6 Şubat 2023...

Derin Bir Acı: 6 Şubat

6 şubat 2023 tarihinde Türkiye ve hatta tüm Dünya sarsıcı bir olayla gözünü açtı. Gözünü açamayanlar ise başlarına neler geldiğini bile anlamamıştı. 6 Şubat 2023 bazı kayıtlara göre 7.7 bazı kayıtlara göre ise 7.4 şiddetinde Kahramanmaraş merkezli meydana 11 ilin kapsadığı yıkıcı bi deprem. Tam tamına 60 saniye süren bu deprem 53 bin 537 canı aramızdan almıştır. Deprem olacağını ve tüm şehirin yerle bir olcağına bilmeden belki bir aile birbirlerine son kez iyi geceler dilemiştir, belki bir çok çocuk yarının heyecanı ve sabırsızlığı içinde kendini uyumaya zorlamıştır, sevgilileri, eşleri, dostlarıyla küs olan insanlar sürpriz yapmak için yarını beklemişlerdir, belki bir anne babasına çocuğu olacağı haberini vermek için yarını beklemiştir, belki bir çift balayı için tatile gelmiştir, belki bir anne yarın hastahaneye yatış yapıp doğum yapacağı günü sabırsızlıkla beklemiştir, belki de yıllardır küs olan insanlar barışamamak. Yaşanılan bu acı olay sadece evleri göçük altında bırakmamıştı aynı zamanda biz de göçük altında kaldık her ne kadar sağ olsakta. Bir şehir düşünün 20 yılınızın geçtiği ve artık eskisi gibi olmayan, olamayan, eksik olan. Bir şehir düşünün her yolu ezbere bilip eski mahalle kültürüyle yetişmiş olduğun. Her sabah komşularına selam verip işe gittiğin, hayır duasını aldığın bir teyze, bazen de mahallede beraber çay içtiğin komşu teyzeleri düşün. O günden sonra ettikleri hayır duası ''Allah işini rast getirsin evladım.'' değil de ''Nolur kurtulmam için yardım et kızım öldü sanırım kıpırdamıyor.'' duasına evrilmiştir. Bir baba düşünün kızım üşür diye göçük altında kalan kızının biran bile elini bırakmayan... 20 yıldır her anını birlikte yaşadığın her an da yanında olan , olamadığında hissettiren dostundan ayrılmak zordur. ''Nolur nefes al nolur bırakma beni'' demek zordur. Bazen bir insana seni seviyorum derken ya da sarılırken zorlanırız ama o anda onsuz yapamayacağımızı anladığımız o an da tüm bu kelimeler fütursuzca çıkar ağzımızdan. Eskiden ailenle her geçtiğinde oyuncak almak için kendini yırttığın o dükkan yoktur artık. Onun yerine müteahhitin bize çok sağlam diyerek tanıttığı yıkılmış bir evin tuğlaları vardır. Bir sabah uyanırsın ve 22 yaşının vermiş olduğu uçarılık, neşeli halllerin silinmiştir, sildirilmiştir. Hemde daha 24 saat olmadan. Tutunacak bir dal aramak istersin akrabandan, tanıdıklarından birini sorarsın fakat kimi sorsan her ağızda pelesenk olan o cümleyi duyarsın öldü ya da bulamadık, arıyoruz. Artık çocuklaşacağın ve çocukluk yapacağın kimse yoktur yanında. O andan sonra tek dileğin sapa sağlam olmasa da cansız bir bedene ulaşıp onu toprakla buluşturmaktır. Sanki uzaydaymışcasına dış dünyadan haberin olmaz , haberdar olamazsın. Yardım geliyormu? Ne kadar sürede gelir? Bu kadar enkaz varken insanlar hangi birine koşturabilicek? Senin üstlenmemen gereken ama sorumluluğunu çoktan üstlendiğin bir dizi soru geçer aklından cevapsız olması da cabasıdır. Yakının cansız bedenini bulursun kefen yetmez, ambulansa koyulduğunu görürsün fakat hastahane hastahane dolaşırsın fakat nereye götürüldüğünü bulamazsın. Hepsi birer ilüzyon gibi gelir bu kadarıda olmaz, bu kadar kötü olayda üst üste gelmez dersin ama gelir. Arama kurtarma çalışmaları bitmeye yaklaşır ama daha ailesinin, dostlarının, yakınlarının izine ulaşamamış olanlar vardır. Sırf o orda yalnız hissetmesin ya da haberi yokken bir şey olmasın diye günlerce uyumayan insanlar vardır. Ama onları da belirsizlik havuzunda yeleksiz yüz dercesine sorularına cevap olmazlar. Deprem olmadan önce elinde olan maddiyatı için şükreden insanlar ya da şükür etmeyen şükür etmek dahi aklına gelmeyen insanlar, kızımın, ailemin, akrabalarımın hiç yoktan cansız bedenini bulup onları toprakla buluşturdum diye şükür ederler. Tabi cansız bedeni bulunan insanlar kadar cansız bedeni sağ ya da ölü bir şekilde bulunmuş olup kayıp insanlarımızda vardır. Bu insanlığımızı sorgulatan, kan donduran olay bizim üstümüze sadece tuğla ve kaçak katlı residence değil de bizimle ilgisi bile olmayan büyük bir sorumluluk bıraktılar. Sorumlulukları üstlenmeyip hakkını arayanlarda yine ve yine sonuçsuz kaldı. Binlerce kişinin ölümüne sebep olan müteahhit hiçbir şey yokmuş gibi lokantalara gidip yemek yemeye devam etti. Depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hala izleri taze. Ama sadece ruhumuzda ve kalbimizde bulunan izleri değil şehir de bulunan izlerde taze. Depremden sonra verilen bir sürü vaat, yapılması gereken onca şey, başlanılması gereken bir nokta olmasına rağmen insanlar hala çadırda. Soğuk, kar, kış, yağmur demeden. Demem o ki şehir sadece göçük altında kalanlara değil insani duygular taşıyan, taşıyabilen insanlara da mezar oldu. Ne yazık ki zor olsa bile bir noktada yaşama devam edip, tutunmamız gerekli tutunalım, tutunabilelim ki vefat edenlerin ruhları bir nebze olsun huzur bulsun. Gidenleri de unutmayın, unutmayın ki ne uğruna ve ne için gittiklerinin bir anlamı olsun.