Allah Yazdıysa Bozsun, O Halde
Aşk kaderle bağlantılı mıdır, insanın kaderinden kaçabilir mi?
Allah Yazdıysa Bozsun, insanın kendi kaderinden kaçışının mümkün olmadığına dair sözüyle açılıyor. Film boyunca aşkın kaderle bağlantılı olduğu ve bundan kaçmanın imkânsız olduğu düşüncesini temel alıyor.
Barış Yöş’ün yönetmen koltuğunda oturduğu “Allah Yazdıysa Bozsun” filmi, yine üst sınıftan karakterler etrafında dönüyor. Baş karakterimiz Burak (Burak Yamantürk), iyi bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan, Amerika’da yaşayan anne-babasını geride bırakıp Türkiye’ye dönmüş, dedesiyle ilgilenen bir genç klasikleşmiş bir patron çalışan senaryosu demek oldukça mümkün. Kendisiyle küçüklük yıllarından mektup arkadaşı olduğunu sandığı ve aynı şirkette çalışan Eliz (Öznur Serçeler) ile evlilik hazırlığındadır. Ancak Eliz'in, sonradan ortaya çıkan hilekâr tavırları Burak'ın kafasını karıştırmaya başlar. Özellikle de Eliz’in annesi (Nurseli İdiz), hasta olmadığını bildiğimiz halde hasta numarası yaparak Burak'ı evliliğe zorlar.
Bu süreçte, Eliz’in ihmalkâr ve bir o kadar da vurdumduymaz davranışları nedeniyle önemli bir iş görüşmesine Eliz’in arkadaşı Irmak (Gonca Vuslateri) ile gitmek zorunda kalan başrol erkeğimiz, Irmak’ın projeye kattığı yaratıcı fikirlerle iş görüşmesini başarıyla tamamlar. Yolda ise Burak ve Irmak arasında bir yakınlaşma başlar. Yemek, yüzük alma ve asansörde mahsur kalma derken Burak’ın Eliz’e olan ilgisi zayıflar ve aslında Allah yazdıysa bozsun dediğimiz nokta gerçekleşir ve Irmak’a aşık olur. Her ne kadar Irmak, evlilik hazırlığında olan arkadaşına ihanet etmek istemese de Eliz’in hilekârlıkları ve Burak’ın ona olan şüpheleri, olayları bir finale doğru sürükler.
Filmin kağıt üzerinde ilerleyişi, Eliz’in evindeki yüzüğü yastığın altına koyduktan sonra rüyada kim çıkarsa onunla birlikte olacağı yönündeki yazgıcı bir inanca dayanıyor. Ancak senaryo, bu fikri hayata geçirme konusunda oldukça zayıf kalıyor. Yan karakterler, İsmail Dede (Köksal Engür), Can ve sürekli erkek arayışında olan Songül (Pelin Öztekin) gibi eklemeler fazlasıyla sönük kalmış durumda. Ayrıca Eliz’in gerçek mektup arkadaşı olmaması ve diğer entrikaları da inandırıcılıktan uzak.
Burak ve Irmak’ın birbirlerine Turgut Uyar’ın "Büyük Saat" kitabından şiirler okuması gibi sahnelerle desteklenmiş. Eliz’in ise tüm bu olaylardan habersiz kalması ve filmdeki diğer çelişkili sahneler akıl alır gibi değil.
Sonuç olarak, film, Sezen Aksu şarkılarıyla seyircinin gönlünü kazanmaya çalışsa da filmin sonunda neden izledi sorusuyla karşı karşıya kalmanız kaçınılmaz.