Toplumsal Evrim ve Doğa Durumu Üzerine

Bu araştırmada toplumların doğa durumundaki evrim ile karşılaştırılması incelenmektedir.

İlhan Tekeli’ye göre zamanla kentleri de ortaya çıkaracak olan yerleşik hayat ve tarıma dayalı toplum biçiminde yeni bir kavram ortaya çıkmıştır: ‘’artı ürün’’ (İmga ve Olgun, 2010: 8-9). Bu kavram aynı zamanda insanların en vahşi yanını da ortaya çıkararak böl ve fethet dürtüsü ile yerleşik alanları şekillendirmeye başlamıştır. Zamanla mülkiyet adı altında arazileri, köyleri, kentleri, devletleri ve imparatorlukları da ortaya çıkaracak olan bu dürtü ile dünya üzerindeki sınırlar tarih sahnesinde sürekli olarak yeniden ve yeniden değişime uğramıştır. Ta ki dünya savaşları bitene kadar. Şu an için.

‘’Kullandıkları her şeyi tek avuçlarında taşıyabilen, adeta dünyaya geldiklerinde sahip olduklarının biraz fazlasıyla ölen pek çok toplayıcı-avcı vardır. Bir zamanlar, insanlar her şeyi paylaşıyorlardı; tarımla birlikte, mülkiyet en yüce değer oluyor ve insan, tüm dünyaya sahip olmaya kalkışan bir türe dönüşüyor. Akıllara durgunluk veren bir deformasyon’’ (Zerzan, 2013: 40).

Çünkü avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata ve tarıma geçişle birlikte ortaya çıkan artı ürün insanlar arasında sınıf, ‘’tabakalaşma’’ gibi kavramlarının oluşmasına yol açmıştır. Doğa durumunda yaşa, güce dayalı olan kişinin içinde bulunduğu topluluktaki yerini yerleşik hayatla birlikte; mülkiyette, zenginlikte ve daha çoğuna sahip olan ile olmayan arasındaki ayrımda bulmaya başlamıştır. Böylelikle doğa durumundaki besin piramidi gibi yukarı doğru daralan bir toplumsal piramit sosyal hayatı şekillendirmeye başlamıştır (Giddens, 2012a: 340).

Yerleşik hayata biçimini benimseyen kabileler zamanla coğrafyalara yayılmaya başlamıştır. Kabilelerin nüfuslarının artmaya başlaması, yerleşilen coğrafyaların yetmemesi kabilelerin farklı coğrafyalara dağılmasına sebep olmuştur. Öyle ki bu dağılma kıtalar arası yayılmayı da beraberinde getirmiştir. Zamanla kabile kavramının anlamının değişmesiyle birlikte köyler, kasabalar, kentler ortaya çıkmaya başlamış, yerleşimin artması ile var olan coğrafyaların bu topluluklara yetmemesi savaşlara yol açmıştır. Savaşların yanında topluluklar arasında ticaret kavramı da ortaya çıkmıştır. Alış-veriş ve takasa dayalı olan bu sistem zamanla para kavramının da ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Giddens, 2010: 61). Kabilelerin köylere, ‘’Köylerin kasabalara dönüşmeye başladığı yerlerde, insanlar ‘’kabile yaşamından kopmaya’’ ve bizde ‘’uygarlık’’ çağrışımı yapan yurttaşlık kurumlarını yaratmaya başladılar.’’ (Bookchin, 1999: 286). İnsan ilişkileri de yerleşimler gibi dönüşüme uğrayarak kan bağı, akrabalık ilişkileri gibi soya dayalı, İbni Haldun’un (2004: 69) da ‘’asabiye’’ olarak adlandırdığı toplum biçiminden daha bireysel ve çıkar ilişkisine dayalı bir topluma doğru evirilmiştir. Bu evrimi dünya üzerindeki birçok toplum geçirmiştir veya geçirmeye zorlanmıştır. Çünkü doğa durumunda hayatta kalabilmek için nasıl canlılar adaptasyon ve mutasyon geçiriyorlarsa toplumlar da varlıklarını sürdürebilmek için yeni toplum düzenlerine göre değişimler geçirmek zorunda kalmışlardır. Aksi halde yine doğa durumundan örnek verecek olursak güçlü olan canlıların zayıf olan canlılar üzerinde tahakküm kurması gibi güçlü olan toplumlar da zayıf olan toplumlar üzerinde tahakküm kuracaklardır. Doğa durumunda Darwin (1896) bu durum için ‘’natural selection’’ (doğal seçilim) terimini kullanmıştır (97). Zayıf olan toplumlar güçlü olanlarca işgal edilecek, himaye edilecek veya yok edilecektir. Fakat güçlü olan toplumla kast edilen doğadaki himayeden, güçlü olanın zayıf üzerinde kurduğu gücün dengeli oluşundan biraz farklı işlemektedir. Çünkü doğada güçlü olan diğerlerini yok etmeye çalışmamaktadır. Gücü doğası gereği vardır ve onu hayatını sürdürmek için kullanır. Kendinden zayıf olanları yok etmez çünkü onlara aynı zamanda hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyacı da vardır. Fakat insanoğlu bu duruma farklı bir perspektiften bakmaktadır. Toplumların birbiri üzerinde güç kullanımı doğal olandan uzaklaşarak yapay olana, askeri güce doğru evirilmiştir. Belirli güç aşamaları vardır (mızrak, ok, kılıç, silah, top, atom, nükleer vs.) ve bu güçleri ilk elde eden tüm dünyayı kontrol edebileceğini sanarak bunu sömürü, soykırım, katletme, kolonileştirme amacı ile kullanmıştır.

‘’İnsanlık tarihi boyunca, özellikle “medeniyetlerin” ortaya çıkışından itibaren, hemen hemen her yerde askerî gücün artmasıyla ilişkili olan, bazı toplumların diğer toplumlar tarafından ortadan kaldırılması, yutulması veya tamamen katledilmesiyle ilgili iç karartıcı belgeler görebiliriz.’’ (Giddens, 2012b: 134).’’

 

 

Kaynakça

Bookchin, Murray (1999). Kentsiz Kentleşme, (çev. Burak Özyalçın), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Darwin, Charles (1896). The Origin of Species Vol I., D. Appleton and Co., New York.

Giddens, Anthony (2010). Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori, (çev. Ümit Tatlıcan), İletişim Yayınları, İstanbul.

Giddens, Anthony (2012a). Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, İstanbul.

Giddens, Anthony (2012b). Sosyoloji: Kısa Fakat Eleştirel Bir Giriş, (çev. Ülgen Yıldız Battal), Siyasal Kitabevi, Ankara.

Haldun, İbni (2004). Mukaddime Cilt 1, (çev. Halil Kendir), Yeni Şafak Yayınları, Ankara.

İmga, Orçun ve Olgun, Hakan (2010). “Akademyanın Velut Kalemi”: Prof. Dr. İlhan Tekeli ile Kent Üzerine, İdeal Kent Dergisi, cilt 1, sayı 1, ss. 8-27.

Zerzan, John (2013). Gelecekteki İlkel, (çev. Cemal Atila), Kaos Yayınları, İstanbul.