Tümevarımsal Genellemelerden Bilimsel Tahmine

Bilimin organik halden modern hale gelmesi birikerek ve birbirinden ilham alarak olmuştur.

Tümevarımsal genelleme ile bilimsel tahmin ve kestirim arasındaki ilişkiyi açıklamak için 1500’ler Avrupa’sından başlayarak örnekler vermek istiyorum. 

1500’lerden önce egemen dünya görüşü organikti. İnsanlar yaşadıklarını, ihtiyaçlarını, manevi ve maddi olayların karşılıklı dayanışmasıyla belirleyerek organik ilişkilerden yola çıkarak doğayı anlama kavrama şeklinde yaşarlardı. Burada bahsedilen organik dünya görüşünün dayandığı bilimsel açıdan ayrılan iki ayrı otorite mevcuttu. Biri Aristoteles diğeri de kiliseydi. Thomas Aquinas, Aristoteles’in doğa sistemini Hristiyan teolojisi ve ahlakıyla birleştirdi ve Orta Çağ da sorgulanmadan kalacak kavramsal şekili oluşturmuş oldu. ‘Ortaçağ biliminin yapısı çağdaş bilime göre daha farklıydı; hem akla hem imana dayanıyordu ve amacı öngörü ve denetimden ziyade, nesnelerin anlam ve değerini anlamaktır.’

16. ve 17. yüzyılda bu organik, canlı ve manevi evren anlayışı yerini makine tarzındaki dünya anlayışına bıraktı. Bu gelişme fizik ve astronomide Copernicus, Galileo ve Newton’un başarılarıyla zirveye ulaşan devrimsel değişimler sonucunda meydana geldi.

Copernicus’un dünya evrenin merkezi değildir, bir yıldızın etrafında dönen birkaç gezegenden biridir’ görüşünün ardından onun bu görüşünü destekleyen Johannes Kepler oldu. Bu gelişimi Galileo devam ettirdi. Doğa yasalarını formülleştirmek için matematiksel dilin kullanımıyla bilimsel dili ilk birleştiren kişiydi. 

Galileo çalımalarını yürütürken Bacon’da bilimsel araştırmanın doğasını ve amacını değiştirdi. Önceden bilimin amacı bilgelik, doğal düzeni anlamak ve uyum içinde yaşamakken, Bacon ile beraber bilimin amacı bilgiyi doğaya hükmetmek ve onu denetim altına almak oldu.

Descartes’te Galileo gibi doğanın dilinin matematik olduğuna inanıyordu. Bütün arzusu matematiksel terimlerle doğayı tanımlamaktı. Descartes bir matematik dehasıydı ve felsefesinde de bu yönünü çokça kullandı. ‘Onyedinci yüzyıl bilimi için kavramsal bir çatı oluşturdu, kesin matematik yasalarca yönetilen mükemmel makina şeklindeki doğa anlayışı, ömrü boyunca bir vizyon olarak kalacaktı. O, doğa olayları teorisinin genel taslağını çizmekten başka fazla bir şey yapamazdı. Descartes’in başlattığı Kartezyen rüyayı gerçekleştiren ve Copernicus ile başlayan ‘Bilimsel Devrim’i tamamlayan adam Galileo’nun öldüğü yıl doğan Isaac Newton oldu. Newton, mekanistik doğa anlayışının tam bir matematiksel formülasyonunu geliştirdi ve böylece Copernicus ile Kepler, Bacon, Galileo ve Descartes’in çalışmalarının muazzam bir sentesizini yapmayı başardı. Yirminci yüzyıla kadarki birçok bilimsel düşüncenin üzerine oturduğu temel olmaya devam eden matematiksel dünya teorisine bir tutarlılık getirdi.’

Sosyal bilimin ortaya çıkmasıyla da Locke Newton’cu fiziği izleyerek, temel yapı taşları insanlar olan atomcu bir toplum teorisi geliştirecekti.

Bilimin organik halden modern hale gelmesi birikerek ve birbirinden ilham alarak, üzerine inşa ederek olmuştur. Her gelen bilimci kendinden bir öncekinin çalışmaları sayesinde ilerleme katetmiştir. Bilim birikerek ilerleyen bir şeydir. Bilim ileriye doğru gider gerilemez, her bilimci çalışılan bir konuyu en baştan almaz, ilerletebilmesi için tümevarımsal yöntemler bilimsel tahminler kullanarak kendinden önceki birikimi kullanarak gelişme kat edip tezini sunar. 

KAYNAK: Capra, Frıtjof , (1982); 'Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası', 3.basım, İnsan Yayınları, Alternatif Düşünce