Anaerkillik ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Anaerkil toplum yapısını tanıyalım ve ülkemizdeki toplumsal cinsiyet eşitliğine göz atalım.
Anaerkillik kelimesi Türkçe kökenlidir. Ana erki temelli olan oluşumlara "anaerkil", "maderşahi" veya "matriarkal" denir.
Anaerkillik maruz kaldığımız toplum düzeni olan ataerkilliğin bir diğer versiyonudur. Kadınların soyu belirlediği ve toplumda baskın geldiği bir yaşam biçimini benimser. Düzenin temelini kadının üstünlüğü fikri oluşturur. Toplumun kültürü, adetleri ve davranış kuralları bu çerçevede şekillenir.
Modern dünyada anaerkilliğin hakim olduğu toplumlar çok az bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Kenya'daki Samburu, Nepal'deki Tashi Sangmo, Kosta Rika'daki Bribis yerlileri, Endonezya'nın Sumatra adasındaki Minangkabaular ve Nijerya'daki Wodaabeler yanı sıra bu toplumlara göre daha baskın kadın yönetiminin hakim olduğu Çin’deki Mosuolar bilinen sayılı anaerkil toplumlardandır.
Eşitliğe Dayalı Toplum Anaerkillikten Geçiyor
Antropolog ve yazar Peggy Reeves Sanday araştırmaları sonucunda kadınların yönetimi uç noktalarda görmediğini ve anaerkil toplumların cinsiyet eşitliği bağlamında bir hayat sürdürülmesini görüşünde olduklarını belirtmiştir.
Yazımda anaerkil toplumdan kısaca bahsettim. Ataerkil topluma yaşadığımız ülkeden hakimiz. Gelgelelim iki cinsiyetinde psikolojik baskı olmadan refah bir hayat yaşamasını sağlayacak toplumsal cinsiyet eşitliğinin ülkemizdeki yansımaları neler?
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Her şeyden önce toplumsal cinsiyet kavramını tanıyalım. Toplumsal cinsiyet kadın ve erkeğin biyolojik cinsiyet farkları dışında, yaşadıkları kültür ve kabul ettikleri normlara göre toplumdaki ‘yerleri’ni kapsar. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise baskın bir taraf kabul etmeden aynı haklara sahip olan kadın-erkek yaşamını temsil eder.
Ülkemizde kadın ve erkeğin kanunen eşit haklara sahip olması 7 Mayıs 2004 tarihinde kabul edilmiş ve 22 Mayıs 2004 tarihinde ise yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri çerçevesinde Anayasa'nın “Kanun önünde eşitlik” konulu 10. maddesinde yapılan düzenlemeyle şu şekilde belirtilmiştir;
"Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür"
Peki kanunen güvence altına alınan bu hak toplumsal kabulleri değiştirecek kadar güçlü müdür?
Ülkemizde hala kadın erkek eşitliği üzerine yaratılan tartışmalar bu sorunun cevabını bizlere maalesef veriyor. Veriler ile açıklamak gerekirse;
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayımlanan Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu 2023’ göre Türkiye, küresel sıralamada 146 ülke arasında 129. Sırada yer almaktadır.
Sonuç olarak eşitlik için toplumların sosyal davranış kuralları üzerinde bireyleri bilinçlendirmesi ve sonraki nesilleri açık fikirli yetiştirmesi gerektiği ortaya çıkmakta.
Kadının sadece doğurganlığı ve ev işleri ile yükümlü görülmediği, erkeklerin ise duygusuz ve sert olmak zorunda bırakılmadığı herkesin dilediği gibi yaşayıp, hissettikleri yüzünden suçluluk duymadığı bir dünyada adil ve huzurlu yaşamak dileğiyle...