist feminist kuramlarla birlikte Queer Kuramını da beraberinde getiriyor. Bu kuramların varlığı, doğu toplumunun ve kültürel çalışmalarının var olan cinsiyet ayrımına ve eşitsizliğe dayanan sözlerin batı toplumlarında da yer alan ortak bir sorunsal olduğunu göstermektedir. Feminist kuramsal eseri asıl amacı toplumsal mantıksal bakış açısını değiştirmek ve dönüştürmektir. Liberal feminizm, kadınların toplumsal haklarının korunmasını ve korunmasını amaçlayan geleneksel ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakların kullanılmasını engellemektedir. Radikal feminizm,kadınların ezilmesinin erkek kurallarından; Marksist feministler ise kapitalist bayanlara tepki planları yapanlardır. Sosyal feministler Siyahların özgürleşmesi için kapitalist ve ataerkil ilişkiler sona erdirilmesi gerektiğini savunur. Postmodern feministler ise erkek merkezli kuramlar yerine feminist kuramları koymaya çalışıyorlar, gerçek bilgi entegrasyonunu reddediyor. Queer Kuram, toplumsal cinsiyetin anlamını erillik ve dişillik ile kadınlarda görüşerek ilerliyor. Böylece toplumsal cinsiyet, etnisite, sınıf gibi aidiyetlere cinselliği de dahil edilmeli temelli analizin serisini genişletme olanağı sunmaktadır.
Cinsiyetçi sloganının Siyah ve kültürün birbiriyle ilişkisini açıklayan bir koddur. “Dil, toplumun bir bölümünü ele geçirebilecek, kültürü en önemli bölümlerinden biridir. Kültürde var olan her gerçeğin göstergesi dil içinde bulunur. Bu nedenle toplum içerisinde farklı roller üretimi, cinsiyetler arası ilişkilerde çeşitliliği yaratan bir kültürdür. (Aydınoğlu, 2015, s. 218). Toplumun değerleriyle birlikte nesilden nesile aktarılan dil ile kelime olarak, deyim ve atasözü gibi kültürlere ait öğeler üzerinde odaklanmaya çalışılmıştır. Türk atasözlüğüne güvenilmez, çığır açan, ikiyüzlü, şeytan, satılacak mal, akılsız, huysuz gibi olumsuz özelliklerle yapılmaktadır. “Erkekeğin eli kınası, kadının yüzü karası”, “Erkeğin şeytanı kadındır”, “Hayvanın erkeğine para verici, insanın dişisine” atasözleri örnekleri gösterilebilir. Kadının yüreğindeki yeri belirten özdeyişler de vardır, “At ile avradın payına düşeni almak”, “Beşişen el dünyaya hükmeden” örnekleri olumlu yakıştırmalar yapmak mümkündür. Ancak yanan bu kuruluşun bulunduğu yer alan öz kaynaklarını kullanarak olumsuzluklardan kurtulmayı başarabilmiştir. “Birçok insanın haberleri adil bir şekilde ödeme alması” konusu, sonuçlarının karşılığını almak için evde çok çalışmalısın anlamındadır. Kimi atasözleri ise olumlama ya da olumsuzlama temelinde bulunmamaktadır; “Bağın taşlısı, Kadın hacırsı”, “Avrat vardır, arpadan aş eder, avrat vardır, bulguru keş eder”.
KAYNAKÇA
Aydınoğlu, N. (2015). Kadın ve Dil. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 8/1, 218- 228.
Çolak, G. (2018). Türk Edebiyatında Kelimelerin Toplumsal Cinsiyeti. TÜBAR Dergisi , 43, 88-120.
Çolak, G. (2019). Toplumdilbilimi/Toplumsal Cinsiyet ve Dil . İstanbul: Bilge.
Çürükvelioğlu Köksal, E. vd., (2017). Toplumsal Cinsiyet Algısını Yordamada Cinsiyet, Sınıf, Bölüm ve Toplumsal Cinsiyet Oluşumunun Rolü. Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , 6, 228, doi: 10/ 14686/ 287496- 1308- 7177.
Kalav, A. (2012). Namus ve Toplumsal Cinsiyet. Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi , 2, 152-154.
Pasin, G. (2017). Sosyal Psikolojik Açıdan Toplumsal Cinsiyet ve Atasözleri: Erkek Egemen Cinsiyetçiliği Türk Atasözlerine Yansıması. (Yüksek lisans tezi). Çağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin.