Yalan Dünya Dizisinin İzleyici Gözünden Tahlili

Yalan mı Dünya?

Yalan Dünya dizisi, Gülse BİRSEL tarafından 2012 yılında senaryolaştırılmış ve televizyon ekranına çekilmiştir. Yalan Dünya'nın ilk çıktığı zamanlar çocuktum ve çok severek izlerdim. Benim yaşımda bir çocuk için Deniz ve arkadaşlarının yaşadığı hayat, arkadaşlık ilişkileri, hayata bakışları çok havalı ve idelize edilebilecek gibi duruyordu. Geçtiğimiz yıl yetişkin bir birey olarak diziyi beni çocukluğuma, içinde bulunduğum sıcak yuvama götürür belki diyerek tekrar izlemeye başladım. Fakat izlemeye başladıkça, çocukluğumdaki kadar, masum ve idealize edilecek bir hayata sahip olmadıklarını fark ettim. Bu, beni hayal kırıklığına uğratsada hala her fırsatta Yalan Dünya'ya sığınıyorum.

Diziyi izledikçe içimden ne kadar çok keşke geçirdiğimi fark ettim, mesela: keşke Gülistan, Selahattin'den ayrılsa, bekar, güçlü ve kendi ayakları üzerinde duran bir anne olabilse ya da Nurhayat, keşke Rıza'nın Denize ilgisini fark edince Deniz'i değilde Rıza'nın ne kadar karaktersiz olduğunu fark etseydi ve onu terk etseydi gibi, pek çok keşkeler geçiriyorum. Bu karakterlerin gerçek hayatta pek çok kişiye benzetildiğini ve benzetildiği kişilerden esinlenilerek, yazılmış olduğunu bilsem de yaşanılan olaylara verilen tepkileri, kendi içimde değiştirmeden duramıyorum. Bu, dizinin ve içerisinde ki karakterlerin toplumumuzun tahlil edilerek oluşturulduğunu daha ilk bölümü izleyince fark etmemek elde değil. Ne yazık ki ülkemizde hatta sadece bizim ülkemizde de değil, dünya üzerinde ki birçok ülkede bu tür yaşantıların var olduğunu tahmin edebilmek pek zor değil.

Diziyi izledikçe küçükken birlikte olmalarını istediğim Rıza ve Deniz'in, büyüdükçe birlikte olmalarını bırakın yan yana bile oturmalarını istemediğimi fark ettim. Rıza, dizide Anadolu'nun bağrı Antakya'dan kopup gelmiş bir ailenin mensubudur. Kocabaş ailesi oldukça gelenekselci, toplum, örf ve adetlerini önemseyen bir aile yapısına sahiptir. Aile mensupları: Baba, Şehmuz, anne Servet, abla, Gülistan, enişte, Selehattin, torun, Orçun ve evin oğlu, Rıza'dan oluşmaktadır. Bu aile dizide tipik bir Türk aile yapısı ve zihniyetindelerdir. Evin erkekleri sabahları işe gider, para kazanır. Evin hanımları ise, sabahları kalkar 3,4 çeşit kahvaltı hazırlar, tüm gün temizlik yapar, akşam yemekleri yaparlar ve komşu günlerine katılırlar. Bu ailenin bütün fertlerine tek tek değinmek istesemde en çok değinmek istediğim karakterlerden birisi, sanırım Selahattin karakteridir. Selahattin evli olmasına rağmen pavyonda şarkıcılık yapan Tülay ile yasak aşk yaşar. Selahattin her fırsatta bir bahane bularak, Tülay'ın yanına ya pavyona ya da Tülay'ın evine gider. Selahattin aslında karısı, Gülistan'ı sevmez onunla sadece ailesinin sahip olduğu malvarlık ya da para ve inşaat şirketi için birliktedir.

Başta Selahattin'in evli olmadığını düşünen Tülay, öğrendikten sonra da onu çok sevdiği için Selahattin'den kopamaz. Bu olay ülkemizde oldukça büyük bir oranda insanın yaşadığı bir durumdur. Selahattin karakteri, bizlere toplumumuzdaki çürük yumurtalardan birisine örnek olarak sunulmuştur. Dizi boyunca, etimle kemiğimle nefret ettiğim ve yaptığı hiçbir davranışı onaylamadığım bir karaterdir. Bu aile üyelerinden değinmek istediğim son karakter, kesinlikle Rıza'dır. Rıza başlı başına özünü rededen ve sırf beğendiği kız onu sevsin diye, olmadığı biri gibi davranan, ne olduğunu bilmediği konuşmalara dahil olan, en önemlisi de, nişanlı olmasına rağmen bütün bu hareketleri yaparak. Deniz'e kendisini nişanlı değilmiş gibi göstermesidir. Rıza da toplumumuzda elindekiyle yetinmeyi bilmeyen ya da sırf ailesi istiyor diye hayır demeyi bilmeyen bir karakterdir. Dizi boyunca, kimi istediğini, neyi istediğini bilmez aslında Rıza kim olduğunu bile bilmez. Çünkü Rıza'nın giyeceği kıyafetten kiminle evleneceğine kadar ailesi müdahale eder. Rıza'da buna bir dur diyemediği için dizinin çok büyük bir çoğunluğunda yalan söylemektedir.

Dizide ki bir diğer aile ise, Deniz'in ailesidir. Deniz oldukça modern hatta modern olmak için özünü kabul etmeyen ve öyle davranan insanları kınayan bir ailede yetişmiştir. Oyunculuk okumuş ve şans eseri İstanbul'da bir dizinin baş karakteri olmuştur. Deniz taşındığı evin yan dairesinde oturan Rıza ile aşk yaşar. Fakat Rıza Deniz'in ailesine ve aile yapısına uymamaktadır. Deniz karakterinde, kabul edemediğim ve değiştirmek istediğim özellik, Rıza'nın ona defalarca kez yalan söylemesine rağmen onu her seferinde kabul etmesidir. Deniz ailesi tarafından sevilmemiş, daha çok yargılanarak büyümüştür. Mesela: Ailesi Rıza'yı eleştirmişlerdir, ya da Deniz'in İstanbul'da taşındığı evi, evin yanında yaşayan komşulara ve komşuların balkon terliklerine kadar eleştirmişlerdir. Böyle bir aile yapısında büyüyyen Deniz'in, Rıza'nın ona gösterdiği ilgi ve alakayı sevgi zannetmesi oldukça normaldir. Fakat her ne olursa olsun Deniz'in kendisine olan saygı ve sevgisini kaybetmesini hatta yok saymasını doğru bulmuyorum. Son olarak bu ailenin, anne ve babasına da kısaca değinmek istiyorum. Deniz'in anne ve babası, oldukça saygısız ve terbiyesiz karakterlerdir. Modernite adı altında oldukça saygısızca davranışları vardır. Mesela: yan dairede oturan ailenin balkon terliklerinden, yaptıkları ve yedikleri yemeklere kadar her şeyi hor görerek onları kendilerinden aşağıda bulmaktadırlar. Kendilerini kast sisteminin, üst tabakalrından sayarak, yan daireyi, alt tabakadan saymışlardır.

Kısaca diziyi oldukça seviyorum. Toplum eleştirisi açısından oldukça güzel bir dizidir. Her sınıftan ya da toplumun her kesiminden insana yer verilmiş ve onların hayat tutunmak için verdikleri çabaları işin içerisinde komedide katarak ekranlara göstermiş. Aynı zamanda da eleştirmiştir. Bu dizide değinmek istediğim daha pek çok konu olsada işin özünü anlatmak istedim.