Yalnız Geçen Bir Ömür: Fikret Mualla

Paris sokaklarında savrulan ressamımız Fikret Mualla'yı daha yakından tanıyalım.

Fikret Mualla Kimdir?

1903 yılında İstanbul'un Moda semtinde dünyaya gelmiştir. Ailesinin kız çocuk beklemesinden dolayı ismi Mualla olarak belirlenmiş ancak bebek erkek olarak dünyaya gelince Mualla ikinci ismi olarak kalmıştır. İlk ismi Fikret ise babasının en sevdiği şair olan Tevfik Fikret'ten gelmektedir. Futbolcu olan dayısı Hikmet Topuzer sayesinde futbola ilgi duyan Fikret Mualla, derslerini aksatmaması için babası tarafından Galatasaray Lisesi'ne yatılı olarak yollanmıştır. 12 yaşında arkadaşlarıyla futbol oynarken geçirdiği kazadan dolayı futbol hayatını başlamadan biter. Bu kaza sonucunda sağ ayağı kırılmış, aylarca evde yatmak zorunda kalmıştır. Aylar sonra ilk defa ayağa kalktığında ise artık topal olduğunu fark etmiştir ancak talihsizlikler silsilesi peşini bırakmaz.

İspanyollar Gribi ve Acı Kayıp

Fikret Mualla lise yıllarındayken tüm Avrupa ülkelerini etkileyen İspanyol gribi İstanbul'da da görülmeye başlanmıştır. Yatılı kaldığı Galatasaray Lisesi'nde kaptığı gribi evine ziyarete gittiğinde annesine bulaştırır. Kendisi kurtulur ancak annesi genç yaşta hayatını kaybeder. Annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutar ve hayatı boyunca peşini bırakmayacak olan akıl hastalıklarının ilk belirtilerini bu dönemde yaşar. Annesinin vefatının üzerinden çok bir zaman geçmeden babasının ikinci evliliğini yapmasıyla sarsılan Mualla, 17 yaşındayken babasıyla yaşadığı tartışmadan sonra apar topar İsviçre'ye mühendislik eğitimi almaya gönderilir. İsviçre'de resim sanatının mühendislikten daha fazla ilgisini çektiğini keşfeder.

Resimle İlk Tanışma ve Alkol Bağımlılığı

Dönemin konsolosu Rıza Bey'in desteğiyle resim eğitimi almak için Almanya'ya gönderilir. Berlin Güzel Sanatlar Akademi'sinde resim eğitimi almış, Arthur Kampf'ın öğrencisi olmuştur. Almanya'da topallığı ve içe kapanıklığından kaynaklanan utangaçlığı sebebiyle yalnızlaşan Mualla, resimle uğraşmadığı zamanlarda içki içmeye başlar. 1928 yılında Almanya'da alkol bağımlılığı nedeniyle tedavi olmak zorunda kalmıştır.

Türkiye'ye Dönüş

Babasının maddi durumunun kötüleşmesiyle Almanya'da zor günler geçiren Mualla, Türkiye'ye dönmeye karar verir. Galatasaray'da bir meyhanede otururken duvarda asılı olan, hocası Arthur Kampf'ın imzasını taşıyan Atatürk portresini fark eder. Portrenin biçimsiz olduğunu düşünerek kötülemesinin meyhanedekiler tarafından yanlış anlaşılmasıyla Atatürk'e hakaret suçundan karakola götürülür. Kendini açıklamasına fırsat verilmeden atılan dayaklardan bayılır ve nezarethaneye atılır. Yaşamı boyunca peşini bırakmayacak olan polis korkusu bu olaydan sonra başlar. Dostlarının yardımına yetişmesiyle karakoldan çıkarılır ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde bir buçuk yıl tedavi görür.

Paris Yılları ve Picasso

1938 yılında babasının ölümünden sonra kendisine kalan mirası satar ve Paris'e yerleşir. Burada lüks içinde yaşayarak kısa sürede parasını bitirmesi ve İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte zor günler gelir. Günlük gereksinimlerini karşılayabilmek için tablolarını ucuza satar. Devam eden alkol bağımlılığı, polis korkusu ve vatan özlemiyle oluşan sıkıntılar nedeniyle hastanede tedavi görmeye başlar. Rivayetlere göre bir gün kafede otururken yan masaya içinde arkadaşının da olduğu bir grup gelir. Masalarına davet edilen Fikret Mualla, orada Picasso ile tanışır. Muhabbetlerinin ilerlemesiyle Picasso'nun daveti üzerine atölyesine gider ve burada istediği bir resim kendisine hediye edilir. Ancak peşini bırakmayan bağımlılığı yüzünden tabloyu alkol karşılığında satar.

Ölümü

Akıl hastaneleri, sokaklar ve alkol bağımlılığıyla geçen yılların ardından iyice yaşlanan Fikret Mualla, Madam Angles ile tanışır. Madam otel ve yemek parasını ödemesi karşılığından Mualla'dan kendisine resim yapmasını ister. Zaman geçtikçe zihinsel ve bedensel olarak yıpranan Mualla'yı kocasının belediye başkanı olduğu küçük bir köye yerleştirir. 1960'lara geldiğinde hayatı boyunca alkol tükettiği için karaciğeri iflas etme eşiğine gelmiştir. Bir gün aniden hastalanması üzerine köy doktoru tarafından hastaneye yatırılır. Bir süre sonra durumu daha da ağırlaşan, bu yüzden evine gidip gelemeyen Fikret Mualla düşkünler yurdunda kalmaya başlar. Burada ölümüne kadar Madam Angles'e sayısız eserler üretmeye devam eder. 20 Temmuz 1967 yılında yanında hiç kimsesi olmadan yalnız bir şekilde hayata gözlerini yummuştur. Mezar taşına isminin bile yazılmadığı kimsesizler mezarlığına defnedilir. Aynı köyde yaşadığı bir kadın tarafından, kimsesizler mezarlığındaki mezarına elle yazılmış bir mezar taşı dikilir. Ölümünden 7 yıl sonra kemikleri Türkiye'ye getirilerek Karacaahmet Mezarlığı'na gömülmüştür.