Alternatif Tarih - 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye-

Türkiye'nin resmi olarak tarafsız kalması dönemin şartlarına göre daha iyi bir politika olduğunu görebiliriz.

Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar'ın ortasında bulunan Türkiye'nin stratejik konumu her dönemde önem taşımıştır. 1856 Kırım Savaşı, 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, Irak Savaşı, Suriye İç Savaşı ve Filistin'de yaşanan olaylar zincirinde Türkiye her daim olaylardan etkilenen ülkelerden birisi olmuştur.

Bu yazıda 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye eğer herhangi bir tarafa girseydi neler olabilirdi buna değineceğiz. Türkiye 1934 yılında Balkan ülkeleri olan Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya ile Balkan Antantı'nı oluşturmuştu. Aynı şekilde Ortadoğu ülkeleri olan Afganistan, Irak ve İran ile de Sadabat Paktı'nı oluşturmuştu. Bu iki paktla da barışçıl bir politika izleyeceğini savaştan önce dünyaya göstermiş oldu.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde benimsenen "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" politika İsmet İnönü döneminde de devam etti. Buna karşılık olarak hem Avrupa da hem de Asya içlerinde yayılmacılık devam etti. Japonya'nın Mançurya'ya saldırması, Almanya'nın Avusturya ile birleşmesi ayrıca Sudet krizi ve İtalya'nın Habeşistan'a saldırması sonucunda Milletler Cemiyeti'nin git gide daha çok etkisiz hale gelmesi neticesinde ortam daha da gerildi.

En nihayetinde savaş öncesinde Fransa ile Hatay meselesi çözülmüş ve Hatay resmi olarak Türkiye'nin bir parçası olmuştur. Türkiye'nin Hatay'ı anavatana geri kazandırma çalışmaları ile birlikte ekonomik ve askeri olarak güçsüz olması Almanya gibi barışçıl yollarla topraklarını genişletme olasılığını en düşük ihtimale düşürüyor. Ki 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'ya savaş ilan etmesi ile birlikte resmi olarak başlayan 2. Dünya Savaşı süresince her iki taraf (Mihver ve Müttefikler) da Türkiye'yi savaşa çekmek için çaba sarf etmişti.

Eğer Mihver devletleri tarafında Türkiye yer alsaydı Yunanistan'ın elinde bulunan Adalar'ın Türkiye'nin kontrolüne girerdi. Batı Trakya bölgesinin bir kısmı Türkiye'ye verilirken büyük bir kısmı Bulgaristan'ın himayesi altına girerdi. Fransa'nın düşüşü ile birlikte Vichy merkezli Vichy Fransası'nın kurulması ile birlikte Suriye'nin kuzeyinde yer alan bazı bölgeler Türkiye'nin kontrolü altına girebilirdi. 1. Dünya Savaşı'nda bile Almanya ile Osmanlı arasında çıkar çatışmalarının yaşandığı Gürcistan'da ise muhtemelen Batum ve çevresi Türkiye'nin hakimiyeti altına girebilir bununla birlikte Ermenistan'ın bazı kısımları da yine Türkiye'nin kontrolü altına girebilirdi. Bununla birlikte Irak'taki Alman yanlısı hükümete yardım gönderilebilir ve Birleşik Krallık'ın Orta Doğu'da yer alan bölgelerinde sıkıntılar meydana gelebilirdi.

Bir önceki paragraftaki olasılıklar Türkiye'nin tek başına yapabileceği toprak alımları olamazdı. Alman ve İtalyan askeri desteği (özellikle Alman) olmaksızın bunların olması çok zor olurdu. Ayrıca bu bölgelerin kontrolünün Türkiye'ye geçmesi için nihai barış anlaşmasının da imzalanması gerekiyor. Türkiye askeri olarak olmasa da coğrafi konumundan dolayı hem SSCB'in çöküşünde hem de Orta Doğu'daki Birleşik Krallık ve Fransa sömürgelerinin elden çıkmasında yer alabilirdi.

Savaşı Mihver tarafı kazansaydı Türkiye muhtemelen yukarıdaki bölgelerde hakimiyet kurmak için çaba gösterecekti. Fakat eğer Mihver devletleri safında savaşıp savaşı kaybetseydi eğer olumsuz gelişmeler yaşanabilirdi.

Savaşı kaybeden tarafta yer alsaydı birden fazla olasılık olabilirdi. En gerçekçi senaryo Batılı Müttefiklerin talebi demokrasi ile yönetilen bir Türkiye olarak varlığını sürdürdüğü bir senaryo olurdu. Fakat Kars ve Ardahan'ın SSCB'nin eline geçmesi ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde SSCB lehinde düzenlemeler yaşanabilirdi. Bunun yanında Müttefik devletlere ekonomik imtiyazların da olma olasılığı vardı.

Eğer Müttefikler tarafında savaşa kazansaydı muhtemelen toprak kazancı çok olmayacaktı. İtalya'nın elinde bulundurduğu 12 Adalar ve Bulgaristan'dan toprak alımını olabilirdi. Onun dışında savaş tazminatı gibi ek kazançlar da sağlanabilirdi.

Sonuç

En nihayetinde Türkiye eğer Mihver devletleri safında savaşa girseydi toprak kazancı olabilirdi. Fakat elindeki ekonomik ve askeri gücünün fazla olmayışı tekrardan Alman bağımlılığının yaşanmasına neden olacaktı. Bununla birlikte zayıf olan İtalya'nın Libya'daki savaşı daha sürdürememesi ve Yunanistan'ı işgal edememesi gibi durumlardan dolayı Mihverlerin savaşa kazanma olasılığını düşürüyor. Bununla birlikte Almanya'nın izlediği yanlış politikalar da savaşın kaybedilmesinde büyük rol oynamıştır.

Müttefikler lehinde savaşa girseydi ekonomik olarak kazanç sağlama olasılığı yüksek. Bununla birlikte toprak kazanma konusunda ise 12 Adalar ve Bulgaristan'ın küçük bir kısmı Türkiye'nin kontrolüne girebilirdi. Ama her iki tarafında belli yıllar içerisinde güçlü olduğu zamanlardan dolayı Türkiye'nin resmi olarak tarafsız kalması dönemin şartlarına göre daha iyi bir politika olduğunu görebiliriz.