Anlatabileceğin, Herkesin Anlayabildiği Kadardır
Bu yazımda size iletişimin ironik noktalarından bahsediyor olacağım ve bazı zorluklarından.. İyi okumalar :)
Evet aramızda hala bir şeyler anlatmak isteyenler olabilir. Ama kötü haber, bu sizinle alakalı değil. Zaten ne kadarını iyi bir şekilde, tüm anlaşılmazlıkları minimize ederek ve tüm dil bariyerlerinin önüne geçerek aktarabiliriz ki bizi dinleyene? Peki o, bunun neresini ne kadar anlar, nasıl anlar ve bize bunu nasıl hissettirebilir ve o da aynı şekilde dil bariyerlerine takılmadan bize kendini ne kadar ifade edebilir?
İşte iletişimin kilit noktası da burada bana kalırsa. Hepimizin background’ları, anlama kapasiteleri, herhangi bir kelimeye atfettiği anlam ya da ön yargısı birer etken, işi zorlaştıracak ve katman kazandıracak çeşitli etmenler. İşte bu nokta, aynı şekilde iletişimin yoğun olduğu sosyal bilimlerde de bir sürü tartışmalı metinlerin ve münazaraların önünü açıyor olabilir. İşin ironik kısımlarından biri ise, her düşünür, akademisyen, alanında uzmanlaşmış olan her kimse o tartışmalı ve çelişkili konuları yeni bir bakış açısı getirerek ve hepsi de aynı sanrıyla işin püf noktasını çözdüğünü ya da basitleştirdiğini düşünerek aslında bir düğüm daha atmasıdır. Ve bu, tarih boyu böyle olmuştur ve kümülatif şekilde de böyle ilerlemeye devam ediyor. Tabii, bu kötü bir şey mi veya olmamalı mı diye sorarsanız tam aksi, asıl artık bir şeyler anlatmak ve paylaşmak istemezsek işte bu trajedi olur.
Çünkü Aristo’nun da dediği gibi insan sosyal bir hayvandır ve iletişime, anlatmaya ve anlaşıldığını hissetmeye ihtiyacı vardır. Ama bu ironinin farkında olmak da öte yandan eğlenceli üstelik merak da uyandırıyor. Örneğin, çocukken babanın kullandığı bir kelime sende seni huzursuz edecek bir kelimeye dönüşmüşken, bir diğerinde olumlu bir anlam taşıyabilir veya ötekinde hiçbir şey anlam ifade etmeyebilir. Çok çeşitli ve sübjektif. O yüzden bazen anlattıklarımızı çok önemsemeden ve aldığımız cevaplardan tatmin olmayan yanımızı sakinleştirebilmeli ve mantıklı düşünmemizi devam ettirebilmeliyiz. Çünkü bu tek boyutlu bir olay değil ve biz de empatiye de yer vermeliyizdir belki, gibi bir reminder’la yazının sonuna geldik.
Okuyan herkese teşekkürlerrr.