Yazarlık Deneyimim Hakkında - 2: Kültür

Yazarlık deneyimim hakkında bir yazı.

Son derece gelişmiş ve karmaşık bir sinir sistemine sahip insanlar, bu yönüyle zekâya sahip yegâne canlı olarak düşünülmüşse de bu görüş doğru değildir. İnsan dışında hayvanların da zekâları vardır, ancak onlar sağlıklı bir insan kadar zeki değillerdir. Dolayısıyla insanı insan olmayan canlılardan ayıran şey asla zekâ değildir. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik, onun zekâsını kullanmak suretiyle bir "simge" üretme, diğer bir ifadeyle "kültür" yaratabilme becerisidir (Ergur, 2018, s.5). Yazmak, resim çizmek, beste yapıp müzik aleti çalmak, bir icat yapmak veya bir tiyatro oyunu oynamak da sanatsal bir faaliyet olarak kültür üretiminin bir parçasıdır. Çünkü bir kavram hakkında yazı yazdığımızda veya bir resim çizdiğimizde, aynı zamanda bu ürünlerin alıcılarıyla da (yani diğer insanlarla) ürettiğimiz simgeler yoluyla iletişime geçmiş oluyoruz. Ayrıca yeni bir şey ürettiğimiz için de kültürü dönüştürmüş oluyoruz. İnsanlar, ürettikleri simgeler yoluyla yalnızca şimdiki insanlarla iletişim kurmuş olmuyor, aynı zamanda gelecek nesillere de bir tür tecrübe aktarımında bulunmuş oluyor ve böylelikle uygarlığın sürekliliği sağlanmış oluyor.

 

Tüm bunların yanında kültür, aynı zamanda bir toplumda bütünleşmeyi de sağlamak gibi bir işleve de sahiptir (Ergur, 2018, s.5). Bir topluluk düşünün ki kültürün başat unsuru olan ortak bir iletişim dilinden yoksun olsun. Eğer bir toplumda dil olmazsa, o toplum üyeleriyle iletişim kuramaz, onlara ortak topluluk kültürüyle yaşamayı olanaklı kılan becerileri öğretemez ve yarınlara da kalamaz. Böylesi bir durumda o toplum dağılır gider. Mesela bu sitede yayımlanan ve Cengiz Aytmatov'un "Gün Olur Asra Bedel" isimli romanını konu ettiğim "Sabitcan Hakkında Konuşmalıyız" isimli yazımda, bir toplumun ortak hafızasının bileşenlerini (yani dil, din, adet, gelenek, görenek, değerler ve mekân) tahrip eden bir güç olarak Sovyet yönetiminin, insanı nasıl yalnızlaştırıp öz kültüründen ve benliğinden kopardığını anlatan yazım, kültürün bütünleştirici işlevine örnek verilebilir. Bu, aslında Sovyetlerin yabancılaştırma operasyonunun anlatıldığı bir eserdir. Nitekim sosyalist Sovyet yönetimiyle özdeşim kuran Sabitcan, az önce saydığım kendi öz kültürünün bileşenlerini hiçe saymıştır.      Sabitcan, babasının Kırgız efsanelerinde önemli bir mekân olarak geçen Ana-Beyit mezarlığına defnedilmesini saçma bulur (mekânın tahribi- ki burası sonradan Sovyetlerin uzay projeleri için uzay üssü yapılmıştır). Yine babasının cenazesine gönülsüzce katılır ve cenaze evinde kavga çıkarır (din, değer ve geleneklerin tahribi). Bu da yetmezmiş gibi eşini ve babasının torunlarını (yani kendi çocuklarını) cenazeye getirmez (din ve geleneklerin tahribi). İşte sizlerin de gördüğü üzere kültür, toplumu bir arada tutan önemli bir unsurdur. Nitekim kendi kültürünü reddeden (ve ona yabancılaşan) Sabitcan, tüm toplumsal bağlarından kopmuş ve zaten cenaze evindekiler tarafından da dışlanmıştır. Kısacası Sabitcan, kültürün önemini kavrayamamıştır.

 

İşte ben de bu sitede yazarlık yaparak aslında bir anlamda kültürü yarattığımı düşünüyorum. Benim yazılarım, internetteki trilyonlarca içeriğin oldukça küçük bir kısmıdır. Ancak bu yazılar yüzlerce yıl sonrasına, yani geleceğe kalırsa, o zaman sonraki nesillere aktarılmış olacak ve insan uygarlığı ve onun bilgi birikimi korunmuş olacak.

 

Bana bu imkânı verdikleri için Typelish yönetimine ve ailesine teşekkürü borç bilirim.

 

Kaynaklar

Ergur, A. (2018). Kültürün Önemi. A. Ergur ve E. Gökalp (Ed.) Kültür Sosyolojisi (s.2-23). İçinde. Anadolu Üniversitesi

 

Görsel Kaynaklar

https://pixabay.com/tr/photos/dolma-kalem-not-defteri-ka%C4%9F%C4%B1t-yaz%C4%B1-1854169/