Yüzyıllardır Süren Kadın Hakları Mücadelesi
DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü yaklaşırken yüzyıllardan beri devam eden bu mücadele hakkında konuşmak istedim. İyi okumalar.
Kadın Hakları Nedir?
Kadın hakları, kadınların sosyoekonomik, eşitlik, özgürlük, siyasi, yasal ve insan haklarına erişimini sağlayan evrensel bir haktır.
Eski Çağlardan Günümüze
Antik Çağ ve Orta Çağ’dan beri devam eden insanlık meselesi 19.yüzyılda büyük bir önem kazanmaya başladı. Antik Mısır döneminde kadınlar mülk sahibi olma, miras bırakma, boşanma, rahibelik gibi birçok hakka sahiptiler. Kraliçe Hatşepsut, 18. Antik Mısır Hanedanı döneminde hüküm süren güçlü bir kadın firavundu. Erkek egemen bir toplumda kadın firavun olmanın zorluklarını fark ederek kendi hükümdarlığını kabul ettirebilmek ve güçlendirebilmek için eril bir kimliği benimsemiştir.
Kraliçe, erkek bir firavun gibi davranarak kadınların liderlik yapabileceğini göstermiştir. Hükümdarlığı sırasında toplumsal cinsiyet sınırlarını zorlamış ve güçlü bir lider olarak tanınmıştır. VII. Kleopatra ise siyasi etkileri ve karar mekanizmalarında yer alarak kadınların gücünü göstermiştir fakat bu mücadelesi daha çok bireysel ve siyasi düzeyde kalmıştır.
Antik Roma’da kadınların hakları sınırlıydı. Kadınlar genellikle babalarının ya da kocalarının himayesi altında yaşıyorlardı. Ancak bazı kadınlar tıpkı günümüzdeki gibi toplumsal sınırları aşmaya çalışmıştır. Kadınlar miras sahibi olamıyor ve siyaset yapamıyorlardı ancak soylu kadınlar edebiyat ve sanat alanında yer alarak dolaylı yoldan toplumda etkin olabiliyordu. Hortensia, Roma’da kadınlar adına konuşarak vergilere karşı direniş göstermiştir. M.Ö. 42 yılında Roma’da kadınlardan alınacak olağanüstü vergilere karşı Senato’da konuşma yaparak erkek egemen politikaya meydan okumuştur.
Antik Yunan’da ise kadın hakları oldukça sınırlıydı. Kadınlar kamusal alanlardan dışlanarak evde kalmaya zorlanırlardı. Ancak bazı karakterler mücadelesi ile adını tarihe yazdırmıştı.
Bunlardan; Lysistrata (Aristophanes’in oyununda), erkek egemen topluma son vermek için ülkenin dört bir yanından gelen kadınları toplar, erkeklere karşı direnişi başlatır. Kadınların savaşa karşı barış için bir araya geldiği bu eser, aslında kadınların toplumsal mücadeleye olan katkısını simgelemektedir. Spartalı Kadınlar ise fiziksel güçleri, ekonomik bağımsızlıkları, toplumdaki rolleri ve cesur karakterleriyle diğer Yunan kadınlarından farklı bir profile sahipti. Onlara “Spartalı kadınlar” denmesi, hem benzersiz özelliklerine hem de Sparta’nın savaşçı kültürüne entegre olmuş güçlü duruşlarına bir atıf niteliğindedir. Antik Yunan’da, kadın hakları açısından en özgür ve güçlü konumda olan kadınlar arasında yer aldılar ve bu durum onları tarihe unutulmaz bir şekilde yazdırdı.
Orta Çağ'da Kadın Hakları Mücadelesi
Orta Çağ’da kadın hakları, dönemden döneme ve coğrafyadan coğrafyaya büyük farklılıklar gösterdi. Kadınların toplumsal rolleri genellikle sınırlıydı ve hakları, din feodal yapı ve patriarkal düzen tarafından şekilleniyordu. Bunların yanında kadınların statü konusunda bazı önemli gelişmeler de yaşanmıştı.
Kadınların Toplumdaki Rolü: Çoğunluğu köylü olan kadınlar, tarımda, ev işlerinde çalışarak toplumsal yapının temelini oluşturuyordu. Aristokrat sınıfa ait kadınlar, diplomasi ve evlilik yoluyla siyasi ittifakların kurulmasında önemli roller oynuyordu. Rahibeler, dini kurumlarda eğitim ve sağlık hizmetlerinde etkili olabiliyordu. Manastır hayatı, kadınlara göreceli bir özgürlük ve öğrenim imkanı sunuyordu.
Kadınların Hukuki Hakları: Kadınlar, genellikle ailelerinin izniyle evlenmek zorundaydı. Kadınların boşanma hakkı neredeyse yoktu ve eşini kaybetmiş ya da hiçbir erkeğin egemenliği altında olmayan kadınlar genellikle daha fazla özgürlüğe sahipti.
Din ve Kadınlar: Kilise, kadınları genellikle “günahkar” olarak göstermesine rağmen, azizeler ve rahibeler yoluyla kadınların ruhani liderlik yapmasına izin veriyordu. Manastırlar, kadınların eğitim almasına ve bilimsel çalışmalar yapmasına katkı sağlıyordu. Hidegard von Bingen, müzik, teoloji ve doğa bilimlerinde önemli bir figürdü. Kadınlar azizlik mertebesine ulaşarak manevi liderler haline gelebiliyordu. Aziz Jan Dark, Fransız direnişine liderlik ederek siyasi bir figür haline geldi. Engizisyon ve Cadı Avları meselesine de değinecek olursak, Orta Çağ’ın sonlarına doğru kadınlar, özellikle “cadı” suçlamalarıyla öne çıkıyordu. Bu durum, kadınların özgürlüklerini kısıtlamada önemli bir rol oynuyordu.
Orta Çağ’da kadın hakları sınırlı olsa da, belirli alanlarda kadınlar özgürlüklerini genişletme fırsatı buldu. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, Rönesans ve Aydınlanma dönemindeki daha büyük kadın hakları hareketlerine zemin hazırladı.
Rönesans ve Aydınlanma Çağı
Kadın hakları açısından sınırlı ilerlemelerin kaydedildiği, ancak gelecekteki kadın hareketlerine zemin hazırlayan bir dönem oldu. Rönesans’ta kadınlar, sanatta ve edebiyatta yer bulmaya başlarken, eğitim alma fırsatları genellikle aristokrat kesimle sınırlı kaldı. Christine de Pizan gibi kadın düşünürler, kadınların eşit eğitime erişimini savundu. Aydınlanma Çağı’nda ise akıl, özgürlük ve eşitlik idealleri tartışılırken, Mary Wollstonecraft gibi öncü isimler “Kadın Haklarının Gerekçesi “ adlı eseriyle kadınların siyasi ve toplumsal haklarını talep etti. Ancak bu dönemler, kadın hakları hareketinin tam anlamıyla filizlendiği bir devrim değil, daha çok düşünsel bir başlangıç noktası oldu.
Türkiye Ve Kadın Hakları
Türkiye'de kadın haklarının yeri, tarihsel mücadeleler, hukuki reformlar ve toplumsal değişimlerle şekillenmiştir. Ancak birçok alanda hâlâ sorunlar ve eşitsizlikler devam etmektedir.
Tarihsel Süreç ve Hukuki Durum:
Türkiye, kadın hakları konusunda erken adımlar atan ülkelerden biridir. 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış, bu durum dönemin dünyasında ileri bir adım olarak değerlendirilmiştir. Anayasa ve kanunlarla kadınların eşitliği güvence altına alınmış olsa da uygulamada toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri sürmektedir. Son yıllarda İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, kadın hakları aktivistleri ve STK’lar tarafından ciddi bir geri adım olarak değerlendirilmiştir. Özellikle son zamanlarda yaşanan şiddet, taciz ve cinayetler İstanbul Sözleşmesinin gerekliliğini gözler önüne seriyor.
Toplumsal ve Ekonomik Durum:
Eğitim, istihdam ve siyasete katılımda kadınlar erkeklere kıyasla dezavantajlı durumdadır. Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı %30'ların altında kalırken, karar verici pozisyonlarda yer alma oranı oldukça düşüktür. Şiddet, kadınların en büyük sorunlarından biridir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gibi STK’lar, bu konuda farkındalık yaratmaya ve hukuki düzenlemeleri iyileştirmeye çalışmaktadır.
Kadın Hareketleri ve Sivil Toplum:
Türkiye'de kadın hareketi güçlü bir geçmişe sahiptir. Mor Çatı, KA.DER ve KAMER gibi kuruluşlar, şiddetle mücadele, kadınların ekonomik ve siyasal katılımını artırma gibi konularda aktif çalışmalar yürütmektedir. Protestolar, özellikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü, kadın haklarının görünürlüğünü artırmada etkili olmaktadır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP): Kadın cinayetlerini belgeleyen ve bu konuda kamuoyu oluşturmayı hedefleyen platform, aynı zamanda hukuki destek sağlıyor ve farkındalık kampanyaları yürütüyor. 2024'te artan kadın cinayetlerine karşı özellikle yaptırımların artırılması gerektiğini vurguluyor.
Mor Çatı: Türkiye’nin ilk kadın sığınma evlerinden biri olarak, şiddet mağduru kadınlara güvenli alanlar sağlıyor ve destek hizmetleri sunuyor.
KA.DER ve KAMER gibi örgütler, kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda daha aktif yer almalarını sağlamak için çalışmalar yapıyor.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için hukuki düzenlemeler talep edilse de yasal yaptırımların eksikliği eleştiriliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hâlâ toplumda tartışma konusu. Bununla birlikte, kadın hakları mücadelesine yönelik engeller, özellikle ifade özgürlüğü ve protesto hakkına yönelik kısıtlamalar, insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor.
Bu mücadeleler, kadınların seslerini duyurma ve haklarını talep etme kararlılığını ortaya koyarken, Türkiye'de kadın haklarının geliştirilmesi ve korunması için daha fazla hukuki, sosyal ve kültürel adım atılması gerektiği görülüyor. Her yaşanan olaylarda sosyal medyada ne kadar ses getirse de maalesef gerekli yaptırımlar hala uygulanmamakta.
https://www.youtube.com/@MorCatKadnSgnagVakf
https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/
Dünya'da Kadın Hakları Mücadelesi
Dünyada kadın hakları mücadelesi uzun bir geçmişe sahiptir ve farklı coğrafyalarda farklı ihtiyaçlar ve mücadele yöntemleriyle şekillenmiştir.
20. Yüzyıl ve Oy Hakkı Mücadelesi
Kadınlar, 20. yüzyılın başlarında özellikle oy hakkı kazanmak için büyük çaba gösterdi. Yeni Zelanda (1893) kadınlara oy hakkı tanıyan ilk ülke olurken, bu hak birçok Avrupa ülkesinde ve ABD’de ancak 1920'lerde elde edildi. Aynı dönemde kadınlar çalışma hayatında, eğitime erişimde ve medeni haklar konusunda da eşitlik talep etmeye başladı.
Feminizm ve Sosyal Haklar
1960 ve 1970’lerde feminizm ortaya çıktı. Bu dönemde yalnızca yasal eşitlik değil, toplumsal ve ekonomik eşitlik de gündeme geldi. Kadınların iş gücüne katılımı, doğum kontrol hakları, eşit ücret talepleri ve aile içi şiddetle mücadele bu dönemin önemli konularındandı.
Günümüzde Kadın Hakları
21. yüzyılda kadın hakları mücadelesi küreselleşmiştir. Eğitim, sağlık, siyasi katılım ve şiddetle mücadele, dünya genelinde en çok öne çıkan konular arasında yer alıyor. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) gibi uluslararası mekanizmalar bu hakları koruma altına almaya çalışmaktadır.
Protesto ve Kampanyalar: Kadınların eşitlik talepleri "MeToo" gibi küresel hareketlerle ses getirdi. Bu hareket, kadınlara yönelik cinsel tacizi ve istismarı ifşa ederek farkındalık yarattı.
STK ve Örgütler: Uluslararası Af Örgütü, Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri, Kadın Hakları İzleme Grubu (WHRD) gibi oluşumlar kadın hakları için çalışmaktadır.
Sorunlar: Afganistan'da kadınların eğitimden dışlanması, İran’da kadınların zorunlu başörtüsü karşıtı protestoları gibi mücadeleler hâlâ sürüyor.
Sonuç olarak kadın hakları mücadelesi, farklı ülkelerde eşitlik, şiddetle mücadele ve sosyal katılım gibi çeşitli konular etrafında şekillenmektedir. Bu mücadeleler, hem bireylerin hem de uluslararası toplumun desteğiyle devam ediyor. Ancak yasal düzenlemeler kadar zihniyet değişimi de büyük önem taşıyor. Bir kadın olarak en temel olan yaşama hakkımızın bu kadar basite alınmamasını ve Türkiye’de dünyada gerekli cezaların, yaptırımların uygulanmasını istiyorum. Daha fazla bir kadının , genç kızın, çocukların, tacize, tecavüze, şiddete, ve öldürülmeye kurban gitmesini istemiyorum.
Size kadın hakları ile ilgili bazı dizi, film ve kitap önerisi yapmak istiyorum.
Dizi: The Queen’s Gambit
Film: Little Women, Mona Lisa Smile
Kitap: Jane Austen- Emma
Ve son olarak bu mücadeleyi çok güzel anlatan bir şarkının sözleri ile yazımı sonlandırıyorum.
I'm a survivor
I'm not gon' give up
I'm not gon' stop
I'm gon' work harder
I'm a survivor
I'm gonna make it
I will survive
Keep on survivin'
https://open.spotify.com/intl-tr/track/2Mpj1Ul5OFPyyP4wB62Rvi?si=a8e640142002486e