45. Yılında Maraş Katliamı

Bir katliamın yıldönümü.

Tam 45 yıl önce 19-26 aralık tarihleri arasında bu memleket bir vahşete tanık oldu. Cumhuriyet tarihine bir utanç olarak geçen Maraş olayları dinin siyasete alet edilmesinin ne gibi tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin en büyük ispatıydı. Kimileri, Maraş katliamını 12 Eylül’e hazırlık olarak nitelendirir. Ancak bu olaylar siyasilerin kuklalarının yaptığı birkaç propagandadan çok daha ileridir. 

Olaylar, 16 Aralık 1978 günü ülkücü kesimin hayranı olduğu film olan Güneş Ne Zaman Batacak’ı Çiçek Sineması’nda izlerken içeriye bir ses bombası atılmasıyla başlar. Yaralanan kimse yoktur ancak Ökkeş Kenger (sonradan soy ismini Şendiller olarak değiştirmiştir) hemen sinemadan çıkar ve en yakın telefondan aramalar yaparak “Komünistler sinemayı bombalıyor!” haberini yayar. Bu arada bu ses bombasını atan kişinin sağ görüşlü kesimden olduğu iddia edilmektedir ancak o zamanlar suç solculara kalmıştır.

Dört gün süren fırtına öncesi sessizlikten sonra, Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği üyesi iki öğretmen bir sokağın ortasında öldürüldü.

katledilen öğretmenler

Öğretmenlerin cenaze namazının kılınmasına sıra geldiğinde yakınları naaşlarını teslim alamadılar. Ne zaman ki cuma namazı sona erdi, öğretmenlerin cenazesi işte o zaman teslim edildi.

Cenaze namazını kılmak için sırtlarında iki tabutla ilerleyen solcu grubu ise “Komünistlerin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz!” diyen öfkeli bir sağcı topluluk bekliyordu. Topluluk öfkeliydi çünkü cuma namazındaki vaazda hoca, "Oruç tutmak, namaz kılmakla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz; hükûmete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır! Çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları temizleyeceğiz!" diye bir vaazda bulunmuştu.

On bin kişi cenaze alayını ablukaya aldı, cenazeler tabutlardan düştü, solcular dövüldü ve kan gövdeyi götürdü. 

Katliam daha başlamamıştı. “Aleviler sularımızı zehirledi!”, “Ulu camiyi yakıyorlar!” söylentileriyle öfkeli kesim iyice sinirlendirilmiş ve saldırıya hazır hâle getirilmişti.

23 Aralık 1978 sabahı Alevi mahalleleri 3 gün ve 3 gece aralıksız sürecek bir işkenceye uyanmıştı. Başı maskeli ve silahlı grupların çektiği kalabalıklar Alevi mahallelerine dalıyor ve Cumhuriyet tarihinde benzerine rastlanmamış bir katliam yapıyorlardı. Karnı deşilmiş hamile kadınlar, ağaçlara asılmış gençler ve başı baltayla kesilenler bu katliamın unutulmazları olmuştu. 

Yüzü aşkın insan öldü. Devlet hiçbir müdahalede bulunmadı veya bulunamadı. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ama duyurulamadı. Önlenebilecek bu katliam önlenmedi veya önlenemedi. Ama bu ihtimallerin bugün hiçbir önemi yok. Çünkü bu topraklar sonsuza kadar yaşaması gereken bir utanca tanıklık etti. Vahşet sözlüklerden çıkıp gözümüzün önüne serildi. Ne yüzünden mi? İnsanların etnik kimlikleri yüzünden. 

https://youtu.be/fs80ItYRhLs?si=8TuX0PcCTlqXP2tm