14 Şubat: Hediye değil sevgi

Güya 13'ünde söndün, 15'inde döndün. Kart limitin dolsun inşallah(!)

Beynin karmaşık ve derin bir yapı olduğunu, araştırmacılardan duyduğumuz kadarıyla biliyoruz. Aslında bizler beynimizin yaptığı hareketlere kısa isimler verip cümleler kurmuşuz. Beynin önündeki frontal lob akıl yürütme ve mantık ile çalışan düşünsel işleve sahip bir lobtur. Beynin içindeki limbik sistem, birçok parçaya sahipken ben sizlere amigdaladan bahsedeceğim. Amigdala duygulara, içgüdülere göre hareket etmemizi ve bazen anında karar verip içimizden geleni yapmamızı sağlar. Frontal lob ile amigdalanın mücadelesini biz, "Kalbimle beynim birbirine düşman" cümlesiyle biliriz. Frontal lob "Bu kişi sana uygun değil sana zarar veriyor." derken amigdala aktive olduğu anda "Ama o bana hep tatlı davranıyor. Onu çok seviyorum." deriz. Düşünceler ve duyguların savaşı bitmez. Fakat duygusal savaşı veren kalp değildir, amigdaladır. Beyindeki bu duygu-mantık mücadelesi kalbe veya vücuda ağır gelip hasta eder. "Söylediklerinden dolayı kalbim ağrıdı." cümlesi, beyinde bitmeyen düşünce mücadelesinin kalbe ağır gelişini temsil eder.

14 Şubat başlığı altında neden bunları yazıyorum? İnsan birilerinden etkilenip kolay kapılır. Sevgi bazen o kadar kör eder ki bizi, zarar verdiğini hissedemeyiz. Bu amigdalamızın frontal lobtan daha aktif olduğunu gösterir. Arada karşıdakinden dolayı rahatsızlıklar hissettiren frontal lobumuz, güdülerimizin esiri olmak zorunda kalır. Ve biz, kalbimiz kırılıp canımız acıyana dek gözümüzü açamayız.

Böyle bir günde bunları anlatmamın sebebi, ilerde ön göremeyeceğiniz her ihtimali partnerinizle konuşmanız gerekmekte. Mesela kadınlar "Evlenince ev işlerine yardım edebilir misin? İkimiz de çalışıyoruz." veya "Bebeğimiz büyüyene dek zorluklar çekeceğiz. Çocuğumu senin de desteğini hissederek büyütmek istiyorum." derken; erkekler "Evlenince benim gezmeyi sevdiğim yerlere birlikte gidebilir miyiz? Ben maça gitmeyi seviyorum, benimle maç izlemeye gider misin? Ya da arkadaşlarımla maça ara sıra gitsem senin için sorun olur mu?" gibi yapıcı cümlelerle karşı tarafın uyumunu ölçmek zorunda. Bunları yapmazsak ilişki başladığı gibi yokuş aşağı gidiyor.

Karşınızdakini bir cinsiyet objesi olmaktan çıkarın, evet yakışıklı/güzel olmasa aşık olmazdınız o ayrı. Ama partneriniz olup ilişkiye başlarken onu ruhuyla tanımazsanız, ilerde ruh eşi olabileceğiniz ortak yanları bulamazsınız. Madem sevgililer günündeyiz, bir çılgınlık yapalım ve partnerlerimize birbirimizi tanımak için sorular soralım. Belki merak ettiklerinizi sorabilmek için bugün bir fırsattır. Bu sene sevgililer günü sorguda gibi geçer ama en azından sonraki senelerde birbirinizden emin olarak ilerlersiniz.

Unutmayın, kimse kimseyi kabul ederek onun MALI olmaz. Ayrıldığınızda "Sen benden nasıl ayrılırsın?" diye sorma hakkına da sahip değilsiniz. Sizin birini "malınız" gibi yönetecek aklınız varsa, karşınızdaki de vazo değil. Onun da sizin gibi aklı, fikri, özgür iradesi var. Sizi seçmediyse ve ayrıldıysa aynaya bakın. "Ona karşı kusurum ne oldu?" deyin. Sevgi? Güven? İstikrarlı konuşmalar? Hangisi eksikti? Bir sonraki ilişkiniz için siz de eksiklerinizi törpülemeye çabalayın. Mükemmeli ancak arayanlar bulur. Olduğu yerde sızlananlar değil. Zihniyetlerimizin ötesinde farklı gezegenler var. Farklı fikirler... Kulak verirseniz ve duymayı isterseniz etraftan öğrenirsiniz. Hayat tecrübesi edinirsiniz.

Sevgililer gününüz kutlu ve ilişkiniz daima mutlu olsun. Kimsenin birbirini psikolojik ve fiziksel ş*ddete uğratmadığı, birlikte mutsuzlukla birbirini hasta etmek yerine bireysel mutluluğu tercih edebildiği daha güzel ilişkilere.