Ara

"Ara" filmine tersten bir bakış.

Çok ağlamış, ağladıkça diner sanmış Bir zehir toplanmış da en görünmeyen yerlerine, kendi ilacını kendi sanmış. Görmezlenmiş bakamamış ardına, aynaya bile bakamamış.

Sonra biraz durup düşünmüş. Fark etmiş ki bu keder, bu duvar, bu nefret çok aşmış yollarını yürütmez olmuş. Hemen caymış, hemen kaçmış olduğu yerlerden. Duramazmış ki gülümseyemediği yerlerde. Huzuru ararmış.

Koşmuş, koşmuş, koşmuş.

Neyden kaçtığını unutmuş en sonunda dönememiş bile bakmaya ardına. Kimi koymuş ardına, kendisini ne yapmış, hangisi iyiydi hangisi düşmanmış. Hepsini birbirine karıştırmış.

Bulmaya çalışırken birkaç şeyi daha kaybetmiş. Hangisini kaybetmekten daha çok korkmuş onu da hatırlayamamış.

Kaçtığı herkesi ardında bırakmış. Zor mu olmuş, pek anlayamamış. Üzüldüğü kimselerin yüzünüyse hiç mi hiç anımsayamamış. Yitirdiği her bedende kendi ruhunu bulmuş. Bunu fark ettiğindeyse hayatı neredeyse bayram olmuş.

Burdan konuşması kolay belki. Geri dönüp bakması keyifli, ama o zamanlar fena savrulmuş.

Koşmuş, koşmuş, koşmuş.

Yanlış olandan uzaklaşmaya çalışırken en kötüyü içinde bulmuş. Kendini düzeltmeye çalıştığındaysa büsbütün mahvolmuş. Toparlanmayı denemiş, yeniden başlamayı. Ne kadar çabaladıysa o kadar kararmış ruhu. Güzelleştirmeye çalıştığı çöplüklerde kokmuş. Duyuramamış sesini, can çekişe çekişe ölmüş.

Bu aralarda bir yerlerde ise âşık olmuş. Çözememiş bu yeni duyguyu. Karnı çok ağrımış. Bir süre için unutmuş her şeyi, kendini unutmuş. Koşmayı bırakmış. Sabit kalmaya çalışmış. Yapabilirim sanmış. Alışmaya alışmış. Bu sefer oldu derken birileri gelmiş, toprağından sökmüş, betonların arasına fırlatmış. Neden yaptıklarını merak bile etmemiş. Orda öylece kalmış. Biraz kanamış, elleri çok acımış. Tutunmaya çalıştığı her şeyden uzaklaşmış. O mu istemiş bunu tam da emin olamamış. Sormamış.

Savrulmaktansa hiç pişman olmamış. Herkesi önüne katmış, kendini kendi yoluna koymuş. Usul usul yürümüş, bazen çok düşmüş, çok yaralanmış. Canı pek acımamış. Ağladığını da hep de saklamamış. Bir kalıba sığamamış. Kalıplardan zaten oldu olası hiç hoşlanmamış.

Yeni yollar bulmuş. Her bir yolda kendisiyle karşılaşıp daha çok karışmış. Kaçmanın biz çözüm olmadığını anladığında koşmayı da bırakmış. Bu sakinlik ona iyi de gelmiş.

Otuzunu geçmiş insanlardansa öğüt almayı bırakmış.

Oldukça fazla yalan dinledik bu filmde. Çok koştular, çok kirlendiler. Ve hatta bazen midemizi bulandırdılar. Hepsinin ortak hikâyesini yazmayı denedim. Herkesi biraz biraz anlamaya çalıştım. Bir türkü söylemişti hani en masum sandığımız o güzel kadın. Neydi o? Neyse. Hayat güzel.