Yaşamın ve İnsanlığın Adası: Svalbard

Yaşamın olmadığı bir dünyada bu çeşitlilikte tohumlara neden ihtiyacımız var? Peki siz Svalbard hakkında ne biliyorsunuz?

Dünya üzerindeki en eşsiz adalar arasında bulunan Svalbard, diplomatik ve jeopolitik konumunun ötesinde Küresel Tohum Bankası'na ev sahipliği yapmaktadır. Son günlerde Svalbard Adası'nı popüler kılan kıyamet ambarı olarak da bilinen Küresel Tohum Bankası'nı beraber inceleyelim!

Norveç'e bağlı takımadalardan olan Svalbard'ın Spitsbergen adası, dünya üzerindeki bilinen bitki ve tohum türlerinin neredeyse hepsinin numunelerinin bulunduğu ve olası kıyamet senaryolarına dair hazırlıklı olan bir hazineye sahip. Doomsday Vault olarak da bilinen Küresel Tohum Deposu Projesi, 1980'lerde uluslararası platformlarda tartışılmaya başlanmış ve her geçen gün yaklaştığımız olası kıyamet senaryolarına karşı ürün çeşitliliğini ve kaynakları korumaya yönelik küresel bir girişim ile başlamıştır. 1984 yılında The Nordic Gene Bank (NordGen) tarafından Longyearbyen şehrinde bir madende tohumların yedeklenmesi ile başlayan süreç, bugün neredeyse bütün ülkelerin katılımıyla oldukça geniş çeşitliliğe ve desteğe sahiptir. Norveç hükümeti ile Global Crop Diversity Trust (CropTrust) kuruluşunun koordineli çalışmaları neticesinde inşa edilen yapı gıda mahsüllerinin nükleer savaş, küresel salgın, dünya savaşı veya küresel çapta iklim krizleri gibi olası doomsday senaryolarının gerçekleşme ihtimaline karşılık yok olma tehdidi altında olan tohumları koruyabilecek bir biçimde inşa edilmiştir. Yapı, kapsamlı bir depolama tesisi olduğu kadar bulunduğu seviye itibari ile de barındırdığı kaynakları yaklaşık 200 sene boyunca muhafaza edebilecek özelliklere de sahip olması ile insan yaşamı dünyadan yok olduğunda bile ürünleri saklayabilecek niteliktedir. Ülkeler, söz konusu çeşitlilik içerisinde yer almak istedikleri takdirde NGO'lardan bağımsız olarak tarım bakanlıkları aracılığı ile tohumlarının GDO'suz olması durumunda bağışta bulunabiliyorlar. Standart bir banka gibi işleyen gıda bankası, ürünleri el değmeden belirli bir sıcaklığa sabitlenmiş depolarda eşsiz sicil numaraları ile saklanmakta. Küresel Depo, dünyadaki orijinal tohumları sakladığı kadar tarihi eserlerin ve kitapların dijital kopyalarına da ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Fiziksel yaşamın sürdürülmesine duyulan ihtiyaç kültürel ve tarihsel olarak varlıkların korunmasını da gerektirdiğinden depo içinde bir kütüphane ve arşiv de oluşturulmaya başlanmıştır. Tüm bu ihtimaller düşünüldüğünde, yaşamın olmadığı bir dünyada bu çeşitlilikte tohumlara neden ihtiyacımız var?


Dünya tarihini geçmişten geleceğe doğru lineer biçimde okuduğumuzda yaşadığımız ve aslında evimiz olan, etrafımızı ve varoluşumuzu her biçimde çevreleyen bu eşsiz dünyaya pek de iyi davranmadık. Bireysel olarak kendimizi suçlu hissedemesek de atalarımızın ya da bizlerin alamadığı sorumluluklar, olabildiğince kötü bir gelecek ihtimali nedeni ile bazı önlemlere ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi. Şahsen, Küresel Tohum Bankası'nı Kıyamet Deposu olarak okuduğum ilk yazılarda, bugün geldiğimiz durumun, yaşamlarımızdaki konumunun ne kadar ciddi ve geri dönülemez bir yerde olduğunu bir kere daha hatırladım. Dünyaya kötülük ektik, kıyamet biçiyoruz gibi bir genel sonuç çıkarmak yerine, dünyaya kötülükle beraber yaşam mücadelesi de ektik aslında biraz da buna odaklanmak, çalışmak gerek noktasında olduğumu fark ettim. Bu yüzden Svalbard Tohum Bankası benim için ayrı bir konumda. Her şeyden önce neredeyse bütün ülkeler, birbirleri ile çatışmadan uzlaşı içinde oldukları bir platformda bir arada ve ortak bir gelecek ihtimaline yatırım yapıyorlar. Benim jenerasyonumun neredeyse şahit olmadığı bir ideal aslında. Bir istisna olan ideal, Svalbard Anlaşması ile de güvence altına alınmış durumda. 1920'de imzalanan ve 100 yıldır yürürlükte olan anlaşma ile adalar, herhangi bir ülkenin egemenliği altında olmaktan öte dünya üzerindeki her türlü çeşitliliği barındırmaya müsait hale gelmiş. Her ne kadar Norveç egemenliği altında olsa ve sıkça Rusya'nın da neden olduğu gerilimleri yaşasa da Svalbard hemen her açıdan -tohumlar, nadir bulunan hayvan türleri, koruma altındaki doğal alanlar ve dijitalleşmiş eserler- multi-diversity örneğidir. Kuzey Kore'nin yakın tarihte anlaşmaya taraf olması dikkat çeken bir adım olsa da maalesef ülkemiz henüz bu anlaşmanın taraflarından değildir. 100 yıldır yürürlükte olan anlaşma, adalar ver adaların karasuları üzerinde taraf olma hakkına sahip, bu durumda egemenlik hakkının tam olarak Norveç’te olduğu söylenemez, ancak taraf devletlerin eşit haklara sahip olduğu anlaşma şartlarına göre taraf devlet vatandaşları karasuları dahil adaların her yerine rahatlıkla girebilir, ev kurabilir, iş yeri açabilir ve balıkçılık yapabilir. Anlaşmada yer alan önemli bir hüküm egemenlik durumunun ne kadar esnek olduğunu anlatıyor.

“Anlaşmayı imzalayan her ülkenin vatandaşları ve şirketleri Svalbard’a yerleşebilir, ticaret yapabilir, balık tutabilir, avlanabilir, denizcilik ile ilgilenebilir, maden çıkartabilir. Svalbard’a gelenler Norveç yasalarına uymak zorundalardır fakat Norveç adaya gelen kimseye ayrımcılık uygulayamaz.”

Avrupa'nın bittiği yer, hatta neredeyse yaşamın bittiği sınırda olan tohum bankası, Spitsbergen'de bulunan dağın neredeyse 130 metre derinliğinde bulunuyor. Dünyadaki buzulların erimesinin ardından bile deniz seviyesinin altında kalmayacak olan gıda sığınağı, Suriye İç Savaşı'na kadar rezervleri kabul edip, saklamıştır. Ancak 2015 yılında savaş nedeni ile tarımsal üretimi zarar gören ülkede yeniden tarımsal üretim yapılabilmesi adına tohumlar talep edilmiş, böylece envanterler arasından Suriye'nin bağışlamış olduğu tohumlar, ülkeye geri verilmiştir. Deponun yapım maliyeti yaklaşık 9 milyon $ olarak açıklanmıştır. Yıllık olarak Amerika, Kanada, İngiltere, Norveç, Almanya ve İsviçre'nin oluşturduğu fon ile 150 bin $ civarında bir kaynak aktarımı NGO'lar aracılığı ile yapılmaktadır.

*Küresel gıda krizlerine karşılık çalışmalar yapan NGO'lar arasında olan CropTrust websitesi için:

https://www.croptrust.org/

*Svalbard'ı ve Küresel Tohum Bankası'nı anlatan belgesel niteliğindeki bu iki video hem adanın hem de bankanın ne kadar muazzam özellikte olduğunu bizlere sunuyor :)