Yaşamadan Anlaşılmayanlar Evreni

Ne bakıyorsun kardeşim, hiç mi aynısını yaşamadan halden anlayanı görmedin?

Empati çok önemli bir duygu. Eğer başkasının yerine kendini koyamıyorsan ve onun yerinde olsaydım n'apardım diyemiyorsan o noktada bir sorun var demektir. Kendine dönüp neyi yanlış yapıyorum diye de soramıyor insanlar. Gurur mu desem, ego mu bilmem.

Empatinin sadece bazı vicdanlara özgü olduğunu ilk anladığımda Corona pandemisindeydik ve ben akciğerimden rahatsızlandım. Uzun süren ilaç alerjileri ve yan etkileri tedavimi daha da boğucu bir hale getirirken; ben 21-22 yaşlarında hayata geç kaldığını düşünen bir genç kızdım. Corona bulaşıcılığım yoktu ve zatürre için tedavi oluyordum. Ben yapayalnız tedavi olurken, tedavimi bilen arkadaşlarıma söylemeseydim beklentiye girmezdim diye düşünüyordum. Sonra kafama dank etti, neden beklentiye girmeyeyim? Onlar -Allah korusun- hasta olsaydı her hafta mutlaka aramayacak mıydım? Arayacaktım. Mutlu edebilmek için hastanede kalmadığında dışarda hava alalım diye çıkarmayacak mıydım? Çıkaracaktım. Belki bir yemek veya çay, kahve de ısmarlardım. Ben o süreçte kendi yapabileceğim her şeyi karşıdan bekledim.

O vakit anladım ki beni asla anlamayacaklardı, illa bu kadar ağır sınav olmalarına gerek var mıydı? Benim çektiğim 2 senelik zor günleri düşmanımın çekmesini istemezdim. Sorun benim zihnimde değildi, hayatlarına normal devam eden insanlar gelmedikleri süreçte hastane kokusundan, hastane yemeğinden, gün boyu damar yoluyla bir yatak ve bir cama sığınmaktan asla haberdar olmayacaklardı. Ve vicdanın, vicdan azabının, başkasının yerine kendini koyabilmenin sadece bazı insanlara özgü olabildiğini fark ettim. Bazılarıysa sadece kendi yolunu bir an önce çizebilmenin derdinde, koşu yarışına hazırlanır gibi koşu bandında koşarken; düşerim de devam edemem korkusuyla etrafa bile bakamayanlardı.

Bazen o 2 sene bana verilseydi n'apardım diye çok üzülürdüm. Bir hemşiremle çok samimiydik, ailem ona benim bu konuda ne kadar üzüldüğümü söylemiş. Müsait zamanında gelip karşıma oturdu, nasıl olduğumu sordu. Ben de anlattım. Kötü hissettiğimden, o yarışa hazırlananlardan geri kaldığımdan bahsettim. 6 Şubat depremi olmuştu birkaç ay önce. "Atandığını hayal et." dedi bana. "Ama doğuya atanmışsın. Maraş'ta deprem oluyor. Malatya'ya kadar etkilenen iller var. Atandım diye gururlanırken ölebilirdin. Burdasın 1,5 seneyi geçti ve bunu biliyorum. En büyük şahidi benim. Ama burdasın ve ölmedin. Her şerde hayır var ve biz hayrın ne olduğunu bilemeyiz. Allah senin tedavini uzatarak seni ölümden korumuş bile olabilir." dedi. Beni ziyarete zor gelen arkadaşlarımın yerine bir hemşire teselli etmişti beni. Yaşım 24'tü ve yolum uzundu.

O yaşa gelmeden halledebileceğim her şeyi halen halletmeye çabalıyorum. Bitmeyen bir birikmişlik var tüm bekletilen işlerimde. Bir gün tam olarak başardığımı görürsem ancak tatmin olabilirim sanırım. Öğrendiğim en iyi şey hasta insanları yalnız bırakmamak gerektiği. Her anlamda yanında olduğunu hissettirebilmek. Çünkü iyi günde herkes yanımda olabilir, kötü günde kim burdaydı?