Yaşanmamış Hayatlar
Keşfedilmeye cesaret edilememiş potansiyeller üzerine.
Potansiyel nasıl keşfedilir? Konfor alanından nasıl çıkılır? Denemek cesaret ister mi?
Potansiyel, deneme ve cesaret kelimeleri birbirleriyle fazlasıyla bağlantılı.
Doğuyoruz, büyüyoruz, okula gidiyoruz, birtakım şeylere ilgi duyuyoruz, belki biraz destekle kendimizi keşfetmeye başlamışken o ışık bir anda içimize hapsoluyor ve yanması için tekrar bir kıvılcım gerekiyor. Ama o kıvılcımı tekrar yakalamak asla kolay olmuyor.
İçimizde bir yerlerde var olan o potansiyeli ortaya çıkarmak için tekrar denemek gerekiyor, peki ya denemek için ne gerekli?
İşte burada cesaret devreye giriyor. Bir şeye karar verip uygulamak için sabır ve çaba göstermek gerekiyor, cesaretin buradaki görevi o özgüvensizlik ile karışık karamsarlık duygusunu çekip çıkarmak.
Konfor alanımın dışına çıkmak benim için her zaman çok zor oldu. Bir yere gidilecekse benim avucumun içi gibi bildiğim bir yere gitmeliyim, eğer gideceğim yer tam tersi ise yanıma bir refakatçi şart. Yeni yerler denemek tabii ki isterim ama bu arzum tanıdığım bir yere gitmenin verdiği tatmini bana vermeyecek. E ama insanlar bıkmaz mı benden, hep aynı şeyleri yapmaktan? Hep aynı yerde kahve içmekten, hep aynı tür kitap okumaktan, kendimden ben sıkılmaz mıyım peki?
Yukarıda yazdığım bu birbiri ardında sıralanmış düşünceler beynimin kendi içinde yarattığı fırtınadan kalan birkaç cümle sadece. Dahası pek tabii ki var. Bu düşünceleri kafanızda döndürmenizi sağlayan şey okuduğunuz kitaptaki bir alıntı, dinlediğiniz şarkıdaki bir söz, izlediğiniz filmdeki bir replik olabileceği gibi hiç beklemediğiniz birinden gelen bir farkındalık cümlesi de olabilir.
Benim farkındalığım kız kardeşimin bana söylediği birkaç cümle ile oldu diyebilirim.
Kız kardeşim her bir bireyin kendi içinde bir yerlerde potansiyelinin var olduğuna inanır ve keşfedilmeye yeltenilmemiş bütün potansiyeller için üzülür. Kendisi için de en ona uygun ve kendini bulabileceğine inandığı haliyle titizlikle benliğinin üstünde çalışır.
Bana söyledikleri ile adeta kafamda bir fırtına koptu çünkü bu zamana kadar böyle bir şeyin varlığından ve hatta yaşadığım durumun bizzat kendimi bulamamak olduğunu fark etmemiştim. Aksine insanları benimle birlikte bu döngünün, konfor alanımın içine çekerken o kişilerin de benimle bunu yapmak istediğine ve bunda bir sorun olmadığına ikna olmuş bir haldeydim.
Madem farkındalığımı yaşadım, peki şimdi ne yapmalıyım?
Yeni duygulara ve düşüncelere yer açılmasıyla birlikte olayı sindirme sürecinin içerisine bilincinizin kontrolü dışında dahil olmuş oluyorsunuz. İster istemez sanki yapılması gereken bir görev veyahut bir sorumlulukmuşçasına üstünüzü bir bulut kaplıyor: Bir şeyleri değiştirmeliyim bulutu.
Bu bulut zamanla yağmura bırakıyor kendini, birazcık içinize dönmüş oluyorsunuz, gerçekten nelerden hoşlanırsınız, nelerden nefret edersiniz, yetenekleriniz neler…
Bu sorulara cevap verecek hale geliyorsunuz ve aksiyon almak için ufacık bir cesaret damlası pat diye düşüveriyor.
Yağmur diniyor, ardında bıraktığı hafif serin ama güneşli, havadaki tatlı çim kokusunun ister istemez burnunuza doluştuğu, kendinizi artık çok daha emin bir şekilde tanıdığınız ve yeniliklere, konforunuz dışında kalan çoğu şeye ve elbette benliğinize döndüğünüz o andasınız.