Aristonikos’un İsyanı ve Heliopolis Vaadi

Güneşin sofrası

Bu platformda yazacağım ilk konunun benim için özel olmasını istedim. İnsanların dünyaya geliş amaçlarını sorguladığı ve günümüze değin hiçbir şeyin tek düze olmadığını, tarihe bakarak insan olmanın ne olduğunu anlayabileceğimizi düşünüyorum. Sonuçta tarih, insanlığın kimlik oluşumunun anlatısıdır.
İnsanlık tarihinde, antik dönem medeniyetlerinin etik değerleri, bazı yönlerden çok ilkel görünür olsa da, günümüz isteklerine hiç de yabancı olmayan istekler doğurmuştur. Belki de zaman zaman hala kendimizle kaldığımızda cevabını bulamadığımız bir istek; özgürlük.
Bu istek, ilk çağda, meşhur Spartaküs'den de önce Anadolu topraklarında yaşamış bir topluluğun "İdeası" haline gelecekti. Ve dönemin en güçlü medeniyeti Roma imparatorluğuna karşı, Ege bölgesindeki Helen halkını ve köleleri birleştirecekti.
Pergamon Krallığı M.Ö 3. yy'da Ege bölgesinde kurulmuş, günümüzde İzmir'in Bergama ilçesine de adını veren önemli bir tiranlıktı. Eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. Attalaid hanesi, diplomatik başarılarıyla zamanla büyümüş, Romalıların yanında, Makedon krallığına karşı savşarak topraklarını önemli ölçüde genişletmişti.
Köleliğin yaygın olduğu ilk çağ toplumlarında devletlerin gücünü ve ilerleyişine katkı sağlayan bu sınıflar; savaşlardan ya da başka daha zayıf topluluklardan elde ediliyordu. Kölelerin kontrolsüzlüğü, zamanın tiranlarını tehdit edebilecek, onların işleyişini sarsabilicek noktaya gelebileceğinden sıkı politiklarla gözetim altında tutuluyorlardı. Tarihde yer yer kölelerin ayaklanmalarını görsek de, bunlar çoğunlukla sert ve sonucunda ağır kanlı mücadeleler ile bastırılmıştır.
Pergamon Krallığı dahi, geniş topraklara sahip birçok köleye hükmettiği bir dönemdeydi. Ancak Aristonikos döneminde bu durum değişti. Aristonikos, son Pergamon kralı ve üvey kardeşi III. Attalos’un (MÖ 170-133) ölümünden sonra şüpheli bir vasiyetle tüm Pergamon krallığını, Roma hükümdarlığına bırakmasını reddetti ve kendisini III. Eumenis adıyla Pergamon kralı ilan etti. Rivayetlere göre Aristonikos, II. Eumenis’in (MÖ 197-159) gayri meşru bir çocuğuydu. II. Eumenis, Helenistik halklar için önemli bir figürdü ve başarılı diplomasi ilişkileriyle Pergamon krallığının güçlü bir şekilde varlığını sürdürmesini sağlamıştı. Aristonikos’un isyanı, birçok tarihçiye göre Roma’nın gücünü hesaba katınca krallığın en kalabalık kesimi olan köleleri müttefik olarak seçmeye itmişti, üstelik yönetici tabakadan istediği desteği bulamamış ve krallığı bir kesim yönetici tabaka tarafından kabul görmemişti, ancak bu durum kabul gören ilk sınıfsal ayaklanmanın örneğini oluşturdu. Aristonikos, herkesin eşit ve özgür yaşayabileceği “Heliopolis” (Güneş Şehri) adında bir Krallık vaat etti. Bu vaat, alt sınıflar tarafından büyük bir heyecanla karşılandı ve Aristonikos’un isyanı kısa sürede Roma için bir tehdit haline geldi. MÖ 130’larda bu haber, Sicilya yarımadasında köleler arasında da duyuldu ve huzursuzluklara yol açtı.
Roma isyanı bastırmak için MÖ 131 yılında konsül Publius Licinius Crassus Dives Mucianus önderliğinde bir ordu gönderdi. İzmir yakınlarındaki Leukai'de yapılan savaşı Aristonikos kazandı ve konsül Mucianus öldürüldü. Bu yenilgiden sonra Roma ikinci daha büyük bir orduyu konsül Perpema komutasında gönderir. Düzenli ve deneyimli bu orduların saldırılarına dayanamayan Aristonikos ve destekçileri bozguna uğratılarak ele geçirilir.
Bundan sonra Roma topraklarına katılan anadolu toprakları Pergamon krallığının da sonunu getirmiş olur. Bugün Anadolu'da yaşamış Helenistik toplulukların en önemli krallıklarından birisi olarak tarihe geçen Pergamon krallığı ve kuşkusuz 3 yıl süren ancak, etkisinin daha uzun sürdüğü isyanıyla, Aristonikos Anadolu'ya önemli bir miras bırakmıştır.
İnsanlık, boşlukta bir kıvılcım parçası gibi parlayan ve sönen silsilelerle birbirini takip etmiş ve bugünlere varmamızı sağlamıştır. Tarih, doğa kuralları içinde kalarak bile, mistik bir duyguyla merak uyandırıyor benim için her zaman.