Yetişkin Bebekliği

Bilimsel bir şey değil, benim ürettiğim bir kelime grubu.

Küçükken yetişkin olmanın her anlamda mükemmel ve özgür bir hayata sahip olmak anlamına geldiğini düşünürdüm, ancak bedenen özgür olmak zihnen özgürleşme anlamına gelmiyormuş.

Yaşananların verdiği duygusal hasarlar bir çığ misali büyürken insanın aklında koca bir yer tutuyormuş aslında. Son iki senemi düşündüğümde bunun üretkenliğimi ve motivasyonumu ciddi anlamda etkileyen bir şey olduğunu fark ettim. Hayal kuramıyorum, küçükken olduğu gibi ailemin yanına koşup sorunumu halletmelerini bekleyemiyorum, nihilist bir çerçevenin içinden baktığım hayatım gün geçtikçe beni boğuyor.

Bütün bunları anlatmamın sebebi ise her şeyi durdurup biraz olsun nefes almak istediğim günlerde dahi hiçbir şeyin aslında durmaması, ve hayata devam etmek zorunda oluşumuzun ağırlığı hakkında biraz konuşmak istemem... İçinden çıkılmaz duygular nedeniyle yatağa kıvrılıp saatlerce çıkmak istemezken bekleyen grup projeleri, çalışılacak finaller, araştırılacak stajlar, gidilecek doktor randevuları, veya temizlenmesi gereken bir odanın ağırlığıyla daha da eziliyor sanki insan. Kendimi bu sonsuz akıştan biraz olsun çekmek istesem biriktirdiğim her şeyin ağırlığı on misliyle üzerime binecek gibi geliyor.

Akışa ara verip dinlenemediğim zamanlarda kendimi kaybetmemek için hayatın aslında on sekizinci yaşımızda başladığını, ondan öncesinin hayata hazırlık süreci olduğunu düşünüyorum ve kendimi yetişkin hayatına adapte olmaya çalışan dört-beş yaşında bir çocuk olarak hayal ediyorum. Her şey yeni, neyin ne olduğunu anlamaya çalışıp sorguladığım o arayış dönemindeyim. Canım yanınca ağlıyorum, bir çocuk gibi sızlanıyorum. Yetişkin bebekliği dediğim bu kavramın normal bebeklikten tek farkı her derdimizi çözen birinin olmaması sanırım. Yalnızız bu sefer, tek başımıza öğreniyoruz, dört tekerlekli bisiklete binmeyi çoktan bıraktık.

Yetişkin bebekliğinin iyi yanları da var tabii. Yeni bir aile oluşturuyoruz, bizi yetişkinliğe hazırlayan ailemiz her zaman yanımızda olsa dahi bu yepyeni dönemde yeni kişilerle büyüyoruz. Bazı yol arkadaşlarımız yolculuğuna başkalarıyla devam etmeyi seçiyor ve sessizce uzaklaşıyor. Bazıları ise yolunu değiştirirken bize çelme takıyor, yürüyemiyoruz. Yerden kalkmayı öğreniyoruz, bazen tekrar düşüyoruz. Oyuncağı elinden alınmış küçük çocuklar gibi gidenlere üzülebiliyoruz, bize zarar verseler de onları özlüyoruz. Bunlar da normal, ne de olsa yetişkin bir bebeğiz.

Ancak gün geliyor, tüm bunlara ağlamamayı öğreniyoruz. Yetişkin ergenliği de bu olsa gerek. Henüz o sayfayı aralayamadım.