Altı Ahlak Hikayesinde Kadın
Kadının bütünsel varlığını inceleyeceğiz.
Eric Rohmer'in film serisinde kadının konumunu tartışacağız.
La boulangère de Monceau
Paris Monceau'da geçen bu film de baş karakter bir üniversite öğrencisidir. Bu öğrenci sürekli sokağındaki pastaneye gider ve burada kasadaki kızla flörtleşir. Bir yandan Slyvie adında bir kadınla tanışır, akabininde ondan hoşlanır fakat pastaneci kızla da flörtü bırakmaz. Film boyunca da kurabiye aldığı yerdeki kız onun için sadece pastaneci kızdır. Filmin sonunda Slyvie'yi seçmenin ahlaken doğru olduğunu vurgular. Bu bağlamda da karakterin statü meraklısı olduğu ve manevi duyarlılığının var olmadığını anlarız. Kendi halinde çalışan bir genç bir kızın duygularıyla oynamak karakterin gözünde nedense ahlaksızlık değildir.
La carrière de Suzanne
Bu filmin temelinde yatan sorun şudur : insanların kendini ezdirmeye izin vermesi. Suzanne, arkadaşının türlü aşağılanmalarını sineye çeken bir kadındır. Ancak bu durumdan da şikayet etmez. Başrol Bertrand da bu durumun sebebi anlamaz ve Suzanne'a üzülürken kendisi de artık onu ezmeye başlar. Bir .eşit manipülasyonla aklını çelmeye çalışır.
La Collectionneuse
Bu filmde kadın karakter amiyane tabirle herkesle yatan kötü kadın konumundadır baş karakterin gözünde. Erkek baş karakter sürekli kadına kötü yolda olduğunu ima eder fakat kendisi de o kadına kapılmaktan kendini alıkoymaz. Başkasının ahlakını yargılanırken, kendi ahlaksızlığının ne olduğunu göremez.
Ma Nuit Chez Maud
Felsefi diyalogların tavan yaptığı bu filmde kadın daha güçlü bir konumdadır. İlk iki filmde, etkin bir rolde yer alan kadınlar yetenek ve zeka bakımından kurgusal olarak daha aşağıda görülmüştür. Baş roldeki erkekler ilk iki filmde eğitimli olduğu vurgulanmıştır. Ma Nuit Chez Maud'da kadın karakterin kurduğu zekice cümleler, ilk üç filme göre farklı bir kulvara ilerletiyor. Düşünen ve sorgulayan bir kadın imajı vardır bu yapımda.
Le Genou de Claire
Eşini asla aldatmayacağının altını çizen bir adamın, genç bir kızın dizine olan arzusunun hikayesi. Diz burada, diz çökmenin yani kendini arzuya teslim etmenin metaforudur. Baş karakter, arkadaşı olduğu bir kadının evindeki kızlarla flörtleşir. Bir yandan niyetinin kötü olmadığını söyler fakat reşit bile olmayan kızları öpmeyi, arzulamayı da abes görmez. Claire adında 16 yaşındaki kızı zayıf olduğu bir anda fırsat bulup dizine dokunmanın planını yapar. Kadın bu filmde masumdur, toydur ve okumuş, görmüş geçirmiş bir erkek tarafından zihin oyunlarına maruz kalır.
L’amour l’après-midi
Bu film evli bir erkeğin ahlak sorgulamasından ibarettir. Başroldeki erkek eşinden memnun olsa da bir şeylerin eksikliğini çeker. Bu eksiklik eski bir kadın arkadaşının ziyaretiyle son bulur. Film boyunca bu kadın karakterin özgür ruhlu ve umursamaz tavırlarının erkeğin gözündeki çekiciliği aktarılır. Altı Ahlak Hikayesi'nin, bana göre erkeğin açıkça av olarak konumlandığı bir filmdir. Erkek bu filmde duygusal olarak güçlü değildir bu nedenle de yönlendirilmeye müsaittir. Kadın ise daha kendinden ve ne istediğinden emin bir durumdadır.