Umut, Karanlıkta Bile Işığı Hatırlamaktır
Bazen her şey üst üste gelir. Yorgun hissedersin. İçin sıkışır. Sanki dünya biraz daha sessiz, renkler biraz daha solgun olur. Tam da...
Bazen her şey üst üste gelir. Yorgun hissedersin. İçin sıkışır. Sanki dünya biraz daha sessiz, renkler biraz daha solgun olur. Ve işte tam da o anlarda bir şey fısıldar içinden: “Geçer.”
Adını koyamasan da bildiğin bir şeydir bu. İçgüdü gibi… İçinde bir yer, her şeye rağmen iyi şeylerin mümkün olduğunu hatırlatır. İşte bu sesin adı umuttur. Umut, her şeyin yolunda olduğu zaman değil; hiçbir şeyin yolunda gitmediği zamanlarda ortaya çıkar. Ve en çok o zaman kıymetlidir.
Umut, bir varış noktası değil, bir yön duygusudur.
Belirsizliğe rağmen adım atmaktır.
Karanlığa rağmen bir mum yakmaktır.
Kırıldığında bile iyileşebileceğini bilmektir.
Hayat, sabit çizgilerle ilerlemez. İnişler, çıkışlar, sapaklar, dönemeçler vardır. Ama umut, o çizgilerin arasında sabit kalan şeydir. Yolu değil, yönü gösterir. Ve yönünü kaybettiğinde bile içindeki o küçük ışık seni tekrar kendine getirir.
Bazen bir sabah güneşin doğuşunda, bazen küçük bir çocuğun gülümsemesinde, bazen de tek bir kelimede bulursun umudu: “Devam.”
Ve evet, devam etmek bazen en büyük cesarettir.
Yeniden denemek, yeniden inanmak, yeniden sevebilmek…
Umut, sadece beklemek değildir. Umut, yeniden başlamaya razı olmaktır.
Sen yeter ki içindeki sesi susturma.
O çok kırılgan, çok sessiz ama bir o kadar da güçlü sesi…
Çünkü bazen tüm karanlığı dağıtacak olan, sadece içindeki küçücük bir ışık olabilir. Ve unutma, umut, en çok da düştüğün yerden kalkarken parlar.