Uzak Doğu Deyince Akıllara Gelen 7 Şey

Uzak Doğu'nun simgeleri

Dünyanın en eski ve en orijinal kültürleri, asla ışıksız kalmayan caddeleri ve felsefi öğretileriyle tüm dünyaya ün salmış bir coğrafya, popüler tatil destinasyonu: Uzakdoğu…

Avrupa’nın birbirine benzeyen şehirlerinin aksine, kendine has yeme-içme kültürü, yaşayış biçimi ve günlük hayat rutinleri ile ilgi çeken ve son zamanların en çok seyahat edilen rotası!

Günümüzde, Çin, Japonya, Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur, Tayland, Çin Cumhuriyeti (Tayvan), Bangladeş, Kuzey Kore, Güney Kore'dir. Uzak Doğu kavramı, Dünya Savaşları'ndan önce İngilizlerin Hindistan'daki topraklarına işaret etmekteydi. Ancak Dünya Savaşları'yla bölge ülkelerine verilen genel isim halini almıştır. Kavramın temelinde Avrupa kıtasının merkez olarak kabul edilmesi yatmaktadır. Avrupalılar, Dünya Savaşları dönemi başta olmak üzere, kendilerinin doğusunda yer alan Osmanlı İmparatorluğu'na yakın doğu, Güney ve Orta Asya'daki topraklara Uzak Doğu dendi.


Geleneksel Japon Evleri

Uzak Doğu deyince aklımıza ilk gelenlerden biri, kendine has dokusuyla Geleneksel Japon Evleridir. Uzak Doğu'nun diğer ülkelerinde de benzer yapılar farklı isimlerle görülmektedir. Örneğin Kore'de Hanok evleri olarak adlandırılır.

Eski Japon evleri tahta, kâğıt, kil ve pirinç samanı gibi tamamen doğal malzemelerden yapılmakta idi. Tasarımlarında, mahremiyetin korunması, doğal ışığın kullanılması yanında doğa ile uyum içerisinde olunması ön plandadır. Japon mimarisi, görkemli çatıları olan ahşap evlerden oluşmuştur. Adalar ülkesi olarak bilinen Japonya, minimalist ve sadeliği kapsayan mimari özelliklere sahiptir. Yapılarında öncelik, kullanılan mazlemelerdir. Hemen hemen her yapısında belirli özellikleri tema alarak tasarlanmıştır. Mekanların, kullanıcıya huzur vermesi Japon mimarisinin asıl hedeflerindendir. Evler hinoki türü ahşaptan oluşur ve çatılar kiaki ağacı sazlarından yapılmıştır. Yaşadıkları iklim ile bağlantılı olarak, çatı eğimleri fazladır.

Japonya’da konut alanlarında kaldırımların olmamasından ötürü, kamu veya özel alan arasındaki ayrım binaların giriş kapılarından başlar. Geleneksel olarak insanlarlar genellikle minderlere veya yere oturmuştur; çünkü sandalyeler ve yüksek masalar 20. yüzyıl öncesinde yaygın olarak kullanılmamıştır. 

Kore'deki Hanok evlerinde ise sınıflandırma mevcut. Hanoklar, kuzey taraflarında ‘L’ şeklinde (bazıları kare yapılır ki rüzgar engellensin) ,güney taraflarında ise ‘I’ şeklinde yapılmıştır. Hanoklar çoğunlukla tek katlı ve içi çok geniş olan yapılardır. Bir yerde okuduğuma göre bunun sebebi yüksek evlerin refahı kaçıracağı inancıymış.

Kore Cumhurbaşkanları’nın kaldığı Hanoğa Mavi Saray denmekte. Burada önemli iş adamlarının, devlet adamlarının katıldığı davetler veriliyor.

Evlerin bir sınıflandırması da vardır. Yüksek Sınıf Hanok Evi , Orta-Alt Sınıf Hanok Evi. Yüksek Sınıf evlerde, çatı kiremitten oluşmaktaydı. Orta Çatı evlerde samandan oluşmaktadır.

Sakura Ağaçları

'Kiraz Çiçeği'' anlamına gelen Sakura, meyve vermeyen bir tür kiraz ağacının çiçeğidir. Bu güzel kiraz çiçekleriyle ünlü Japonya’da 200’den fazla sakura çeşidi olduğu bilinmektedir. Güzellikleri dışında sakura çiçeklerine Japon kültüründe derin anlamlar ithaf edilmiştir. Çünkü Sakuralar Japonya’da baharın müjdecisi olmasına rağmen, daha en güzel halindeyken dallarından düşmeye başlar ve toprakla buluşurlar. Bu yüzden çiçekler Japon felsefesi ve edebiyatında ölüm ile yaşamın birlikteliğini ifade eder.

Samuraylar Japon kültüründe korkusuz, güçlü, gözü pek, disiplinli bir yaşam süren savaşçılar olarak bilinirler. Sakura ağacı ise samurayların bu sınırlı dünyasında adeta bir rehber görevi görür. Çünkü onlar kiraz çiçeklerine her baktıklarında, olası bir savaş sırasında her an ölümü akıllarına getirerek bu ağaca olduğundan farklı bir anlam yüklerler. Sakuralar, Japon kültüründe mükemmel güzelliği ve aynı zamanda hızlı ve acısız ölümü de ifade eder. Bir nevi yeniden doğuşu. Japonlar kiraz çiçeği ağacının yaşam döngüsünü gözlemleyerek genel olarak insan yaşamı ile Sakura’nın benzerliğine dikkati çekmişlerdir. Budizm ile derin bağlantılarının var olduğuna inanılmaktadır.

Japonya’nın 11 kentinde ikişer haftalık festivallerle kutlanan “Sakura Zensen”, hayata yeni başlangıcı yapmayı temsil eden bir aktivitedir. Tüm halkın katıldığı coşku dolu bir bayram olan Sakura Zensen, Japon halkının hayatına da oldukça fazla derecede etki eder. İlkbahar aylarında evlilik gibi pek çok önemli olay çiçeklerin açış gününe göre belirlenir. 


Kimono

Kimono aslında Japonya'nın geleneksel giysisidir. Fakat diğer Uzakdoğu ülkelerinde benzer kıyafetler görülmektedir. Kimono T şeklinde, ayak bileğine kadar uzanan düz hatlı, yakalı ve uzun kollu bir giysidir Giysi gövde etrafına sarılır ve her zaman sol taraf sağın üstüne gelir. Obi adı verilen geniş bir kuşak ile arkadan bağlanır. Kimononun içine, nagajuban denilen daha kısa bir kimono içlik olarak giyilir.

Kimono 5. yy.dan itibaren Çin ile Japonya arasında başlayan yoğun kültürel ilişkiler sırasında Çin hanfusundan etkilenme yoluyla ortaya çıkmıştır.  Genç kadınların kimonosu daha uzun kollu olur ve daha yaşlı kadınların oldukça resmî kimonolarından daha fazla işlemelidir. Erkek kimonoları genellikle tek bir temel biçimdedir ve genellikle aşırıya kaçmayan renklerde olur.  Kadınlarda kimono seçimi sembolizm ve ince sosyal mesajlarla yüklüdür. Yapılan seçim kadının yaşına, medeni hâline ve olayın resmiyet derecesine bağlıdır. 

Kore'de ise Hanbok denen geleneksel kıyafetler giyilir. Hanbok, cepleri olmayan, canlı renkli ve sade çizgiler ile sembolize edilir. Kışın ipek ya da pamuktan, yazın ise kenevir ve ramiden yapılmaktadır. Kimononun tarihi 5.yüzyıldan hanbokun ise tarihi 1.yüzyıldan başlıyor.  Kimono her yaştan, her kesimden insanın giyebileceği, paraya göre değişkenlik gösteren bir giysiyken vaziyet hanbok için aynı biçimde değil. Hanbok için ne kadar zenginsen giysinin o kadar parlağını giymelisin kaidesi var.

Batılı tarzın yaygın olduğu Kore'de hanboklar artık genellikle düğünlerde, cenazelerde ya da özel günlerde tercih ediliyor.


Suşi

Suşi, genellikle çiğ deniz ürünleri ve sebzeler gibi çeşitli malzemelerle birlikte, biraz şeker ve tuz ile hazırlanmış sirkeli pirinçten oluşan geleneksel bir Japon yemeğidir. Suşi stilleri ve sunumu çok çeşitli olup ana bileşeni aynı zamanda shari veya sumeshi olarak da adlandırılan suşi pirincidir. Japonya çıkışlı bir yemek olmasına rağmen tüm Uzakdoğu ülkelerinde tüketilir. ilk olarak Güneydoğu Asya’da ortaya çıkmış ve Japonya’ya yaygınlaşmasından önce Çin’de görülmüştür. Suşi Japoncada artık kullanılmayan eski bir terimdir “ekşi” anlamına gelir.

Genellikle beyaz taneli pirinçle yapılır. Kalamar, yılan balığı, sarıkuyruk, somon, ton balığı veya yengeç çubuğu gibi deniz ürünleri ile hazırlanır. Birçok suşi türü vejetaryendir. 

Gelenksel olarak, suşi klasik Japon minimalist çizgisinde, geometrik, tek veya çift tonlu ahşap tabaklarda, Japon mutfağının estetik kalitesinde sunulur. Gerek Japonya’da ve gerekse de diğer ülkelerde kaitenzushi (suşi treni) stilinde sunum artmaktadır.


Samuraylar

Eski Japonya'da soylu asker sınıfı için kullanılan bir terimdi. Samuray, eski Japoncada 'hizmet etmek' manasına gelen saburau kelimesinden türemiştir. MÖ 660'ta Ölümsüz Savaşçı adıyla bilinen Jimmu Tenno, bir kabilenin başına geçti. Tenno ve kabilesi Yamato bölgesine yerleştiler. Yamato klanı Asya’ya çeşitli seferler düzenledi. Kore ve Çin’in kültürel zenginliklerinden, teknolojilerinden ve savaş sanatlarından etkilendiler. İmparator Keiko, tarihte "Shogun" ünvanını taşıyan ilk kişi oldu.  Bir nevi generallik rütbesi gibi de anlaşılabilecek Shogun ünvanı, Keiko’nun savaş sanatlarında geldiği üst noktayı da belirliyordu.  Korkusuz, güçlü, gözü pek bir genç olarak tanındı ve Samuraylık anlayışında bir örnek teşkil etti.

Samuraylar "buşido" anlayışını temel almıştır. Buşido, "Savaşçının Yolu" anlamına gelir. Buşido felsefesinde korkunun yeri yoktur. Samuray, ölüm korkusunu yenmiş kişidir. Bu, dinginlik kazandırır ve efendiye sadakat sağlardı. Samuraylar silahlı ve silahsız dövüş için jujutsu savaş sanatını kullanırlardı.

Orta Çağ Japonya'sında savaş sanatını düşmanlarını kısa yoldan ve en etkili şekilde saf dışı bırakma yöntemi olarak kullanıyordu. İç savaşın bitmesiyle Samuraylar insan ruhunun eğitimine yönelik gizli gücün farkına vardılar. Savaş eğitimiyle birlikte akılla bedeni birlikte eğitmeye başladılar. Aiki Jutsu (aikido) ortaya çıktı.


Çin Seddi

Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan, dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Kalıntıları Büyük Çin Denizi kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Sarı Irmak'ı ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölü'nün güneyinden batıya yönelerek devam eder. Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 8.851,  kilometredir. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 2.500 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, MÖ 221 ile MS 608 yılları arasında yapılmıştır.

Asıl yapılış amaçları:

  • Chu, Qi, Yan, Wei, Han, Zhao ve Qin krallıkları; birbirlerinden korunmak için sınırlarında ilk setleri inşa ettiler. Ülkenin sınırlarını başta Hiung-nu (Büyük Hun İmparatorluğu) olmak üzere kuzeyden Çin'e karşı "Moğol" ve "Türk" boylarının saldırısına karşı savunmak.
  • Uzun savaşlar sonunda yıktığı beyliklerin esir düşen yöneticilerini sürgün ve ağır işe sürerek cezalandırmak.

Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya olanak verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.

Dünya'nın 7 harikasından biridir.


Ejderha

Ejderha, Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin simgesidir. Avrupa'da uğursuzluk getirdiklerine inanılır; fakat uzak doğuda uğur ejderha ile bir tutulur. Çin'de on iki burçtan biri ejderhadır. Avrupa'da pek çok efsanede kötü karakterdir; fakat uzak doğuda ejderhaların sonsuz iyilik ve bilgelik getirdiklerine inanılır.

Çin ejderhaları geleneksel olarak, merhameti ve ihtişamın kudretini sembolize ederler ve özel olarak suyu, yağışı, fırtına ve seli yönetmek gücüne sahiptir. 

Çin imparatoru, imparatorluğun gücünü göstermek için ejderhayı simge olarak kullanıyordu.

Japon ejderhası efsaneleri, yerel efsaneler ile Çin, Kore ve Hindistan'dan gelen ejderhalar hakkındaki hikâyelerin karışımından oluşur. Ejderhanın stili Çin ejderhasından büyük ölçüde etkilenmiştir.

Dinleri, yemekleri, oyunları, festivalleri, dilleri, müzikleri ile bambaşka bir kültür olan Uzak Doğu'nun merak ettiğiniz tüm farklı yanlarına yaklaşmanız dileğiyle.