Arakan İsyanı

2012'den beri süren Arakan Soykırımının iç yüzü nedir?

Bangladeş-Myanmar sınırında tarihi bir mirasa sahip olan Arakan, 8. yüzyılda Arap tüccarlar aracılığıyla İslamiyet’i tanımış ve 15. yüzyılda İslamiyet bölgede hızla yayılmıştır. 1940’lı yıllardan beri Arakanlı Müslümanların Myanmar Hükümeti’nin onları dışarıda tutması, aşağılaması ve halkı katlettiğini belirtmesiyle ülkede bir ayaklanma başlamıştır. 1946 senesinde hükümetin baskı ve zulmüne dayanamayan halk, Pakistan’dan ülkesine katılmak için yardım istemiştir. Pakistan ve Myanmar hükümetlerinin yaptığı anlaşmalarla birlikte Pakistan’da bulunan Arakanlılar Myanmar’a teslim edilerek, halkın talebi reddedilmiş ve başka bir dayanakları kalmamıştır. Artık ülkeleri için kendi içlerinde teşkilatlanan halk, Rohingya (Arakanlı Müslüman) Ulusal Konseyi adı altında toplanarak Rohingya İslami Hareketi’ni başlatmıştır. Takdire şayan sayılacak bir hareket olsa dahi girişilen bu faaliyetin sonucunda halkın eline bir şey geçememiş hatta daha kötü duruma düşülmüştür.

Ara ara gün yüzüne çıkan zulüm, 2012 senesinde tekrardan tam anlamıyla ortaya çıkmıştır. Bölgede yaşayan Budistlerin Müslümanlara karşı başlattığı çatışma, hükümetin de Budistlere destek sağlamasıyla büyümüştür. Ülkesinde gördüğü zulme dayanamayan halk komşu ülkelere göç etmeye kalkışmış ancak çoğu tarafından reddedilmiştir. Sınırı geçmeyi başaran mülteciler Bangladeş’in istememesine rağmen yine de orada yaşamaya başlamıştır. Ancak ülkede kalanlar halen daha ciddi zulüm altındadır.

Bangladeş’in yetersiz imkanları, ülkesine gelen mültecilere de tabi ki yetmemiştir ve mülteci halk aç, susuz, yardıma muhtaç kalmıştır. İlk başlarda Myanmar’ın engellemesi sebebiyle halka karşı herhangi bir yardımda bulunamayan BM ve beraberindeki sivil toplum kuruluşları, son zamanlarda Myanmar’ı geride tutarak Bangladeş’e çeşitli yardımlar yapmaktadır. Bangladeş’e en çok yardımda bulunan ülke, mültecileri hiçbir şekilde göz ardı etmeyen Türkiye olmuştur. Bangladeş’le ikili ilişkilerinin kuvvetli olması ve zulüm gören halkın Müslüman olması, Türkiye’nin yardımda bulunmasını tetiklemiştir.

Myanmar’ın Arakanlı Müslümanlara karşı sergilediği tavır soykırım niteliğindedir. BM ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından Myanmar’a atfedilen bu nitelik, Myanmarlı askerler tarafından da kabul edilmiştir. Senelerdir bunca olana göz yuman dünya devletleri artık sesini çıkarmaya başlamıştır ve yakın zamanda İngiltere diğer dünya devletlerine Rohingya halkına sırt çevirmemeleri adına çağrıda bulunmuştur. Bütün dünyanın dikkatini çeken bu zulüm devam ettiği sürece Myanmar’ın dünya barışını tehdit etmesi sebebiyle konumunun daha da sarsılacağını söylemek mümkün.

Ortak dini yaşamayan iki milletin çatışmasıyla başlayan bu kriz, devletin bir dini benimseyerek taraf tutması ve daha sonrasında da bölgede hakimiyetini arttırmak adına girdiği faaliyetlerle artarak devam etmiştir. Genelde dünyada hüküm süren zulümler, bir bölgede azınlık olarak görülen halkın üzerinde baskı kurmayla başlar. Arakanlı Müslümanların yaşadığı da tam olarak budur. Kendi sınırlarında barış ve refah içinde yaşamaya çalışırken, şimdi oradan oraya sürüklenerek yaşam mücadelesi vermeye çalışıyorlar. Her ne kadar diğer devletlerin ciddi tavrı yeni yeni duyulmaya başlanmış olsa da Myanmar’a olan tepki birkaç senedir mevcut. Ancak Myanmar bu tepkileri duymayarak zulme devam ediyor. Yakın zamanda bu zulmün biteceğini öngörmek neredeyse imkânsız. Dünya devletlerinin Myanmar’ı durdurmak için çeşitli söylemlerde bulunmak yerine ciddi yaptırımlara gitmesi ve bu zulme karşı tek vücut olması gerekmektedir.