1876 Anayasası Dönemi

1876 Anayasası Döneminin Genel Özelikleri ve Düzenleme Yetkisi

1876 Anayasasının ve Döneminin Genel Özellikleri

Yasama: Yasama yetkisi, ‘’Meclis-i Umumi’’ isimli meclise verilmişti. Bu meclis, ‘’Heyat-i Ayan’’ ve ‘’Meclis-i Mebusan’’ olmak üzere iki meclisli bir yapıya sahipti. Ancak padişahın yasama yetkisinin kullanılmasında ve meclisin oluşumunda çok büyük bir etkisi vardı.

Bu anlamda padişah Heyet-i Ayan meclisinin üyeleri padişah tarafından atanmaktaydı. Ayrıca yasamanın temel işlevi olan kanunların yapılmasında temel belirleyici padişah olmuş; padişahın müsaadesi ile ancak kanun teklifi verilebilmiş veya her iki meclis tarafından onaylanan bir kanun tasarısı dahi padişahın onayına tabi tutulmuştur. Dolayısyla yasama organın sistem içindeki konumu padişah ve dolayısıyla yürütme erkine bağlı bir şekilde varlık kazanabilmiştir.

Yürütme: Yürütme organın başı ve kendisi, Padişaha ait olmuştur.Padişah, bakanlar kurulunun başkanını, üyelerini bizzat kendisi atmakta veya görevden almaktadır. Bunun dışında padişahın yürütme alanına ilşkin birçok yetkisi vardır. Ve bu yetkiler ‘’padişahın kutsal hakları’’ cümlesi ile ifade edilmiştir. Yani gerek kural koyma açıssından gerekse yürütme işlevinin temel belirleyicisi padişah olmuştur. Padişahın bu kadar geniş yetkileriyle birlikte ayrıca sorumsuzluk ile de taçlandırılmıştır.

Egemenlik ve hükümet sistemi: Egemenlik yetkisinin kime ait olduğu anayasada doğrudan belirtilmesede sistemin işeyişi ve yetkileri bakımından yaklaşıldığında asli organın yürütme yani padişah olduğu ve dolayısıyla egemenliğin padişaha ait olduğu ifade edilmektedir. 1876 Anayasasında yürütme ve yasama yetkisinin kullanılmasında temel belirleyicinin padişah olmasından doalyı kuvvetler birliğinin olduğu söylenebilir. Hükümet sistemi konusu tartışmalı olmakla birlikte, yarı meşruti bir sistem veya batı örenekleri ile benzer olmayan bir meşruti monarşi olarak ifade edilmektedir.

1909 Anayasa Değişiklikleri: II. Abdülhamit, 1876 anayasasını ve doalyısıyla I. Meşrutiyet dönemini 1876’da meclisi dağıtarak sonlandırmıştır. Ancak Jon Türklerin etkisiyle 1909 yılında tekrar anayasa önemli değişiklikler ile birlikte yürürlüğe konmuştur. Bu değişiklikler ile beraber padişahın yetkileri hatrı sayılır bir şekilde daraltılarak, daha özerk ve bağımsız bir meclisin oluşması ve işlevini yerine getirmesi sağlandı. Bu değişiklikler ile demokratik meşruti monarşi anayasal olarak sağlanmış oldu. Bu değişiklikler ile ayrıca siyasal sistemde parlamentonun etkisi oldukça artmış ve parlamenter hükümet sistemine geçişin ana hatları düzülmeye başlanmıştır.

1876 Anayasası Döneminde Yasama ve Yürütmenin Düzenleme Yetkisi

Bu dönemde yasamanın düzenleme yetkisi oldukça sınırlı olmuştur. Çünkü gerek kanunların yapımında gerekse yasama organın oluşumunda padişahn çok büyük etkisi vardı. Zaten anayasada da yasama(teşri) kavramına yer verilmemişti fakat kanunları çıkarmakla görevli organ oalrak Meclis-i Umumi yetkili kılınmıştı. Ancak bu yetkide padişah lehine oldukça sınırlı bir durumdaydı. Bununla birlikte, Kanun-i Esasi kanun-nizamname arasında bir ayrım yaparak, kanun yapıcı olarak meclisi tanımasından dolayı yasamadan yetkisinden bağımsız bir düzenleme yetkisinin ortaya çıkışı için elverişli bir zeminde hazırlamıştır denebilir. Ayrıca 1909 yılında anayasanın tekrar uygulanmaya başlamasıyla birlikte padişahtan kanun çıkarılmasına ilşkin son söz hakkının alınmasıyla beraber kural koyma yetkisi bakımından önemli bir paylaşımın yapıldığının bir göstergesi olmuştur.

1876 Anayasasının 7. Maddesinde yürütmenin düzenleme yetkisi tanımlanmıştır. Bu anlamda yürütmeye nizamnameler çıkarma yetkisi verilmiş ve bu nizamnamelerin kısmende olsa kanunlara dayandırılması gerektiği vurgulanmıştır. Böyle bir düzenlemenin olması kanun-nizamname arasında bir hiyerarşinin kurulmasında önemli bir etkisinin olduğu ifade edilmektedir. 1909 yılında anayasanın tekara yürürlüğe konmasıyla beraber yürütmenin düzenlem yetkisi 7. madde bağlamında sınırlanmış, bu yetkinin yürütme işlevine ilişkin olduğu ve kanunların yürütülmesi amacıyla çıkarılması gerektiği vurgulanmıştır.

Bu dönemde yürütmenin başka bir düzenleyici işlemi de Kanun-i Esasinin 36. maddesinde düzenlenen ve Kanun Hükmünde Kararnamelere benzeyen ‘’muvakkat kanun’’ uygulamalarıdır. Bu hüküm ile yürütme organına, olağanüstü dönemlerde, belirsiz süreli bir kanun gücünde düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. 1909 yılında yapılan değişiklikle meclisin bir kanadı olan Meclis-i Mebusana ilk toplantıda tevzi edilmesi gerektiği maddesi eklenmiştir. Meclis-i Mebusan ilk toplantıda ilgili muvakkat kanunun ya kanunlaştırmakta ya da yürülükten kaldırmaktadır. Muvakkat kanunlar Heyeti Mebusan tarafından onaylanıncaya kadar idari tasarruf, onaylandıktan sonra yine kanun niteliğinde kabul edildiği belirtilir.

Sonuç olarak 1876 Anayasasında yasamanın ve yürütmenin düzenleme yetkisi yer almış fakat bu metinlerin siyasi ve çeşitli sebeplerle uygulanamaması nedeniyle yasama-yürütme arasındaki düzenleme yetkisi tam oturtulamamış ve süreç böylece sonlanmıştır denebilir.


Yararlanılan Kaynaklar

Bülent, Tanör. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2017. s.136-137.

Özbudun, Ergun Türk Anayasa Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları, 2017

Yücel, Bülent. Temsili Demokratik Sistemde Yasama Erki ve Kural Koyma Faaliyetlerinin Belirleyicileri. Ankara: Adalet Yayınevi, 2018. 

Burak, Öztürk. Fransız ve Türk Hukukunda İdarenin Düzenleme Yetkisinin Kapsamı. Ankara: Yetkin Yayınları.

Denizhan, Hüseyin. Türk Anayasa Hukukunda Kanun Hükmünde Kararnameler. Ankara: Turhan Kitabevi, 2006.