ABD ve AB Uluslararası Politikasında Akımlar

ABD ve AB Uluslararası Poltikasını Etkileyen Akımlar Nelerdir?

ABD’nin uluslararası ilişkilerini etkileyen çeşitli akımlar vardır. Bu akımlar ABD içerisindeki çeşitli politik çevrelere denk düşmektedir. ABD politikasının iyi tahlil edilebilmesi için bu akımların ortaya konması gerekmektedir.

Bu akımlardan biri Jeffrycilik (İzalasyonculuk) olarak tarif edilir. Bunlara göre başka ülkelere asker göndermeye, diğer ülkelere müdahil bir şekilde dışarda takılmaya gerek yoktur. Dünyanın sorunları üzerinde durmaya gerek olmadığı fikriyatına sahiptir. Çünkü ABD zaten dünyadan izole bir şekilde refah içerisinde yaşamaktadır. Başkalarına sadece model olunması yeterli olduğunu; değerlerin dayatılmasına gerek olmadığı savunulmaktadır. Adem-i merkeziyetçilik savunulmaktadır. Güvenlik devletine dönüşme endişesi vardır. Bu da liberal ekonomik değerleri zarara sokabilme ihtimalini içerir. İzalasyonculuk özellikle 19. yüzyıl sonrasında hakim olmaya başlamıştır. En çok 1920-1930 yılları arasında kendini göstermiştir. II. Dünya savaşı sonrasında çok etkin olmamıştır. Son zamanlarda yükselmeye başladığı görülmektedir.

Diğer bir akım ise Realist Uluslarasıcılık olarak isimlendirilir. 1898 Küba ve İspanya gibi yerleri yenerek o toprakları kontrol etmeye başlayınca ABD artık dünyada en güçlü devlet olduğunu bu nedenle de artık dünyaya açınılması gerektiğini savunur. Ekonomik çıkarlar ve güç üzerinden vurgulanan bir uluslararası politika oluşturmayı hedeflerler. Güçlü bir donanma ile deniz ticaretini kontrol altında tutabilmek için tüm dünyaya yayılması gerektiği fikri vardır. Hiçbir ülke bölgesel hegemonya kurmamalıdır. Yalnızca ABD bu hegemonya kurmalıdır. Bu yönde politika oluşturulması gerektiğini savunurlar. Ulus inşası ve değer ihracı konusunda güçlü bir federal yapı ve askeri ordu isterler. Temsilcilerinden Kisinger’a göre, “Ulusal çıkar ve denge için her yol mubahtır, şeytanın yatağına bile girilebilir.” 

ABD dış politikasını etkileyen diğer bir akım ise Liberal Uluslararasıcılık (Winsonculuk)tır. Bu akım dışa dönük bir yaklaşımı ifade eder. Değerler konusunda oldukça iyimserdir. ABD toplumunu seçilmiş bir toplum olarak görürler. Onlara göre ABD’de sil baştan yeni bir devlet oluşturulmuştur. Değer ve kimlik odaklı bir politikayı benimserler. Diğer iki akımdan da farklı olarak değerlere atıf yapar, ulusal çıkara atıf yapmaz. Liberal değerler diğer ülkelere de yayılmalıdır. Demokratik değerler üzerinden ülkeleri evcilleştirme misyonunu benimsemektedirler. ABD hegemon güç olarak uluslararası hukuk, kurallar ve kurumlar çerçevesinde kendini ve diğer ülkeleri sınırlamalıdır. Küreselleşme, uluslararası örgütler, liberalizm, demokrasi, ticaret iç ve dış demokratikleşme, insan hakları gibi her türlü kavramı bir değer olarak görürler. Günümüze kadar en baskın düşünce yapısı olagelmiştir. Bill Clinton en büyük temsilcisidir.

ABD uluslararası ilişkiler politikasını hakim olan diğer bir akım ise yeni muhafazakarlıktır. Liberal ancak sert güç kullanımı noktasında daha aşırıcı ve pervasız bir yapıya sahiptirler. BOP, Irak İşgali gibi olguları Liberal uluslararasıcılardan farklı olarak bu değerleri bir silah olarak görürler. Bu silah kullanmak için gerekirse zor kullanılmalıdır. Çok taraflılık, uluslarası örgütler, AB, mütefikler gibi kavramlar değerli değildir. ABD kendi kendine zaten yeterlidir. Yapılabildiği ölçüde tek taraflı mecbur olunca ancak çok taraflılık olmalıdır derler. Küresel bir imparatorluk olarak ABD’nin kendini sınırlamaması gerektiğini düşünürler. 

Jacksıncılık diğer bir akımdır. Bu akımın en tipik temsilcisi Trump’tır. ABD’li kimdir tanımı bunlara göre farklıdır. Belli bir etknik, dinsel kökene dayanıyorsa (WASP sistemi) gerçek ABD’li olduğunu savunurlar. Dolayısıyla küreselleşme ve herkesin ABD’ye gelmesi engellenmesi gereken bir durumdur. WASP sisteminin korunması gerektiği savunulur. Daha yerelci bir yapısı vardır. Bunlar da izalasyoncu ve pesimistlerdir. Güçlü bir ABD ordusunu savunur ancak bu topraksal anlamda bir gereklilikten kaynaklandığı fikrini benimserler. Başka yerlere gitmeye gerek olmadığını ifade ederler. Küreselleşme karşıtıdırlar ve güçlü adam figürünü önemserler. Değerler ve ulusal çıkarlar her zaman aynı olamaz. Aşırı milliyetçi söylemleri ve ulus devletçi bir kafa yapısına sahiptirler.

ABD’de milliyetçilik laik siyasi değerler üzerine kuruludur. Liberal ekonomi, hukukun üstünlüğü üzerinden tanımlanmaktadır. Dinsel ve etnik bir dayanağı yoktur. Yukarıda ifade ettiğimiz ilk dört okulda bu şekilde tanımlamaktadır. Buna karşın Jaksıncılık okulu ise ABD milliyetçiliği konusunda diğer dört akımdan farklı düşünmektedirler.

Avrupa Birliğinin ideolojik yapısına bakıldığında ise yine çok farklı grupların olduğu görülmektedir. Ancak AB’de tüm farklılıklara rağmen bir ortak bilinç vardır. AB sert güç unsurlarından ve çatışmadan ziyade değerler üzerinden bir politika geliştirirler. Liberal, Kantçı ve barış üzerine kurulu bir yapısı vardır. Özellikle fonksiyonel olarak ekonomik ve güvenlik üzerine kurulu bir yapı olsa da kuruluşu itibariyle bu sonrasın da çok daha gelişmiştir. Ekonomik, güvenlik ve siyasi anlamda ortak bir politika geliştirmeyi hedeflerler.