Üniversiteye Gitmeden Önce Okunması Gereken Kitaplar
Üniversiteye başlamadan önce mutlaka okumanız gereken kitaplar.
Genç ve zeki beyinlerden oluşan grubun üniversite adı verilen yeni bir yolculuğa çıktığı yılın o zamanı.
Muazzam bir değişim zamanı olan üniversite, sizi istemediğiniz yetişkin sorumluluklarını üstlenmeye, rastgele bir grup insanla birlikte yaşamaya ve yeni sosyal çevrenizi bulmaya zorluyor. Ama bir yandan da kendinizi bulmaya çalışırken tüm bunlara kendinizi nasıl hazırlayacaksınız?
Hayatınızın bu sonraki aşamasına uyum sağlamanıza yardımcı olacak kitapların bir listesini derledik. Nasıl arkadaş kazanılacağına ve stresli durumlarda sakin kalmanın yollarına dair rehberlerden, o ağır ders kitaplarından sizi bir nebze de olsa ayırıp rahatlatacak olan romanlara kadar.
Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı- Dale Carnegie (1936)
Üniversite birçok yeni öğrenci için göz korkutucu bir deneyim olabilir. Geçen yüzyılın en ünlü, en iyi bilinen motivasyon kitaplarından birinin işe yarayabileceği yer burasıdır. Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı'nın yazarı Dale Carnegie, hemen hemen herkesle iyi geçinme sanatını araştırıyor ve onu yeni yaşam alanınıza gitmeden önce mükemmel bir ön okuma sunuyor. Aynı zamanda mantıktan ziyade duygusal varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor. Hemen hemen her sosyal durumda bulunurken akılda tutulması gereken yararlı bir kitap.
Gizli Tarih- Donna Tartt (1992)
Gizli Tarih , Richard Papen'i New England'daki seçkin bir üniversitede eksantrik bir grup öğrenciyle arkadaş olurken takip ediyor. Klasik tarihe takıntılı ve karizmatik profesörleri tarafından cesaretlendirilen yeni arkadaşlar, yıkıcı sonuçlarla akranlarından uzaklaşmaya başlarlar.
Antik yunan felsefesinden, kültüründen ve mitolojisinden etkilenen gençlerin başına, gerçekleştirdikleri bir ayin sırasında korkunç bir olay gelir. Etik ve ahlak sınırlarının aşıldığı, masum ile suçlunun birbirine karıştığı ve hatta işlerin cinayete kadar varabileceği bir karmaşanın içinde bulurlar kendilerini.
Güzelliğe Dair- Zadie Smith (2005)
Howard Belsey ve Monty Kipps.. Birbiriyle tamamen zıt görüşlere sahip, "akademik anlamda" bir tür kan davası güden iki akademisyen. Birbirlerine karşı zamanla bilenen nefretleri, ailelerinin yakınlaşması, hatta bir tür birbirine geçen hayatlarıyla değişik bir boyuta taşınır. Beyaz Howard’ın siyahi karısı Kiki’yi yakın bir aile dostlarıyla aldatmasıyla kopma noktasına gelen evlilikleri, ailelerine Kipps’lerin dahil olmaya başlamasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hal alır.
Talebe- Tara Westover (2018)
Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini –bizzat kendi hayat hikâyesini– büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
Bir Gün- David Nicholls (2009)
Londra'da başlayan ve Paris'te son bulan bir aşk, sevgi, dostluk ve ironi roman türü olan bir eserdir. Dexter ve Emma'nın 20 yıl önce üniversitede başlayan tek gecelik ilişkileri, 20 yıl boyunca kesintilerle, arkadaş olarak devam eder. Hayat ikisini de çok değişik yerlere ve insanlara savurur.
Bülbülü Öldürmek- Harper Lee
Bir “siyahi”nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor.
İşte Bu Her Şeyi Değiştirir- Naomi Klein
"Şok Doktrini" kitabının yazarı Naomi Klein bu kışkırtıcı eserinde, küresel ısınmanın doğrudan kapitalizmin mantığından kaynaklandığını anlatıyor ve iklim değişikliğinin insanlık için bir uyanma çağrısı olduğuna, dünyanın ısınmasını önleyemezsek mahvolmamızın kaçınılmaz olacağına dikkat çekiyor...
Var Mısın?- Doğan Cüceloğlu
Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu'nun, Deniz Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor: “Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
İnsan İnsana- Doğan Cüceloğlu
İnsan, ilişkileri içinde sürekli olarak “yeniden tanımlanan” bir varlıktır. İnsan ilişkilerinin temelini ise iletişim süreçleri oluşturur.
İki insan birbirinin farkına vardığı anda iletişim başlar. Aynı sosyal ortam içinde yer alan kişilerin söyledikleri sözler ve hareketleri kadar, hareketsizlikleri, susmaları, beden duruşları ve yüz ifadeleri, hepsi anlamlı birer mesaj oluşturur. İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil, yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da “duyar.”
Bir aracın sürücüsü, yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa, trafik kazası olur. Bir kişi konuşurken, karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden, kendi bildiği yönde istediğini söylerse “iletişim kazası” ortaya çıkar. İlişkilerimizde, verdiğimiz mesajların sorumluluğunun bilincinde olmamız, iletişim kazalarını önler.
Bu varsayım toplumsal düzeyde de geçerlidir. Kişi farkında olsun ya da olmasın, toplumla da sürekli ilişki içindedir. Bir toplumda “Herkes benim gibi düşünmelidir, benim düşünce tarzım en doğrusudur,” tutumu ağır basarsa, akılcı tartışmalar yerine duygusal çatışmalar ortaya çıkar.
İnsan hayatını mercek altına alıp, insana dair her hikâyeden bir anlam çıkarabilen bilgeliğiyle değerli Doğan Cüceloğlu, kimliklerin ötesinde, canların temas içinde olduğu “insan insana” bir ilişkinin mümkün olduğunu bize hatırlatıyor. Kalıpları tekrarlamaktan kurtulabilmeniz, insan ilişkilerine anlamsal zenginliği ve derinliği getirebilmeniz için iletişim süreçlerini uygun ve etkili bir biçimde uygulamanıza yönelik bilgi ve becerileri sunuyor.
İletişim sorunlarını çözmeden doyumlu bir yaşam sürdürmenin olanaksız olduğunun ve insanın isterse kendini değiştirip geliştirebileceğinin altını çiziyor.