"Agora"

2009 yapımı Agora filminde tarihin hemen hemen her dönemimde karşılaştığımız bir çatışmayı izliyoruz.

Bu yazıda da filmin, o dönemin politikaları ve çıkar çatışmaları açısından bir incelemesi yapıldı.

Agora 391 yılından başlayarak dönemin Mısır’ını bizlere anlatıyor. Filmin en başında biraz da olsa barış içerisinde yaşayan üç farklı dini görüyoruz. Paganlar en başında en ayrıcalıklı ve en fazla destekçiye sahip grup. Yahudiler ise kendi hallerinde yaşayıp ibadetlerini gerçekleştiriyorlar. Son olarak yeni yeni gelişmeye başlayan Hristiyanlar var. Zaman içerisinde Hristiyanların sayısı artıyor ve neticesinde Paganlarla aralarında çıkan büyük kargaşadan galip geliyorlar. Paganların kütüphanesini, heykellerini, sanat eserlerini hatta tanrılarını bile yıkıyorlar. Bu noktadan sonra bir süre devam eden barış döneminde halkın çoğunluğu Hristiyan olmaya karar veriyor. Ancak sorunlar burada çözülmüyor.

Filmin ana karakteri Hypatia dönemim önde gelen düşünür, matematikçi ve astronomu. Pagan kültüründe doğup yetişen Hypatia’yı filmin ilk yarısında daha çok öğretmen kimliğinde öğrencileriyle beraber vakit geçirip, onlara ders anlatırken görüyoruz. Filmin ikinci yarısında ise Hristiyan, Hypatia'nın öğrencilerinden biri olan Orestes Hristiyan olmayı seçerek, vali makamına atanmış olarak karşımıza çıkıyor. Filmin devamında hala hiçbir dini kabul etmeyen, yalnızca çalışmalarına devam eden Hypatia ile Orestes arasındaki çatışmayı izliyoruz . Öte yandan bu dönemde İskenderiye halkının nerdeyse tamamı Hristiyalığı seçmiş durumda. Başpiskopos Cyril, halkın çoğunluğunu yöneten din adamı olarak, tehdit olarak gördüğü Pagan halkı neredeyse ortadan kaldırmış. Bu nedenle artık yönünü Yahudilere çevirmiş durumda. Film işte bu vali ve din adamı arasındaki çekişmelerden, Hypatia’nın ısrarla devam etmek istediği bilimsel çalışmalarından, din ve politika arasındaki ilişkiler etrafında dönüyor.


Film boyunca devam eden tartışma ortamı, filmin ikinci yarısı itibariyle taraflarını daha net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Bölgenin valisi Orestes ve başpiskopos Cyril arasında geçen bir çatışmayı izliyoruz. Bu noktada bu ikilinin tartışmasının ana noktası siyasi ve dini gücün temsilcileri olmalarından kaynaklanıyor. Orestes dönemin valisi ve politik gücü elinde bulunduran, bölgede barışı sağlamayı amaçlayan bir lider olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşın Cyril inancı gereği her şeyi yapmaya hazır ve kitleleri de bu amaç uğruna peşinden sürükleyen bir din adamı. Yönetim şekilleri ve düşünce tarzları birbirinden tamamen farklı bu iki adam bir de birbiriyle daima ters düşmüş dini ve siyasi otoriteyi temsil ettiği zaman çatışma da kaçınılmaz oluyor. İktidarı ve gücü elinde bulundurmak isteyen bu ikili bulundukları konumları kullanarak birbirlerine karşı hareket ediyor.

Bana göre Cyril ve Orestes arasındaki çatışmanın temel kaynağı da iki farklı otoritenin başında bulunmaları ve ikisinin de gücü tek başına ele almak istemesidir. Baktığımız zaman Roma tarihi boyunca din her zaman önemli bir rol oynamıştır. Devletin ortaya çıkışından dağılmasına kadar din hem devlet yönetiminde hem de halkın yönlendirilmesinde daima var olmuştur. Filmde de Pagan kültürünün etkisinde yaşayan Roma halkının bu kültürden ne denli etkilendiğini ve kültürün çeşitliliğini görebiliyoruz. Hristiyanlığın kabul edilişi ve yükselişinden sonra da aynı şekilde bu din çok etkin rol oynamıştır. Bu noktada Orestes’in Pagan kültürüyle yetişip sonrasında Hristiyanlığı seçmesi ve ardından politikada yer alması onun Cyril gibi düşünmesine engel oluyor. Öte yandan Cyril de dinine olan derin bağlılığından dolayı başka bir düşünceye kulak asmayıp, Orestes’in söylediklerini anlamaya çalışmadan yalnızca dininin gereklilikleri için adım atıyor. Bu durum da bu ikili arasında çatışma olmaması imkansız hale getiriyor.

Yalnızca bu ikili arasında değil genel olarak baktığımız zaman siyasi ve dini otoriteler birbirleriyle ya tam anlamıyla iç içe geçmiş durumdadır ya da tam tersi devamlı bir tartışma içerisinde gücü ele almaya çalışırlar. Filmden örnek verdiğimiz zaman Orestes’in de defalarca vurguladığı gibi o da vaftiz edilmişti, O da en az diğerleri kadar Hristiyan’dı. Ancak bulunduğu konum gereği kararlarını yalnızca dinine bağlı olarak veremezdi çünkü barışı ve eşitliği sağlamak da onun en büyük görevlerinden biriydi. Cyril gibi gözünü kırpmadan tüm Yahudilerin öldürülmesi emrini veremezdi. Bu noktada defalarca dini inancı sorgulandı. Hatta kendi arkadaşları bile politikada ilerlemek için din değiştirdiğinden şüphelenmişti. Ancak Orestes Hristiyanlığı çok daha açık bir şekilde yaşasa dahi bu suçlamalarla karşı karşıya kalacaktı. Çünkü o dönemde iki farklı gücün var olması çok zordu. Dini otorite her koşulda baskın gelecekti.

Filmin özellikle ikinci yarısında var olan çatışma her ne kadar iki kişi etrafında şekillense de aslında iki kişiden çok daha fazlası vardır. Baktığımız zaman Cyril ve Orestes arasında kişisel herhangi bir kavga yoktur. Asıl kavga iki farklı sınıf arasındadır. Bu kavga her zaman var olmuştur ve her zaman var olacaktır. Gücü tek eline almaya çalışan din adamları ve valiler tarihin her döneminde karşı karşıya gelmiştir. Cyril dini gücünü sonuna kadar kullanarak Orestes’in de bu güce boyun eğmesini istemiştir. Barış için anlaşma yapmak için çağırdığı Orestes’e diz çökmesini söylemiştir. Bu diz çöküş kutsal kitaba ya da dine değil kendisine ve kendi mutlak otoritesine karşı bir diz çöküştür. Orestes kendisinden isteneni yapmamış ve karşılığında Hypteia’yı, gücünü ve otoritesini tamamen kaybetmiştir.

Sonuç olarak film başından sonundan din, bilim ve politika arasındaki zor ilişkiden bahsediyor. İktidar savaşı tarafları farklı olsa da tarihin her anında var olmuştur ve bu filmde de çok bilindik iki tarafın savaşını görüyoruz. Dini otorite ve siyasi otorite. Bununla beraber bilimin tarihte ne zorluklarla ilerlediğini, çoğu zaman yok sayıldığını izliyoruz. Hypteia hem bir kadın figürü olarak hem bir düşünür olarak o dönemin şartlarında cadı ilan edilerek taşlanarak öldürülmeye layık görülüyor. Filmin sonunda ise Cyril’in gücü tek başına ele geçirdiğini görüyoruz ve bu bize karanlık ortaçağ düşüncelerine dair bir ipucu da veriyor.