Aklın Doğal Bir Yanılsaması Olarak Metafizik - 2

Aklın doğal bir yanılsaması olan metafizik hakkında bölüm-2

Aklın Yetileri

Kant, aklımızın iki ayrı yetisi olduğunu söyler. Bu yetiler; anlık (verstand) ve duyarlık (sinnlichkeit)tır. Sözlük anlamınca duyarlığa baktığımız zaman, nesnelerin etkilemesi ile tasarımlar oluşturabilme gücüdür. Nesnelerin bizi uyarışı yüzünden tasarımlar edinme yeteneğidir. Yani duyarlık aracılığıyla bize nesneler verilir ve görüler sağlanmış olur(M.F.M.E. 2016: 16). Anlık sayesinde bu nesneler düşünülür ve kavramlar meydana getirilir. Duyarlık, duyum ve duyguları anlayabilmeyi sağlar. Eğer nesnelerden bu duyumlamaya ait olan şeyler çıkarılırsa, a priori yani saf olan geriye kalacaktır(G.B.O.O.Ç.H.M.P. 2002: 32). “Duyarlık, uzayda ve zamanda verilmiş olan şeyleri alımlama yetisidir.”1 Sonuç olarak metafiziğin ulaştığı nokta uzay ve zaman olmuş olur.

Uzay ve Zaman

Uzay ve zamanı anlamak akıl yoluyla sağlanabilir. Aklın barındırdığı salt kavramlar, yani ideler ve geri kalan şeyler bu uzay ile zamanı anlamak içindir. Nesnenin de ilk çıkış noktası uzay ve zamandır. Bu noktayı belirtmemizin sebebi, nesnelerin görülerinin salt halini uzay ve zamanda bulabilecek olduğumuzdandır. Bu salt hali anlamak için, aklımız ideleri barındırmaktadır. İdeler, yani aklımızın salt kavramları. (M.F.M.E. 2016: 16,19).

“İde ile ona duyular dünyasında uygun düşen hiçbir nesnenin verilemeyeceği zorunlu bir akıl kavramını anlıyorum. İdeler keyfe bağlı olarak türetilmiş şeyler değildirler; onlar aklın doğasından zorunlulukla türeyen şeylerdir ve bu yüzden anlığın tüm uygulanma alanıyla zorunlu bir bağlantıları vardır.”2 İdeler aklımızın doğal yapısında, deneyden bağımsız bir şekilde bulunan şeylerdir(G.B.O.O.Ç.H.M.P.2002: 81). Öyleyse akıl ideleri üreten şey konumundadır ve ideler deneyle sınırlandırılamaz. Deneye tabi olmadıklarından dolayı metafiziksel anlatımlara yol açmaktadırlar. Bu zamana kadar anlattıklarımız doğrultusunda, uzay ve zaman zorunlu olarak nesnede bulunmaktadır. Çünkü uzay ve zaman türetilemez şeylerdir(A.U.E. 2015: 52-65). Buradan çıkan sonuca göre de, duyulur olarak görünen nesneler a priori olarak aklımızda bulunan ve formal olan koşullara uygun düşmesi gerekmektedir.

Peki ya insan bunları nasıl düşünür? Türkçesi “algı” olan, “apperception” sayesindedir. Salt apperception sayesinde nesne düşünülür ve nesnel yargılara varılır. İnsanda zorunlu olarak olması gereken ve olan bir şeydir. İnsandaki bilginin en yüksek ilkesidir(A.U.E 2015: 99b135). Nesneleri anlamada zorunlu olan koşuldur. Kategorileri anlamak için bu zorunluluk gereklidir. Kategoriler, Aristoteles tarafından ortaya konmuştur ve Kant açısından bu kategorilere bakıldığı zaman, yargıların biçim almasını sağlayan saf kavramlardır. Bu bakımdan, kategoriler saf anlama yetisini algılayabilmek ve hakiki kavramları çözebilmek için gereklidir. Kategoriler olmadan deneyim ve bilgi sahibi olunamaz. Düşüncenin formları olarak ortaya çıkan kategoriler, görülere uygulanmalıdır.

Görü; “bireysel bir nesnenin bilgiye verili olmasını temin eden alırlıktır.”3 Görüye uygulanmayan kavramlar boş ve verimsiz olacaktır. Çünkü görüler nesneye, nesne kavramını verir(G.B.O.O.Ç.H.M.P. 2002: 77) Metafizikçilerin bu şekilde bilgi elde etmeye çalışmaları sonucunda aklın ürettiği kuramsal yanılsamalar oluşur. Fakat Kant’a göre metafizik yanılsamaların toplamıyla oluşmuş bir şey değildir. “A priori kavramların yanlış kullanımından doğan tüm bu metafiziksel ileri sürmelerin akılda zorunlu bir kaynağı vardır. ‘Transandantal Diyalektik’te akıl yetisinin bu yönü araştırılır.”4

Metafizik, saf aklın bu diyalektik çabaları sırasında bizi sınıra ulaştıracaktır. Aklın kendi içindeki çatışmalarının bir sınır noktasına ulaşması durumu, uzam ve zamandan meydana gelir. Her türlü olayın birbirinin içinde olması, nedensel olaylar dizesi aklı karıştırır çünkü akıl her şeyi bir tamamlanmış duruma götürmek ister. Akıl bir sınır arayışındadır. Aslında bilinmeyeni bilebilmek istemektedir. Bunu sağlayan da metafiziktir. Saf aklın diyalektik çabaları sayesinde sınıra ulaşılır(G.B.O.O.Ç.H.M.P 2002: 107).

Kant’a göre aklın temel ilkesi sentetiktir ve kusurlu bir düşünme biçimi vardır. Bu durum, az önce bahsettiğim aklın her şeyi biliyor olmak istemesinden kaynaklanır. Akıl, bilinmeyen bir şey kalsın istemez. “Mutlak metafiziğin kurucu öğeleri olarak konumlanan aklın ideleri, kendilerine karşı gelebilecek hiçbir deneyim nesnesi bulunmayan kavramlardır.”5 Bunların sonucunda, aklın ideleri aşkın olandır.

İşte bu aşkınlık, metafizik ve saf aklın diyalektik çabaları sayesinde bize sınırları keşfetmeyi sağlar. Akıl bunu “noumena”, “noumenon” ya da “numen” dediğimiz, yani “kendinde şey” ile gerçekleştirir. Numen bir yandan negatif bir anlama sahiptir çünkü kategoriler ile anlayamayacağı şeylere sınır koyar.

Sonuç olarak Kant, metafiziksel konulara net bir cevap verilemeyeceğini düşünmektedir. Bu düşünceler insan aklının doğal bir parçası olarak kendini göstermektedir. Zorunludurlar ve noumena olarak bilinmezdirler. Fakat bu onların düşünülmesine engel değildir ve metafizik; kendi dilinde, kendi içerisinde bütünün anlaşılmasına olanak sağlamaya çalışır.

ALINTILAR

  1. ALTUĞ Taylan, Modern Felsefede Metafiziğin Elenmesi, Ebabil Y. 2. Baskı 2006 Ankara s. 16
  2. ALTUĞ Taylan, Modern Felsefede Metafiziğin Elenmesi, Ebabil Y. 2. Baskı 2006 Ankara s. 18
  3. WOOD Allen W. DOST Kitabevi, 1. Baskı 2009 Ankara s. 54
  4. ALTUĞ Taylan, Modern Felsefede Metafiziğin Elenmesi, Ebabil Y. 2. Baskı 2006 Ankara s. 25
  5. ALTUĞ Taylan, Modern Felsefede Metafiziğin Elenmesi, Ebabil Y. 2. Baskı 2006 Ankara s. 29

KAYNAKÇA

  1. KANT, Immanuel Arı Usun Eleştirisi, İdea Yayınevi, 4. Baskı 2015 İstanbul
  2. KANT, Immanuel Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her
  3. Metafiziğe Prolegomena, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 3. Baskı 2002 Ankara
  4. ALTUĞ, Taylan Modern Felsefe Metafiziğin Elenmesi, Ebabil Yayınları, 2. Baskı 2006 Ankara
  5. CEVİZCİ, Ahmet Felsefe Sözlüğü, Say Yayınları, 7. Baskı 2019 İstanbul