Yazmanın ve Yazarın Zor Anları
Ne dediğinizi anlamadığınız ve anlatamadığınız o anlar
Yazmak… İnsana yeni pencereler açmakta yardımcı olan, düşünceleri organize etmede yardımcı olan harika bir eylemdir yazmak. Eğer onun girdabına girdiyseniz yazmanın ne kadar iyileştirici ve rahatlatıcı olduğunu bilirsiniz. Çoğu zaman bağımlısı haline gelebilirsiniz. Çünkü yazdıkça bir şeyler ortaya çıkmaya başlar. Yazdıkça yeni şeyler görmeye başlarsınız. Ama “yazar tıkanıklığı” denen illet sadece günlük yazan bir insan olsanız bile peşinize takılabilir. Kafanızın adeta kazan gibi kocaman olduğunu hissedersiniz ancak kelimeler bir türlü dışarı çıkmaz. Bazen kafanızdan kaleminize giden yolda bir tıkanıklık olduğunu hissedersiniz, yazamazsınız. Bazen de düşünceleriniz o kadar hızlı hareket etmeye başlar ki, kaleminizin hızı düşüncelerinizin hızına yetişemez. Yazmanın önemini o an tekrar anlarsınız çünkü kafanız patlayacak gibi olur. Hatta bunu aklınızda şöyle canlandırabilirsiniz: Burnunuz kaşınıp duruyordur ve hapşırsanız geçecek bir kaşıntıdır ama gözleriniz yaşarır, burnunuz kaşınmaya devam eder, kaşıntı boğazınıza iner yine de bir türlü hapşıramazsınız. Bir hapşırsanız da rahatlasınız. İşte yazar tıkanıklığı da böyle bir şey. Bir türlü dışarı çıkmayan bu hapşırık gibi, düşüncelerimiz de bir türlü dışarı çıkmaz ve bizi rahatsız eder.
Psikolojide de yazmak çok faydalı bir eylemdir. Yazarak uygulanan terapiler vardır. Hatta yanılmıyorsam buna dışavurumcu yazma adı veriliyor. İnsan duygularını yaşamadıkça, ifade etmedikçe duyguları birikir ve taşar. Birilerine anlatmadıkça, sorunlarla baş etmek için çaba göstermedikçe, duygularımızdan kaçmaya çalıştıkça tükenmeye başlarız. Böyle durumlarda da yazmak insanın imdadına yetişir. Kimseye anlatamadıklarını bir kağıt parçasına aktarmak bile kafamızda hissettiğimiz o ağırlığı azaltır. Ancak bazen kendimizle ve yaşadıklarımızla kağıt üzerinde de olsa yüzleşmek bizi korkutur ve yazmaktan uzaklaşırız. Böyle durumlarda kendinizle konuşmak yerine yaratıcı yazma yöntemine başvurmanın faydalı olacağını söyleyen uzmanlar var.
Aslına bakarsanız işin psikolojik boyutuna girip uzmanı olmadığım bir alanda yanlış yorumlarda bulunmak istemiyorum. Okurken anlayacağınız üzere şu an benim de kafam çok karışık. Söylediklerimi bir sonuca bağlayamıyorum. Aklımdan geçen bir çok düşünce var ve ben onları organize edip bu yazıyla bağlantılı olanları buraya aktaramıyorum. Sadece yazıyorum. Yazar tıkanıklığına iyi gelen en güzel ilaç budur bana göre. Sadece yazmak. Bir anlam amacı gütmeden sadece yazmak. Tıpkı resim sanatı ile uğraşan insanların "el açma" yöntemleri uyguladığı gibi. Siz yazdıkça kelimeleriniz bir cümleye, cümleleriniz bir bağlama bağlanmaya başlayacaktır.
Bu yazıyı size hangi kategoride sunsam bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey var ki, günlükvari olan bu yazıyı sizinle paylaşmayı çok istiyorum. Ben de bu kadar şeyi kişisel günlüğüme yazabilirdim ama bu kez bu düşünceleri insanlarla paylaşma amacı güdüyorum. Sonuç neye benzerse benzesin bunları internetin uçsuz bucaksız kollarına bırakmak istiyorum.
Görüldüğü gibi bu yazı koca bir düşünce kusmuğuna dönüştü. Ben ne anlattım, siz ne anladınız inanın ben de bilmiyorum. Sadece buraya kadar sıkılmadan okuyan herkese minnettar olduğumu biliyorum.
Eğer sadece günlük yazarken bile olsa, yazar tıkanıklığı ile cebelleşiyorsanız size tavsiyem derin bir nefes alın ve sadece yazın. Bir noktada mantıklı olmaya başlayacaksınız.
Daha mantıklı ve anlaşılır olduğum yeni yazılarda görüşmek üzere.