Ankara (1. Bölüm)

İnsan neden sever bir şehri? Deniz olmayan yerde yaşanır mı hiç?

Ankara'da yaşayan birçok insan sevmediğini düşünür Ankara'yı ta ki başka bir şehre gittiğinizde Ankara'yı özleyene kadar. Şarkılar, şiirler yazılmış, marşlar bestelenmiş ülkemizin güzel Başkenti Ankara'ya. Fakat nedir bu Ankara'yı özel kılan, insan neden sever Ankara'yı ya da neden nefret eder? Gelin bir Ankaralı olarak biraz kendi penceremden size olayı anlatayım.


Ben 1999 yılında Ankara'nın küçük bir ilçesinde dünyaya geldim ve açıkçası 12-13 yaşına kadar da o ilçeden pekte dışarı çıkamadım. Benim Ankara'yla asıl tanıştığım yıl 2012 yılıdır diyebilirim. Ankara'yı o günden beri çok sevdim ama bir o kadar da nefret ettim kendisinden. Karmaşık duygular içerisindeyim açıkçası. Her yaz tatilinde "Abi biz yaşamıyoruz bu hayatı ya, ne vardı deniz kenarı bir yerde doğsaydık" dedikten sonra Ankara'ya döndüğümüzde yüzümüze vuran bozkır kokusu bizi kendimize getirir ve her seferinde " Evdeyim, güvendeyim." hissini verir her Ankaralıya. Tabi bilemiyorum belki herkesin kendi memleketi için bu his oluşuyor da olabilir.


Ankara tam olarak 100 yıldır ülkemize Başkentlik yapmaktadır. Başkent oluşundandır ki sokaklarında sürekli makam araçları, resmi binalar, takım elbiseli memurlar, sivil ve resmi polislere sıkça rastlarız. Bu bazen bizi ürkütürken bazen de kendimize getirir ne kadar önemli bir yerde olduğumuzu hatırlatır bizlere. Ankara gri şehirdir belki evet kabul ediyorum fakat bu şehre gri rengini veren binalar bu ülkenin temellerinin atıldığı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve vatansever arkadaşlarının her bir taşında seslerinin, yüzlerinin, sözlerinin izlerini taşıyan binalardır. Nasıl ki Çanakkale için Dur Yolcu şiirinde "Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir." deniliyorsa Ankara da bir devrin başladığı yerdir.


Yukarıdaki fotoğraftaki bina şu an Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kullanılsa da ilk meclis binasıdır. Ankara'nın hemen merkezinde Altındağ ilçesine bağlı Ulus semtinin göbeğinde bulunan bu bina yapılış amacı olarak İttihat ve Terakki Cemiyetinin Kulüp binası olarak tasarlandıysa da daha sonrasında Cumhuriyetin ihtiyacı olduğu ilk anda hemen inşaatı tamamlanarak meclis binası olarak kullanılmaya başlanmış 1924 yılına kadar da meclis binası olarak kullanılmıştır. Ardından hemen 100 metre aşağısında bulunan meclis binasına geçilmiş ve o bina meclis binası olarak kullanılmaya devam etmiştir.

İşte bu fotoğrafta arkada bulunan bina ise az önce bahsettiğim ikinci meclis binasıdır. Burada devlet hakkında çok önemli kararlar alınmış Cumhuriyet ve Demokrasi yolunda çok önemli işler yapılmıştır. Ulusta Atatürk Heykelinden aşağı Gençlik Parkına Kadar olan caddeye "Cumhuriyet Caddesi" ismi verilmesi de elbette ki tesadüf veya şans eseri değildir. Bu cadde Cumhuriyet tarihi için çok önemlidir. Sadece bu cadde değil hemen yukarısında Hacı Bayram-ı Veli Caminin hemen alt kısmında bulunan şu an Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan bina Osmanlı döneminde yapılan Redif Kışlası yıkılıp yerine yapılan Marif Vekaleti Binasıdır. Daha sonrasında bu bina bir dönem Başbakanlık binası olarak da kullanılmıştır.

Ankara her yerinden Cumhuriyet, her noktasından Atatürk, her zerresinden Türkiye çıkan bu şehri anlatmak çok zor anılarına yaşanmışlıklarına ne sayfa ne satır ne de ömür yeter. Bu yazılarımın devamında Ankara'nın belli bölgelerini anlatarak neden bu kadar çok sevildiğini ya da neden böyle duygusal bir bağ oluşturduğunu anlatmaya çalışacağım. Devamı için bekleyin.