Türk Sinemasında Kadının Özgürlük Hikâyeleri

"Sevgiyle bakmaktan korktukları için düşmanca yaklaşıyorlar. Kendi işlerine gelen bir namus anlayışı adına namussuzluk ediyorlar."

1980’li yıllar, Türk sinemasında kadın hikâyelerinin anlatılmaya başlandığı bir dönem oldu. O zamana dek erkek karakterler üzerinden şekillenen anlatılar, bu dönemde yerini kadınların çatışmanın merkezinde olduğu filmlere bıraktı. Kadınlar, ilk kez kendi ayakları üzerinde duran, kendi cinsel hayatına sahip, özgür karakterler olarak beyaz perdede yer aldı. Ancak bu durum, toplumsal normlara aykırı bulunduğu için büyük tepkilere yol açtı. Bu filmlerin ana teması, özetle, kadının özgürlüğüydü. Peki, bu tarz filmler nasıl ve neden ortaya çıktı?

Bu değişimin önemli adımlarından biri, Necati Cumali’nin Mine isimli eserinin sinemaya uyarlanmasıyla atıldı. Yönetmen Atıf Yılmaz’ın çektiği filmde Türkan Şoray, Cihan Ünal, Hümeyra ve Erdal Tosun gibi önemli isimler rol aldı. Mine, sadece hikâyesiyle değil, aynı zamanda sinema tarihine kazınan cesur sahneleriyle de dikkat çekti. Film, Türkan Şoray’ın ilk kez kamera önünde bir öpüşme sahnesinde yer almasıyla sansasyon yarattı.

Hikâye, kasabanın en güzel kızı olan ve istasyon şefiyle evli olan Mine karakterinin, kasabaya gelen İlhan ile kurduğu dostluk ekseninde gelişir. Ancak bu dostluk, kasaba halkının dedikodularına malzeme olur ve Mine, toplum baskısıyla karşı karşıya kalır. Film, onun bu baskılara karşı verdiği mücadeleyi anlatır. Bu temayı en iyi yansıtan repliklerden biri şöyledir:

"Sevgiyle bakmaktan korktukları için düşmanca yaklaşıyorlar. Kendi işlerine gelen bir namus anlayışı adına namussuzluk ediyorlar. İyi, güzel, doğru ne varsa kirletmek, yok etmek istiyorlar. Boş, amaçsız bir tatmin işte." (Mine)

Benzer bir şekilde, gazeteci ve yazar Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok isimli eseri de dönemin toplumsal yapısına meydan okuyan çalışmalardan biri oldu. Müstehcen unsurlar içerdiği gerekçesiyle 1988’de yasaklanan kitap, daha sonra tekrar yayımlandı ve Atıf Yılmaz’ın sinema uyarlamasıyla iyice popülerleşti. Yılmaz, bu filmle birlikte kadının bireysel varoluş mücadelesini işleyen filmler yapmaya devam etti.

1980’ler, Türk sinemasında kadının hikâyesinin anlatılmaya başlandığı, toplumsal baskılara karşı direnişin perdeye yansıdığı ve özgür kadın karakterlerin izleyiciyle buluştuğu bir dönem olarak hafızalara kazındı.

İşte size kesinlikle önerdiğim bu döneme ait birkaç film;


·       Mine (1982) - Atıf Yılmaz 

·       Bir Yudum Sevgi (1984) - Atıf Yılmaz 

·       Dağınık Yatak (1984) - Atıf Yılmaz 

·       Dul Bir Kadın (1985) - Atıf Yılmaz

·       Adı Vasfiye (1985) - Atıf Yılmaz

·       AaahhBelinda (1986) - Atıf Yılmaz

·       Asiye Nasıl Kurtulur? ( 1986) - Atıf Yılmaz

·       Kadının Adı Yok (1987) - Atıf Yılmaz


Atıf Yılmaz’a Türk sinemasında unutulan kadınları bize geri kazandırdığı için teşekkür ediyor ve onu saygıyla anıyoruz.