Uygarlıkların Grameri: Avrupa Uygarlıkları

Kentler, Avrupa`nın ilk atılımının yükünü tek başına taşımışlardır. Bu yükün karşılığı olarak "özgürlüklerini" edinmişlerdir.- F.Braduel

Dünyaya ilişkin her türlü ciddi açıklamanın altında, Avrupa ve Avrupa olmayan arasındaki çelişki yer tutar. Avrupa, Asya`nın bir yarımadasıdır. Bu yönüyle çifte bir eğilime sahiptir: Doğu yönünde genişleyen kıtasal bir mekanla ve dünyanın yedi deniziyle bağlantılıdır. 

Batı ve doğu, Kuzey ile Güney, Mare Internum ve Güneyin soğuk "Akdenizleri" arasında bir zıtlık söz konusudur. Bu zıtlık coğrafya kadar tarihsel nedenlere de dayananır ve aynı zamanda insanlar, gıdalar ve uygarlığın değişkenliğine de etki etmektedir. 

Batı ve Doğu`ya ilişkin ilk ayrım, her ikisinin bakışlarını iki büyük kente çevirmeleriyle başlamıştır: Roma ve İstanbul. Daha sonra karşımıza çıkan Kuzey-Güney arasında ki ayrım ise Protestanlığın doğumu ile birlikte Hıristiyanlığın bölünmesi konusunda olacaktır.

Mekânlar

Braudel, Avrupa'nın mekansal ve kültürel zeminini hazırlayan süreçlerden biri olarak Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesini işaret eder. Batı Roma’nın çöküşü ve Doğu Roma’nın (Bizans) Doğu Akdeniz’deki etkisi, Avrupa’nın farklı bölgelerinde farklı dinamiklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Braudel, Roma mirasının Avrupa’nın kentleşme ve ticaret ağlarına olan etkisini vurgular, ancak bu mirası tek bir perspektiften değerlendirmek yerine, uygarlıkların birbirine olan etkilerini çok boyutlu bir şekilde ele alır.

Tarih sahnesinde ki bazı tehlikeler ve bunlara verilen tepkiler, Avrupa mekanını sınırlandırıp oluşturmaya yardımcı olmuştur: Kuzeydoğuda Ren ve Tuna boyunca, güneyde akdeniz boyunca ve Danimarka`dan Cebelitarığa kadar olan Okyanus sınırları boyunca yaşanan istila, ihanet ve felaketler. Avrupa`nın ilk uygarlığını anlayabilmek, uğradığı felaketleri ve karanlıklarla mücadele etmek zorunda kalan bir Avrupa`nın ilk yoksunluk dönemini hayal etmek demektir.

Braduel, çeşitlilikten öte bir feodal uygarlıktan söz etmek gerektiğini ifade eder. Ve bu uygarlığın çok sayıda etnik, ekonomik karışımların, ortak inançların ve özellikle "bizatihi karışıklıkların" sonucu olarak oluştuğunu da ekler.

" Feodalite Avrupa`yı inşa etmiştir. "

Büyük bir siyasal düzenin aniden parçalanması olmaksızın feodalitenin oluşumundan söz edemeyiz. Feodalitenin yerleşik düzeye gelebilmesi için birçok yüzyılın geçmesi gerekmiştir. Braduel, onun doğasının hem bir savunma refleksi hem de yerel bir tepki olmasında yattığını eserde belirtir. Bu toplumsal piramit aracılığyla Batı ayakta kalabilmiştir. Eski Roma ve Hıristiyan mirasını korumuş ayrıca bunlara senyörlük rejimlerininin fikir ve erdemlerini de katmıştır.