Antik Roma Uygarlığı
Roma sanatı, mimarisi, tarihi ve giyimi.
Etrüşkler
Etrüsk uygarlığı, M.Ö. 8. yüzyıldan M.Ö. 3. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Roma'nın yükselmesinden önce İtalya'nın kuzeyinde, özellikle günümüz Toskana bölgesinde yaşamış bu medeniyet, Roma egemenliğine girdikten sonra azalmaya başlamıştır.
Etrüsk toplumu, sanat ve zanaat üretiminde ileri düzeydeydi; özellikle metal işçiliği, seramik yapımı ve mücevherat konularında oldukça yetkinlerdi. Zenginliklerini deniz ve kara yollarıyla yaptıkları ticaretten elde etmişlerdir; bu ticaret, ekonomik yapılarını ve kültürel etkileşimlerini temel taşlarını oluşturuyordu.
Romalılar
Roma uygarlığı, M.Ö. 753 yılında Troyalı Arneas’ın torunları Romulus ve Remus tarafından kurulmuştur. Bu dönemde Latince konuşan Etrüskler'e karşı çıkan Romalılar, M.Ö. 509 yılında Roma Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. Roma, kurduğu koloni şehirleriyle genişlemiştir.
Romalılar, Pön (Punic) savaşlarında Kartaca Devleti ile mücadele etmiş, Scipio diktatör ilan edilmiştir. Hannibal, Roma'ya kadar gelmiş fakat Kartaca yenilmiştir ve Afrika eyaleti olarak Roma İmparatorluğu'na katılmıştır. Batı Anadolu'da Seleukosları yenerek burayı Asya eyaleti yapmışlardır.
Yönetim, Patricius'lardan oluşan Curiata komitesi (meclis) ve iki konsülden oluşuyordu. İkinci meclis olan Senatus, Konsüllere tavsiyelerde bulunuyordu. Plepler (alt tabaka) ile Patriciuslar arasındaki sınıf mücadelesinde, plepler Tributo komitesini kurarak bazı haklar elde etmişlerdir (12 levha kanunu). M.Ö. 200'lerdeki savaşlarla köylüler topraklarını kaybetmiş, şehre göç ederek proleterya (alt sınıf) oluşturmuşlardır. Bu süreçte, Optimatlar (memurlar) ile sınıf çatışması yaşanmıştır. Gracchus kardeşler, dengeleyici politikaları sonucunda suikaste uğramışlardır. Proleterya atlılar (parayla soylu olan) Marius'u konsül yapmışlardır. Ardından yaşanan iktidar mücadelelerinin sonucunda General Pompeus kendini diktatör ilan etmiş, Senato ile gerginlik yaşadıktan sonra triumvirlik ilan ederek Caesar ve Crassus ile yönetimi paylaşmıştır.
Galya seferinden başarıyla dönen Caesar (M.Ö. 49), Pompeus'u Mısır'a kovalamış ve 7. Kleopatra'yı tahta geçirmiştir. Kendini süresiz diktatör ilan eden Sezar, her şeyi kendine bağlamış ve alt tabakayı memnun eden reformlar gerçekleştirmiştir. Aristokrasi bundan rahatsız olarak ona suikast düzenlemiştir (Brütüs). Aristokrasi yeni bir cumhuriyet planlarken, konsüller Marcus Antonius (doğu), Octavianus (merkez) ve Lepidus (İspanya) yönetime el koymuş, Cicero gibi muhalifleri idam etmişlerdir. Ardından Octavianus diğerlerini yenerek tek lider olmuştur.
M.Ö. 27 yılında Octavianus, Augustus ve İmparator unvanlarını alarak Roma İmparatorluğu'nu ilan etmiştir. Barışçıl bir yönetim dönemi olmasına rağmen, ardıllarından bazı imparatorlar (Nero gibi) zorbalık yapmıştır. Flavius'lar döneminde Colosseum inşa edilmiş, Antonius'lar döneminde veliaht atamaları başlamış ve Romalılık, günümüzdeki vatandaşlığa dönüşmeye başlamıştır. Severus'lar döneminde, sınırlar içerisindeki herkes vatandaş olarak kabul edilmiştir.
200'lü yıllardan itibaren Got kabilelerinin istilaları başlamış ve imparatorluk zayıflamıştır. İran'dan Part hanedanını yıkan Sasaniler de doğudan Roma'yı zayıflatmıştır. Bu dönemde veba ve kıtlıklar zayıflamayı hızlandırmıştır. Ayakta kalan savunmalı, surlu ve süvarili kentler, Orta Çağ dünyasında önemli bir yere sahip olmuştur.
M.Ö. 284'te Diocletianus tetrarşiyi başlatmış, eyaletler (dioecesis) oluşturmuş, ardından 1. Constantinus İstanbul'u ikinci başkent ilan etmiş ve Hristiyanlığa toleranslı davranmıştır. Gotların baskısıyla zayıflayan Roma'yı Teodosius toparlamış ve M.S. 395'te doğu ve batı olarak ayırmıştır. Batı Roma, 476'da Gotların egemenliğine girmiş, doğu Roma (Bizans) ise 1453 yılına kadar devam etmiştir.
Roma kültürü, çok tanrılı paganizm ve Yunan mitlerinin, Anadolu kültlerinin ve Mısır inançlarının harmanlandığı sinkretik bir inanç sistemine sahiptir. Yahudilik ve Hristiyanlık baskılansa da (Kudüs’ün yıkılması ve ağlama duvarının kalması), veba ve dünyanın faniliği nedeniyle Sami dinlerinin ölüm sonrası müjdeleri popülerlik kazanmıştır.
Mimari açıdan, birçok Avrupa şehri Roma döneminde kurulmuş; hamamlar, zafer takları, basilikalar (mahkeme), amfitiyatrolar, akvadükler ve atriumlu evler mimariye kazandırılmıştır. Roma, Yunan mimarisinden büyük ölçüde etkilenmiş olsa da, özgün bir üslup geliştirmiştir. Roma mimarisinin en önemli özelliklerinden biri kemerlerin kullanımıdır; Yunan mimarisinde kemer kullanımı oldukça sınırlıdır.
Pantheon, "Tüm Tanrıların Tapınağı" olarak bilinir ve bugün hala dinsel amaçlarla kullanılan klasik dünyadan kalan tek tapınaktır. Romalılar, Yunan sanatını beğenerek, bu sanatı kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamışlardır. Özellikle gerçekçi portreler yapma konusunda Yunan sanatından etkilenmişlerdir. Bu portreler, Roma dininde atalarının imgelerini taşımak için cenaze alaylarında kullanılmıştır.
Yunan şehirlerini fetheden Romalılar, Yunan kültürleri ve sanatlarından etkilenmiş ve Yunan eserlerini kopyalamak prestij haline gelmiştir. Roma sanatında portreler, kişiye özel özgünlük taşırken, geç Antik dönem stili sinyalleri de görülmektedir. Roma sanatında, belirli olayları anmak için kemerler, sütunlar ve kamu binaları yapılmış, kamu binaları spesifik olayların tasvir edildiği heykel kabartmalarla süslenmiştir.
Roma sanatı dört stile ayrılır:
1. Figürlü olmayan, renkli dörtgenlerle boyanmış duvarlar.
2. Üç boyutlu şehir manzaraları içeren meşhur freskler.
3. İki boyutlu çizimler, az figürle.
4. İki ve üçün karışımı, duvara asılmış tablolar gibi.
Roma mimarisinde, kum, harç ve taş tanelerinden tonozlar yaratılmış, geniş mekanlar inşa edilmiştir. Mermerin pahalı olması nedeniyle tonoz çeşitleri de kullanılmıştır. Romalılar, hayal gücünün yaratımlarına pek önem vermemişlerdir, ancak kahramanların becerilerini anlatan resimleme yöntemleri, imparatorluk genişledikçe önemli bir rol oynamıştır. Hristiyanlığın doğuşundan sonraki yüzyıllarda, Roma sanatı ve Helenistik sanat doğu imparatorluklarının en etkili olduğu bölgelerde bile etkili olmuştur.
Yunan ve Roma sanatı, Hintlilere kendi kurtarıcılarının imgesini yaratmada yardımcı olmuştur (Buda). Musevilik, kutsal öyküleri imgeselleştirmeyi öğrenmiş, ancak putperestlikten korktuğu için imgeleri yasaklamıştır. Bununla birlikte, doğu kentlerindeki Musevi toplulukları sinagogların duvarlarını eski ahit öyküleriyle süslemiştir.
Roma edebiyatında ise Vergilius, Horatius ve Ovidius gibi yazarlar ön plandadır. Edebiyat, şiir, epik ve trajedi türlerinde gelişmiştir. Ayrıca komedi ve trajedi türlerinde birçok önemli eser verilmiştir.
Kadın Giysileri
- Stola: Romalı kadınların temel giysisi olan stola, uzun, bol ve genellikle bel hizasında kemerle tutturulan bir elbisedir. Stola, altında genellikle bir tunik ile giyilirdi.
- Palla: Stola'nın üzerine giyilen, omuzlarda drapelenmiş bir örtüydü. Palla, dışarıda giyilen koruyucu bir giysi olarak kullanılırdı.
- Synthesis: Genellikle yemeklerde ve resmi etkinliklerde giyilen kısa bir elbise. Genellikle ipekten yapılmış ve süslemeleri boldu.
- Tunic: Roma döneminin en temel giysisi olan tunik, erkekler ve kadınlar tarafından iç giysi olarak giyilirdi. Genellikle vücuda yapışık, kısa ya da uzun olabilir.
Erkek Giysileri
- Tunic: Erkekler için de temel bir giysi olan tunik, bel hizasında veya diz hizasında kesilmiş olup, kısa kollu veya uzun kollu olabilirdi.
- Toga: Roma erkeklerinin resmi giysisiydi. Genellikle beyaz veya bej renkli, geniş bir kumaş parçasıydı ve sağ omuzdan sarkacak şekilde giyilirdi. Toga, Roma vatandaşlarının kimliğini belirtirdi.
- Synthesis: Aynı şekilde, yemeklerde ve özel etkinliklerde giyilen kısa bir elbise olarak erkekler tarafından da kullanılırdı.
Roma döneminde giysiler, toplumsal statüyü ve medeni durumu ifade eden önemli işaretlerdi. Zenginler, genellikle kaliteli kumaşlar ve detaylı işçilikle yapılmış giysiler giyerken, alt tabakadaki insanlar daha basit ve az süslemeli giysiler tercih ederdi. Ayrıca, renkler ve kumaş türleri sosyal statü ile ilişkilendirilirdi; örneğin, mor renkli kumaşlar sadece üst düzey yetkililer ve imparatorlar tarafından giyilirdi.