Antik Çağ Işığında Descartesin Bilgi Kuramının Getirdiği Yenilikler

Antik Çağ’ın felsefi mirasıyla, Descartes’in bilgi anlayışına getirdiği çarpıcı değişimler ve karşılaştırılmaları.

Bilgi her çağda ulaşılmak istenen, araştırma konusu olan ve arayışı bitmeyen bir şeydir. Antik çağda bilginin arayışına baktığımız zaman, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi isimler karşımıza çıkmaktadır.

Antik Çağ’da Bilgi Anlayışı: Sokrates, Platon ve Aristoteles

Antik çağın önemli üç filozofunun bilgi anlayışına bakarak, aslında bilgiye verdikleri önem ne kadar benzer olsa bile anlayışlarının birbirinden farklı olduğu görülmektedir. Her biri akıl yürütme ve mantığı bilginin merkezine koyarlar fakat aralarında farklar bulunur. Platon açısından bilgi bir hatırlama iken, Sokrates açısından baktığımızda bilgiye sorgulama yoluyla ulaşılabilir. Aristoteles’e baktığımız zaman da, deneyim ve gözleme dayalı bir bilgi edinme süreci vardır. İnsan deneyim yoluyla bilgi sahibi olabilir. Her birinin ortak olarak benimsediği şey eğitimdir denilebilir. İnsan kendini eğitmeli ve bu sayede bilgiye erişmelidir. Eğitim, bilgiye ulaşmada önemli bir faktördür.

Buradan çıkartılabilecek sonuç; antik çağda bilgiye ulaşmak için farklı farklı düşünceler ortaya koyulmuştur. Ortak çıkar, bilginin cidden ulaşılmak istenen bir şey olduğudur.

17. Yüzyıla Gelindiğinde Bilgiye Yeni Bir Yaklaşım: Descartes’in Rasyonel Bakışı "Descartes'çi Bakış"

Descartes’in bilgi görüşü rasyonalizme dayanmaktadır. Descartes’te bilgiyi şüphecilik ile aramaktadır ve bunun yanında kesin bilgiye ulaşmayı hedefler. Her şeye şüphe ile yaklaşır ve duyular ile edilen bilgilerin bizi yanıltabileceğini düşünür. Eğer ki yanıltma durumu yaşanırsa doğruya ulaşmamız engellenmiş olur ve güvenilir bilgiye ulaşamayız. Bu sebepten dolayı her şeye şüphe ile yaklaşılmalı ve şüphe edilemeyecek en küçük parçaya kadar sorgulama yapılmalıdır.

İşte bu düşünce biçimi Descartes’in yöntemidir ve “Descartesçi Bakış” şeklinde isimlendirilmektedir.

Descartes ve Antik Çağ Filozoflarının Karşılaştırılması

· Antik çağ filozofları genellikle insanların kendi düşünceleri ve yaşadığı deneyimler ile bilgiye ulaşmaya çalıştıklarını düşünmektedir. Genellikle edinilen bilgiyi kesin ve doğru kabul etme söz konusudur. Descartes ise bilgiyi rasyonel bir düşünce zeminine yerleştirir.

· Descartes şüphecilik yöntemini kullanarak, rasyonel bir düzlemde bilgiyi araştırır ve kesin bilgiye ulaşmayı hedefler. Bu durum da uzun süreli bir yöntem metodunu beraberinde getirir. Antik çağda ise insan içsel dünyasındaki düşüncelerini, dışarıda yaptığı araştırmalara dayandırmaya çalışır ve duyusal deneyime vurgu yapmaktadırlar.

· Descartes sistematik bir bilgi arayışı ortaya koymaktadır. Yani adım adım ilerleyen, sistematik ve disiplinli olan bir metoda sahiptir. Antik çağ filozofları ise sistematik bir yöntem kullanmazlar ve daha serbest hareket ederler.

· Descartes bilgiyi bireye indirmiş, bilgiyi “düşünüyorum, o halde varım” ifadesini kullanarak kendi var oluşunun sayesinde bilginin olduğunu vurgulamıştır. Antik çağ filozofları ise bilgiyi yaşadıkları dünyada, duyusal olarak deneyimledikleri şeylerin içerisinde aramıştır.