Antik Yunan'dan Günümüze "Kamu"

"Kamu" kavramının tarihsel dönüşümüne göz atalım

Günümüzde “kamu” sözcüğünün sözlük anlamına baktığımızda (TDK, Oxford Languages) karşımıza belirgin olarak üç anlam çıkıyor. Bunlar; “bir ülke halkının tümü, halk” “halk hizmeti gören devlet organlarının tümü” ve “hep, herkes, bütün” şeklinde. Kavramın sözlüklerde bu şekilde yer alışına kadarki süreçte ise bu üç tanım hakkında da tartışmalar yürütülmüştür.

Kamu, Antik Yunan’da sadece belirli haklar tanınmış “özgür vatandaşlar” denilen grubu tanımlayan bir kavramdır. Burada kamu eşittir hep, herkes, bütün anlayışının aksine daha az kapsayıcı bir kamu tanımı yapıldığını görüyoruz. Bu anlayışın bir uzantısı olarak 16. yüzyıla kadar kamu kavramı gerek soylular gerek hükümdar ve onun emrinde bulunanları tanımlamak için kullanılmış, belli bir sınıfı işaret eden anlamının dışına çıkılmamıştır (s.42).

Kavramın anlam değişikliğine uğramasında basının ortaya çıkması etkili olmuştur. Basını kendi amaçlarına giden yolda kitleleri yönlendirmek için bir araç olarak gören ‘üst sınıflar’ (hükümetler, burjuvalar), bunu yaparken gazetelerin hitap ettiği bir kamu yaratmış, kamu kavramının devletle ilişkili tanımının dışına çıkmasına neden olmuştur. Halk, kendilerine yönelik yayın yapan gazeteleri okuyup kahvehanelerde, salonlarda fikir alışverişi yapmaya başladığında ise “kamu” sözcüğünün anlamı Antik Yunan’daki seçkinci anlayıştan oldukça uzaklaşmıştır. Bu yeni tür kamunun sosyal, kültürel ve siyasal olarak farklı işlevlerinin olması ve bunun İngiltere ve Fransa örneklerinde iyice açığa çıkması (İngiltere’de siyasal işlevli kamunun kralın karşısında yer alıp zaman içinde tartışma kültürünü oturtabilmiş kurumlar yaratırken Fransa’da farklı sınıfların iş birliği karşısında bir kamu hareketiyle devrim yapılması), kamu kavramının işlevi ve özellikleri konusunda tartışmalara yol açmıştır (ss.43-44).

Kamunun bir sorun karşısında ortak bir amaç için bir araya gelen insanlar tarafından oluşturulduğu yönündeki görüşlerin çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Herbert Blumer’a göre bir grubun kamu oluşturması için bir sorun etrafında birleşiyor olmalılar, farklı çözüm önerileri olmalı ve fikirlerini yarıştırmalılar. Kamuyu aynı şekilde tanımlayan bir diğer isim William Albig’e göre kamular sorunlar kadar çeşitli ve çok sayıda olabilir. Childs ve Ogle gibi isimler de bu konuda ortaklaşan düşünürlerden (ss.45-46).

Sonuç olarak hem kavramın tarihsel gelişimini hem bu konuda fikir belirtmiş siyaset bilimcilerin görüşlerini göz önünde bulundurarak söyleyebiliriz ki; Antik Yunan’da, eşit yurttaşlık fikrinin henüz kabul görmediği zamanlarda, bugünkü anlamından oldukça uzak da olsa geliştirilebilir olması bakımından önemli bir kamu kavramı ile karşılaşıyoruz. Özellikle basının etkisiyle değişen toplumsal dinamikler gittikçe daha kapsayıcı bir kamu tanımı yapılmasına yol açmıştır. Antik Yunan’daki ayrıcalık sahibi insanların söz söyleme hakkını kullanarak oluşturduğu söylenen “kamu”, zaman içerisinde herhangi bir ayrıcalık gözetmeksizin bir sorunu çözme iradesiyle bir araya gelmiş yurttaşların iş birliğini tanımlamak için kullanılır hale gelmiştir.

Kaynakça;

Bektaş, A., 1996, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayınları, İstanbul