Türk Toplumunda Kadın

Geriye çöken ahlak: Türklerde kadın.

Orta Asya'dan, Mezopotamya'ya, Anadolu'ya uzanan, Tarihin en eski zamanlarda bile var olan bir halktır: Türk Halkı. Öyle ki kadınları öldürüldüğü, söz hakkına sahip olmadığı devirlerde bile kadına bakış açısıyla bugünden bile daha moderniteye sahiptir Türk halkı.


Önce kadının anlamına bakılmalı aslında. O dönemlerde kadına birçok toplum için cinsel obje, şeytani, erkeği eğlendirme aracı olarak görülürken, Türklerde kadın nur saçan, erişilmesi ve ulaşılması zor olan varlık olarak nitelendirilir. Toplumun her kesiminde kadın ve erkek ayrımı yoktur. Kadınlar da tıpkı erkekler gibi ata biner, savaşa gider, devlet yönetirlerdi. Türk toplumunda kadına şiddet söz konusu bile edilmez, zorla evlilik, kölelik söz konusu bile edilmezdi. Tek eşliliğin esas olduğu Türk toplumunda kadınlar kendi eşlerini seçerlerdi. Toplumsal hayatta kadın erkekten hiçbir farkı olmaksızın yaşanır. Kadınlar güreş gibi ağır sporlarda da yer alırdı. Bunun dışında miras, sahip olunan mallar gibi birçok konuda eşit şekilde paylaşılırdı. Bunun dışında yönetimde de etkili olan kadın, kurultaylara hükümdarın eşleri de katılırdı ve siyasi haklarını da elinde bulundururdu.


Destanlarda da kadın yaratılışın kilit noktasında yer alır. Umay adından bir tanrıçaları vardı. Umay doğurganlık tanrıçasıydı, kadınları ve çocukları koruduğuna inanılırdı. Destanlarda kadınlar cesaret ve fedakârlıklarıyla ön plana çıkar. Saygı ve onur veren bir bakış açısıyla anlatırlardı. Sadece aile değil, toplumun varlığı için önemli görülürdü kadın.


Tarihte kadın aşağılanırken, yok sayılırken ve hatta öldürürken bile Türklerde bu durum tam tersineydi. Ama bugüne baktığımızda kadın cinayetleri, kadına şiddet ve tecavüz gibi haberleri her gün okuyoruz ve daha da kötüsü sanki normalmiş gibi izliyoruz. Ve hatta daha korkuncu bir yerlerde birileri ''Kim bilir kadın ne yaptı?'' diyor. Bundan yüzyıllar önce bile bundan daha medeni yaşayan bir toplum, yüzyıllar sonra böyle şeylerle uğraşıyor hala. Kadınlara seçme- seçilme, eğitim gibi haklara kavuştu da bu toplumda hala yaşama hakkını kullanmaya bir türlü ulaşamadı.


Bir şeylerin değişmesi gerek. En başta cezaların ve daha da önemlisi de zihniyetin. Eğitimin bu konuda her şeyden önce gelmesi gerekir ki geleceğin düzeltilmesi için. Bugün kaybedilen canlar için verilebilecek en güzel hediye ileridekilerin kaybetmemesini sağlamak olur. Bunun içinde kadınların değil, tüm toplumun bu konuda ortak bir duyarlılığa sahip olması, geçmişteki o onurlu ve medeni bakış açısını yeniden hayata geçirmek için elzemdir. Kadınların, toplumun temel taşları olduğu gerçeğiyle hareket etmek, daha eşit ve adil bir dünya için hepimizin görevidir.