Yalan
Yalan sadece söyleyenin mi kabahati?
Çoğumuzun kırmızı çizgisidir yalan. Hemen herkes yalan söylemesine rağmen bir yalan yakaladığımızda ahlak polisine dönüşürüz. Sanki kendimiz hiç söylemiyormuşçasına yargılamaya başlarız. Oysa hepimiz beyaz, pembe ya da her ne renkse yalana başvururuz lazım olduğu noktada. Yani bence önemli olan yalan söylenmesi değil, neden yalan söylenmeye ihtiyaç duyulduğu?
Kimse yüzde yüz dürüst değil önce bu konuda bir anlaşalım. Karşımızdaki insanın haline, tabiatına, statüsüne göre hepimiz yeri geldiğinde yalan söylüyoruz. Çok kırılgan veya öfkeli ya da bir patrona hiç yoksa hocana karşı illa sıkıştığında yalan söylüyorsun. Niyetin ne olursa olsun sonuçta ortada bir yalan var. Çünkü her zaman doğruyu söylemek yeterince kazançlı, iyi, mutlu etmiyor. Kimi zaman en az zararla çıkmak için kimi zaman daha fazla zaman kazanmak için kimi zaman üzmemek için söyleniliyor işte bu yalan. Bu noktada yalanın iki çıkış noktası var. Söyleyen ve inandırılandan. Bu noktada yalan gerçekten kimden ötürü söylenildiği merak edilir mi? Karşında kızgın demir kadar sinirli birine doğruyu söylemek sanıldığından daha zor. Ya da kırılacağını bile bile bunu yapmak çok daha zor. Peki sen hiç düşündü mü sana neden yapan söylemişler. Belki de onları çaresiz bırakan sensindir. Karşındakine açıklayacak fırsatı vermeyen ya da vereceğin tepkilerle onları kısıtlayan sen isen sana neden yalan söylenilince bu kadar öfkeleniyorsun?
Eğer bir dürüstlük istiyorsan, önce o dürüstlük için senin de bir şeyler yapman gerek. Karşındaki insanı sadece yargılayıp, kızacaksan, kendisini açıklama fırsatı bile vermeyeceksen dürüstlük beklemen anlamsız. İnsanların sana kendini kapatmasını engelleyemezsin. Onlar kendini kapattıkça da senden ve katı tavrından kaçmak için yalanlar söylerler. Senin de bu duruma sinirlenmen aslında ikiyüzlülük olur.
Sonuç olarak, yalan hayatımızın bir parçası, kabul edelim. Ama tabii ki bu, onu meşru ya da haklı yapmaz. Asıl mesele, yalanı ortaya çıkarıp bir savaşa dönüştürmek yerine, neden söylendiğini anlamaya çalışmak. Çünkü yalan, çoğu zaman bir iletişim eksikliğinin, korkunun veya çaresizliğin ürünü. Belki de daha empatik bir bakış açısıyla yaklaşsak, yalanın altında yatan sebepleri çözebilir ve böylece ilişkilerimizi daha sağlıklı bir hale getirebiliriz.
Eğer dürüstlük istiyorsak, önce kendimize bakmalıyız. Karşımızdaki insanın doğruyu söylemekten korkmadığı bir ortam yaratmak, işte asıl başlangıç noktası bu. Çünkü güvenin olduğu yerde yalan barınamaz. Ve belki de en önemlisi, her şeyden önce kendimize dürüst olmamız gerektiğini unutmamalıyız.