Ankara'da Okumak Neye Benzer?
Ankara'da okumak ne hissettirir, nasıl bir yerdir? Gelin bu soruların, orada yaşayana nasıl hissettirdiğine bakalım.
Binlerce gencin heyecanla beklediği üniversite sınav sonuçları, geçtiğimiz günlerde açıklandı. Birçok öğrenci, yaşadıkları yerden uzak şehirlerde onları bekleyen koca bir dört seneyi geçirmeye gidecekler ve bembeyaz bir kitabın ilk sayfasına başlayacaklar. Çok uzunmuş görünse de, göz açıp kapayana kadar geçen bu süreyi nerede geçirdiğiniz oldukça önemli ancak her nereye giderseniz, fark ettiniz şey bir yeri bir yer yapanın etrafınızdaki insanlar olduğu olacak. İçini dolduramadığınız bir su bardağının bir işe yaramayacağı gibi, içini insanlarla ve size iyi gelen şeylerle doldurmadığınız sürece maalesef bana göre bir yerin varlığı da bir işe yaramıyor.
Ben, ilerde, ‘‘hayatımın en güzel dönemlerinden biriydi’’ diyebilmek için içini dolduracağım yerin Ankara olmasına karar vermiştim. Bu yazımda da Ankara’da okumanın neye benzediğini kendi deneyimlerime göre aktarmaya çalışacağım. Öncelikle Ankara, sanılanın aksine her zaman gri bir yer değildir; Ankara siz hangi rengi olmayı seçerseniz o renktir. Yaz akşamlarında Tunalı’da gezmek, bir portakal bahçesinin turuncusuna boyar içiniz; başınızı kaldırır ve nefes alırsınız. Kışın ise yerdeki kar, Kızılay’dan Olgunlar’a yapılan yürüyüşü yapmanız için adeta çağırır sizi, bir kahve alıp o soğuğu içinize çeke çeke gezmek istersiniz. Elbette sıcak bir yer değildir Ankara, bu sebeple etrafınızda kim varsa onunla ısınmak için bir yerlere koşturmak zorunda kalabilirsiniz. Sabah üşüyerek giydiğiniz ceketi öğlen sıcaklığında çekiştire çekiştire taşımanın verdiği ağırlık sizi yormaz diyemem ama akşam dönerken hiç pişman olmazsınız. Bu sebeple duygu değişimi bol bir yerdir ve sizin ayak uydurmanız gerekebilir, yoksa gün sonunda pişman olabilirsiniz.
Gezilecek çok yeri de bulunur Ankara’nın; başta Anıtkabir, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Resim ve Heykel Müzesi, Etnografya Müzesi, Kelime Müzesi, Hamamönü vb. bir sürü kültür ve sanat etkinliklerine yer verebileceğiniz alanları rahatlıkla bulabilirsiniz. Sahne sanatları, konserler gibi etkinlikler için de zengin bir şehirdir. Ankara’dan daha büyük olan ve tarihi dokusuyla birçok millete başkentlik yapmış İstanbul gibi bir şehre göre bazı alanlarda istediğinizi bulamayabilirsiniz ya da deniz olmazsa olmaz diyorsanız da, Ankara’dan bir an önce kaçmak da isteyebilirsiniz. Bunlar Ankara’nın gerçekleridir ancak şunu söylemekte fayda var ki Ankara’ya mutlaka bir şeyler aramak için gelinir; aradığınız şeyin orada olmadığını bilseniz bile.
Ankara’daki insanlar, genellikle kendi halindedir ve bir yerlere yetişmeye çalışırlar. Bu sebeple metrodan çıkınca koşan insanları görürseniz şaşırmayın çünkü oradaki zamanınızı yeterince uzatırsanız siz de onlardan biri olacaksınız. İstanbul kadar kalabalık olmadığı için toplu taşımalarda çok zorluk çekmeden gidebilirsiniz ancak bazen belirli otobüs hatlarını beklemek uzun sürebilir ve metroyla yolculuk yapmak yürüyerek gitmekten daha uzun sürebilir.
Bütün bunlarla birlikte, Ankara hem yolun sonu hem de yolun çok başlangıcında gibi hissettiren bir yer olabilir. Ancak başta da söylediğim gibi burayı nasıl doldurduğunuz tamamen sizin elinizde olan bir durum. Ben, henüz ellerim tamamen dolu mu boş mu onu anlayamadım ama ellerimden tutup kaldırabilecek birini burada bulduğumu söyleyebilirim. Ankara’da uyandığınız her gününüzün size çok güzel şanslar vermesi dileklerimle, sanıyorum artık bana da bunu söylemesi düşer; Ankara’ya hoşgeldiniz.