Yeni Görev, Ay Saçlı Büyücü II

Luna, partneri Max ile birlikte yeni bir göreve atılır.

Pek çok genç ve tecrübesiz büyücünün bir merakla girdiği ve asla çıkamadığı mağaraya girerken Luna su gibi durgundu. Aldıkları her kayıp haberiyle kalbi sızlasa da bunu durdurmanın tek yolu bu mağaradaki sorunun ne olduğunu bulmak ve çözmeye çalışmaktı. Belki de böylece gelecekteki kayıplar engellenebilir, hatta eğer şanslılarsa mağarada birçok büyücüye de rastlayabilirdi. İkinci senaryo Luna'nın ilerlemesine mani olan tüm endişeleri siliyordu. Eğer büyücüleri kurtarabilirse geri kalan her şey önemsizdi. Elbette bunun için canını feda edecek de değildi.


Yanında iş arkadaşı ve en yakın dostlarından biri olan Max vardı. Her zamanki gibi heyecanla kanının kaynadığını görmek mümkündü. Yüzündeki aptal sırıtış bile aralarında sorumluluk sahibi olanın Luna olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Luna'nın ne kadar pervasız olduğu düşünülürse Twinkle'ın ikisi böylesine tehlikeli bir göreve göndererek neyi amaçladığını bilmek mümkün değildi. Belki de yaşlılık beynini etkilemeye başlamıştı. Kim bilir?


"Düşünsene, kim bilir kaç kişi bir merakla buraya girip hapsoldu? Nasıl acılar çektiler?"


Max'in sesi Luna'yı oldukça rahatsız ediyordu. Cırtlak sesindense heyecanı onu irite ediyordu. Büyük ihtimalle onlarca büyücüye mezar olmuş bir yerle ilgili bu denli neşeli konuşması onun karakteri hakkında çok şey gösteriyordu. Luna'nın da ondan kalır yanı yoktu, fakat en azından Luna bunu böylesine açık etmiyordu.


"Sözlerine dikkat et, Max. Aksi takdirde seni burada bırakırım ve neler yaşadıklarını görürsün."


Yarı şakacı söylemi Max'i güldürmüştü. Kahkahası mağaranın duvarlarından yansıdı. Luna ona onaylamaz bir bakış atsa da yolda yürümeye devam etti. Koca mağarada yalnızca Max'in kahkahası, ikilinin ayak sesleri ve mağaranın tavanından yere damlayan su damlalarının sesi vardı. Max epeyce güldükten sonra sonunda durulmayı başardı.


"Yapma, Luna, senin de benzer şeyler düşündüğümü biliyorum. Bizi kimse izlemiyor, neden rol yapıyorsun?"


Max'in sözlerinin haklılığı Luna'nın sinirine dokunsa da tebessüm etti. Onu bu kadar iyi tanıması ve benzer karakterlere sahip olmaları bakanlığa girdiği andan itibaren iyi anlaşacaklarını söylemişti ona. İkisi de gizemin peşinden gidiyor, ikisi de hiçbir durumda korkmadan yola durmadan devam edebiliyordu. Aralarındaki en büyük fark Luna'nın bu hafif sadist yanını Max'ten çok daha iyi saklaması denilebilirdi. Hatta Max'in hiç saklamaya çalışmaması demek daha doğru olurdu.


"Çünkü ben bu mağarada kaybolan genç bir büyücü olsam beni kurtarmaya gelen kişinin acımdan keyif almamasını isterdim. Kaç kez söylemeliyim Max? Senin aksine ben empati kurabiliyorum."


"Ah, tabii, tabii. Leydimiz diğerlerini pek bir umursarlar. Geçen seferki olayı unutmadın herhalde. Kim bilir kaç kişi ölmüştür o 'kazada'?"


Luna iç çekti. Nasıl oluyor da her seferinde böylesine alaycı konuşmayı başardı bu çocuk?


"Bana saldıran kişilere merhametli olmam gerektiğini bilmiyordum. Buna rağmen onları direkt olarak öldürmedim. Dediğin gibi kazaydı. Ayrıca onlar muggle. Ölüp ölmemelerini kimin umurunda?"


Max'in yüzünde bilmiş bir gülümseme peydah oldu. Luna gözlerini önüne çevirip yürümeye devam etti. Asasının ucundaki ışık yetersiz kalmaya başlayınca genç büyücülerin kaybolduğu yere geldiğini anladılar. Aralarındaki şakacı konuşma kesilince mağarada gözle görülür bir değişiklik oldu. Hava gittikçe soğumaya, yılan tıslamasına benzer bir sesin uğultusunu duyulmaya başladı.


"Dikkatli ol."


Luna'nın uyarısına karşılık Max başını salladı. Asasını çıkartıp savaşa gireceklermiş gibi bir poz takındı.


"Bir şey görüyor musun?"


Luna başını iki yana salladı. Ardından bir adım attı. Son anda Max onu tutmasaydı sonu gözükmeyen bir deliğe düşecekti.


"Bana dikkatli ol diyene bak." diye söylendi Max.


"Sence kayıp büyücüler aşağıda mıdır?"


Max ona deliymiş gibi baktı.


"Aşağı inmeyi düşünmüyorsun herhalde. "


Luna keyifle gülümsedi. Omzuna vurdu.


"Bu önerime balıklama atlarsın sanıyordum. Beklediğimden dikkatli çıktın."


"Ne de olsa Yüce Prensesimizin emriydi." dedi alayla.


Twinkle'ın neden onları gönderdiğini anlamaya başlıyordu. Durum ne kadar stresli olursa olsun, Max ve Luna şakalaşmayı asla kesmiyorlardı. Tabii bu dikkatsiz oldukları anlamına gelmiyordu. Gizem dairesinin en usta büyücüleri olarak namlarına göre yaşıyorlardı.


"Vipera Evanesca!"



Luna asasını Max'e yaklaşan yılana doğrultmuştu. Max bir an irkilse de gardını hızlıca aldı.


"Bunlar da ne böyle?"


Bir yığın yılan onlara doğru sürünüyordu. Amaçları ısırmak değil de onları deliğe düşürmek gibi gözüküyordu. Luna ve Max neşeyle gülümsedi.


"Aşağıya inmek zorundaymışız gibi gözüküyor."


"Beklediğimiz an geldi desene."


Luna, Max'ın kolundan tutup sırt üstü aşağıya atladı. Uzunca bir süre düştükten sonra yeri görür gibi hissetti. Müthiş bir refklesle aynı anda Mobilicorpus dediler.