21. Yüzyılda Dil Öğrenmek: Tercih mi, Kader mi?

Ben İngilizce bilmiyorum; öğrenmeye fırsatım olmadı, dediler, biz de inandık.

Sizce, yabancı dil bilmemek bir tercih midir? Öyleyse, neden bir tercih olarak tanımlanır? Hayır, hayır asıl soru bu değil. Asıl soru, “21. yüzyılın teknolojik ve eğitimsel olanakları göz önüne alındığında, yabancı dil öğrenmemek bilinçli bir seçim olabilir mi”, olacak.

Yabancı dil bilmemek çoğu zaman bir tercih değil, çeşitli faktörlerin sonucudur, diyor Google. Bireyin eğitim imkanları, yaşadığı çevre, sosyal ve ekonomik koşullar gibi etkenler dil öğrenme sürecini etkiler, elbette. Hatta bazı insanlar, eşit öğrenme fırsatlarına sahip olmadıkları ya da daha farklı öncelikleri olduğu için yabancı dil öğrenememiş de olabilirler; gayet anlaşılabilir. Ancak, uygun koşullara sahip olduğu halde dil öğrenmeye yönelik bir ilgi veya istek göstermemek kesinlikle bir tercihtir. Dil öğrenmemek, bazen fırsat eşitsizliğinin bir sonucu olsa da, bazen de bilinçli bir seçimdir, anlayacağınız üzere.

Sosyoekonomik durum faktörlerini küme dışında tuttuğumuzda, ergenler ve genç yetişkinler arasında yabancı dil bilmemek bir tercih olabilir, fakat bu durum yine bireysel motivasyonlar, ilgi alanları, eğitim sistemi ve çevresel faktörlerle şekillenir. Özellikle eğitim sistemlerinin dil öğrenimine verdiği önem ve sunulan fırsatlar bu durumu şekillendirmektedir. Dolayısıyla, bireyin dil öğrenme sürecini bu durumdan etkilenecek ve belki de ilgi ve motivasyonda düşüş gözlemlenecektir. Bu noktada, ailenin dil bilme konusundaki hassasiyeti ve çabası, çocuğun gelişim sürecinde, dil bilme konusundaki motivasyonunu hem içsel hem de dışsal yönden etkileyecektir. 

Örneğin, bir genç, yabancı dizi ve filmler izlemeyi çok seviyor ve bu sayede yeni bir dil öğrenmenin ona farklı kültürleri anlamak, dilin orijinal yapısını daha iyi kavramak ve kendi dil becerilerini geliştirmek açısından faydalı olacağını düşünüyor olabilir. Bu durumda genç, kendi merakı ve kişisel tatmini için yabancı dil öğrenmeye yönelir. Yani öğrenme süreci, dışsal bir baskıdan ziyade bireyin kendi ilgi alanlarından kaynaklanan içsel bir istekle gerçekleşir. Diğer yandan, ailenin yabancı dile verdiği önem, çocuğun bu konuda çaba göstermesi için dışsal bir motivasyon kaynağı olabilir. Ebeveynler, çocuğun daha iyi bir kariyer fırsatı yakalaması için yabancı dil öğrenmesini teşvik ediyor ve dil öğrenim sürecini desteklemek amacıyla özel dersler aldırıyor olabilir. Bu durumda genç, kendi isteğinden çok ailesinin beklentilerini karşılamak ve onların teşvikleri doğrultusunda dil öğrenmeye motive olabilir.
Genellikle ergenler ve genç yetişkinler arasında yabancı dil öğrenimi, zorunlu dersler aracılığıyla alınır, ancak dil öğrenme sürecindeki bireysel farklılıklar da konu dahilindedir:

  • Motivasyon ve İlgi: Kişinin yabancı dile karşı motivasyonu düşükse veya bu alana ilgisi yoksa, dil öğrenmeme bilinçli bir tercih olabilir. Bazı gençler dil öğrenmeyi eğlenceli veya faydalı bulmayabilir.
  • Kültürel Etkenler: Bazı toplumlarda ya da bireylerin bulunduğu sosyal çevrelerde, yabancı dil öğrenimi fazla önemsenmeyebilir. Bu da kişinin dil öğrenmeye karşı isteksiz olmasına neden olabilir.
  • Eğitim Kalitesi: Eğitim sisteminin sağladığı dil eğitimi yetersiz veya etkisiz olabilir. Bu durumda, dil öğrenme isteği olan gençler bile zorlanabilir ve dil öğrenmeyi bırakabilirler.
  • Kişisel Tercihler ve Öncelikler: Bazı gençler akademik veya kariyer yolunda başka alanlara odaklanmayı seçebilir. Dil öğrenmek yerine, başka yeteneklerini geliştirmek veya zamanını farklı alanlarda harcamak isteyebilirler.


Dil öğrenme tercihine yönelik yapılan akademik çalışmalar, bireylerin dil öğrenme süreçlerini ve bu süreçleri etkileyen faktörleri anlama noktasında bize önemli veriler sunar. Bu çalışmalarda genellikle dil öğrenme motivasyonu, eğitim sistemleri, sosyo-kültürel etmenler ve psikolojik süreçler incelenir. Bunlardan bazıları şunlardır:


Gardner’ın Sosyo-Eğitsel Modeli

Gardner, ikinci dil öğrenimi üzerine yaptığı çalışmalarda, dil öğrenme motivasyonunu iki temel kategoriye ayırmıştır: entegratif motivasyon ve araçsal motivasyon. Entegratif motivasyon, bireyin dili öğrenerek o kültüre entegre olma isteğiyle ilişkilidir. Araçsal motivasyon ise, dilin kariyer, eğitim veya ekonomik çıkarlar için öğrenilmesini ifade eder. Gardner, entegratif motivasyonun, dil öğrenme başarısında daha güçlü bir etkisi olduğunu öne sürmüştür. Bu model, dil öğreniminde bireylerin motivasyonlarının dil öğrenme sürecini nasıl etkilediğine dair önemli bulgular sunmuştur.


Dörnyei’nin Motivasyonel Çerçevesi

Zoltán Dörnyei, dil öğrenme motivasyonunu geniş bir perspektifle ele alarak üç seviyeli bir motivasyonel çerçeve geliştirmiştir:

  • Dil Düzeyi: Kişinin dilin kendisine, kültürüne ve dil öğreniminin faydalarına olan ilgisi.
  • Öğrenci Düzeyi: Bireyin kendi inançları, dil öğrenme sürecine dair öz yeterlik algısı ve bireysel faktörleri.
  • Öğrenme Ortamı Düzeyi: Okul, öğretmen, sınıf arkadaşları ve kullanılan eğitim materyalleri gibi çevresel faktörler.

Dörnyei'nin çalışmaları, dil öğrenme motivasyonunun çok yönlü olduğunu ve birey, dil ve çevresel faktörlerin motivasyon üzerindeki etkisini vurgular.


Ryan ve Deci’nin Öz Belirleme Teorisi 

Ryan ve Deci’nin Öz Belirleme Teorisi, dil öğrenme sürecinde içsel ve dışsal motivasyonun rolünü anlamak açısından önemlidir. Teori, bireylerin içsel motivasyonla dil öğrenme sürecinde daha başarılı olduklarını öne sürer. İçsel motivasyon, bireyin dil öğrenme sürecinden keyif alması ve kişisel tatmin elde etmesiyle ilgilidir. Dışsal motivasyon ise, dil öğrenmenin bir zorunluluk ya da dış baskılarla (örneğin, sınavlar veya kariyer baskısı) yapılmasıyla ilişkilidir. Teoriye göre, bireyin özerklik, yetkinlik ve ilişkililik ihtiyaçları karşılandığında dil öğrenmeye yönelik motivasyonu artar.


Lamb’ın Globalleşme ve Dil Öğrenme Çalışmaları

Martin Lamb, küreselleşmenin dil öğrenme üzerindeki etkilerini inceleyen bir çalışmasında, gençlerin dil öğrenme tercihlerini küresel dünyada kendilerini konumlandırma arzularıyla ilişkilendirmiştir. Lamb, İngilizce’nin küresel bir dil olarak önem kazanmasıyla gençlerin dil öğrenmeye yönelik motivasyonlarının arttığını, ancak bu motivasyonun kültürel entegrasyon ya da kişisel ilgi yerine daha çok küresel kariyer fırsatları ve ekonomik kazançlarla bağlantılı olduğunu belirtir. Bu çalışma, dil öğrenme tercihlerinin globalleşen dünyada değişen motivasyonlarla nasıl etkilendiğini gösterir.


Skehan’ın Bireysel Farklılıklar Modeli

Peter Skehan, bireylerin dil öğrenme süreçlerindeki farklılıklarını açıklayan çalışmalarda, bilişsel yetenekler, kişilik, yaş ve motivasyon gibi bireysel faktörlerin dil öğrenme sürecini etkilediğini belirtmiştir. Skehan, özellikle bireyin dil öğrenme yeteneği ile motivasyonu arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş ve yüksek motivasyona sahip bireylerin dil öğrenme sürecinde daha başarılı olduklarını gözlemlemiştir. Bu model, dil öğrenme tercihlerinin bireysel farklılıklar doğrultusunda şekillendiğini vurgular.

Özetle, sosyoekonomik faktörlerin ötesinde, ergenlerde ve genç yetişkinlerde dil öğrenmeme durumu genellikle bir tercih olabilir, ancak bu tercih bireyin ilgi, motivasyon ve çevresel faktörlerle yakından ilişkilidir. Bana sorarsanız, günümüz teknolojisiyle herkesin her şeye kolay erişimi sayesinde - sosyoekonomik durumları dışarıda bırakırsak - yüksek motivasyona sahip bir genç yabancı dili öğrenebilir. Birçok kişi kabul eder mi bilmiyorum ama bence hiçbirimiz yabancı dili okulda öğrenmiyoruz. Elbette, iyi bir yabancı dil eğitimi bu süreçte kolaylaştırıcı bir rol oynar, ancak eğitim zayıf olsa bile, güçlü bir içsel motivasyon ve teknolojik olanaklarla geriden başlanmış olsa dahi istenilen seviyeye ulaşmak mümkündür.




Görsel İçerik Linki

  1. https://pin.it/4gQ7v747z