Zeigarnik Etkisi: Ülkece Ortak Bir Yarım Kalmışlığa Sahip Olabilir Miyiz?

Zeigarnik Etkisi: Yarım mı kaldık?

Zeigarnik etkisine başlamadan önce, isim anası olan Bluma Zeigarnik'ten biraz bahsedelim. Kendisi 87 yıl kadar bu dünyada yaşamını sürdürmüş, 1901 doğumlu, Litvanya asıllı Sovyet bir ruh bilimcidir. Yahudi bir aileden gelen Zeigarnik, Berlin Üniversitesi'nde yollarının kesiştiği Kurt Lawin'in çalışmalarından etkilenmiş ve daha sonrasında Lawin'in asistanlığını yapmıştır. Meşhur teorisi olan 'Zeigarnik Etkisi', bu ikilinin gözlemleri sonucu ortaya çıkmıştır.


Gözlemden bahsedecek olursak, tamemen doğal bir durumdan gelişmiştir. İkili bir gün yemek yemek için gittikleri restorantta sipariş alan garsonun siparişleri not almadığını görürler. Kısa bir gözlem sonucu verilen tüm siparişlerin yerine eksiksiz bir şekilde ulaştığını farkederler. Bunun üzerine ikili siparişi alan garson ile konuşur. Garson onlara, siparişleri aklına not ettiğini ve sipariş tamamlandığında orada öyle bir siparişin olduğunu aklından sildiğini söyler. Bunun üzerine Zeigarnik ve Larwin bir deney ortamı oluşturur. Deneklere 20 kolay modülden oluşan görevler verilmektedir. Bu deneyler bulmaca, matematiksel işlemler gibi çözüme dayalı görevlerdir. Deneklerin bazı görevlerinin tamamlanmasına izin verirken bazılarını da yarıda keserler. Deneyin sonunda deneklerin yarıda kalan deneyleri tamamlanmış deneylere göre daha akılda kalıcı olduğunun gözlemine varırlar. Bu duruma göre yarıda kalan görevler en az iki katı daha kalıcı bir yere sahipti.


Günümüzde Zeigarnik Etkisine birçok örnek verilebilir. Örneğin uzun bir ilişkinin bitmesinden ziyade, şimdilerde yeni nesilin situationship diye adlandırdıkları, duygusal şeyler paylaşıp ama flörtten ileri gidilemeyen ilişkilerin bitmesidir. İlişkiler biterken, en çok duygusal zarar gören kişi tabi ki de terkedilen taraf olmaktadır. Özellikle flörtten ileriye gidemeden biten romantizm sonrası, 'devam etseydi nasıl olurdu' sorusuna yerini bırakmaktadır. İçinde burukluk veya acı diye adlandırdığımız, aslında yarım kalmışlıklar ile örtülü olan bu hissiyat, psikoloji literatürüne 'Ziegarnik Etkisi' olarak geçmektedir. Yarım kalan şeyler beraberinde daha fazla soru cümlesi getirir. Artık sorular bir sorun olur ve 'beklenen' olma yolunda ilerler. Tabi ki bu gibi sorunların devamını netleştirmek mümkün değildir. Bu gibi olaylarda beklenti içerisinde olmak kaçınılmazdır. Ancak bazı durumlarda da sonuç mutlaktır.

Türkiye olarak yakın zamanda bir arada umutlanıp, sonucunda 'Zeigarnik Etkisi' altında kaldığımız bir durum ile karşılaştık. UEFA EURO 2024. Ne yazık ki milli takımımız çeyrek finalde Hollanda karşısında mağlubiyet ile yarı finale dolayısıyla da kupaya veda etti. Zafere giden basamaklardan adım adım ilerlerken, gerek performanslarıyla gerekte ülkemizin ihtiyacı olan motivasyon arayışı ile şampiyon olacağımıza canı gönülden pek çoğumuz inanmıştı. Öyle ki futbolla ilgisi olan olmayan herkes ekrana kitlenmiş yarı finale giden zaferi bekliyordu. Maça önde başlamamız bizi daha da umutlandırmıştı. Ancak sonrasında gelen mağlubiyetin ardından insanlarda başarının yarım kalmışlığı vardı. Beynimiz bir durum karşısında birden fazla senaryo üretir. Senaryoların yalnızca olumlu olması gibi bir durumu yoktur. Aksi halde diye üretilen olumsuz senaryolar da mevcuttur. Böyle bir durumun olabilitesini bilmek sizi daha az üzmez. Yalnızca varlığının farkında olursunuz. Arzu edilen durum, ihtimalin ne kadar yüksek ya da düşük olduğuna da yer vermez. Kişi tatmin olmak ister. Yani demem o ki Türkiye-Hollanda maçında yenilme ihtimalini kabul etme olasılığına sahip olmanız diğer ihtimalin varlığını daha az istemenize neden olmuyor. Devam etmesi olanağı ve sizi tatmin edecek o seçenek sizin sürekliliğini istediğiniz bir sonucu aramaktadır. Devamında ise yeni sorular ve farklı senaryolar üretilir. gerçekte işlenen hataların ya da olumsuza sürükleyen durumların olmaması halinde nasıl bir sonuca varırdık senaryosu ortaya atılır. Ancak hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmek yarıda kalmışlık hissiyatını ortadan kaldırmaz.

Bu durum yalnızca gün içerisinde başımıza gelen doğal durumlardan oluşmamaktadır. Aynı zamanda bir pazarlama stratejisidir. Bu stratejiye en çok dizilerde rastlamaktayız. Senarist size bir senaryo verir. Senaryo, senaristin isteği yönünde hareket eder. Senaryo ise en heyecanlı bölümünde kesintiye uğrar ve son sahne hakkında diğer bölüme kadar acabalar ile dolu olasılıklar üretmenize neden olur. Aynı şey filmler için de söylenebilir. Film sizi kendi içine çeker. Karakterler ile aranızda bir bağ kurmanızı gerektirecek duygusal anektodlar filme işlenir. Artık sizde filmin bir parçasısınızdır. Filmin bitmesi ile tatminat sorgulama ve beraberinde yarım kalmışlık hissi getirir. Karakterlerin çizdiği hayat çizelgesinin ne yönde olduğuna dair düşünceler zihninizi diğer bir senaryoya kadar meşgul edecektir.

Bu yazıda size Zeigarnik Etkisi ve günlük hayattımızda karşımıza çıkan örneklerinden bahsettik. Bu yazıyı Pindaros'un sözü olan ''Bir gölgenin rüyasıdır insan.'' sözüyle bitirmek isterim. Yeni umutlar ve beklenenleriniz sizi bulması dileğiyle.