As Above, So Below (2014)
''As Above, So Below'' film konusu
‘’As Above, So Below’’, Türkiye’de ‘’Derin Kabus’’ ismiyle vizyona girmiş 2014 yapımı, oldukça kaliteli işlenmiş ve bittikten sonra bile uzun süre aklınızda yer edinebilecek bir psikolojik korku filmi. Daha öncesinde de bir çok korku ve gerilim yapımına imza atmış olan John Erick Dowdle ve Drew Dowdle tarafından yazılmış ve John Erick Dowdle’nin yönetmenliğini üstlendiği bu yapımın başrollerinde Perdita Weeks ve Ben Feldman yer alıyor.
Profesyonel veya amatör, paranormal veya gerçekçi olarak ayırt etmeksizin çoğu korku filmine şans vermeye çalışan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ‘’Derin Kabus’’ en sevdiğim ve keyif aldığım korku filmleri arasında kesinlikle ilk sıralarda yer alıyor. 10 yıl önce çıkmış olmasına rağmen, günümüzdeki çoğu gerilim yapımını geride bırakmayı başaran bu filmi övmeyi bırakıp biraz filmden bahsetmek, sonrasında da izleme keyfini size bırakmak istiyorum.
Öncelikle, ''As Above, So Below'' found footage tarzında çekilmiş bir film, yani olaylar bir karakterin kamera kayıtları üzerinden ilerliyor. Bana kalırsa korku filmleri için tercih edilebilecek en ideal çekim yöntemlerinden biri bu, çünkü nabzı yükselten o gerilim dolu anları sanki filmden bir karaktermişizcesine, birinci şahıs olarak deneyimleme şansını bize sunuyor found footage yöntemi.
Filmin Konusu
Film, genç ve başarılı bir arkeolog olan Scarlet Marlowe’nin (Perdita Weeks), babasının hayatını adadığı bir araştırmaya devam etme isteği üzerine odaklanıyor: Nicolas Flamel’in Felsefe Taşı ve bu taşın barındırdığı gizemler.
Edindiği çeşitli ipuçlarına göre Scarlet’in aradığı bu hazine, Paris’in tam altında yer alan ve yaklaşık 6 milyon cesedi barındırdığı düşünülen yeraltı mezarlarında saklanıyor. Konu, istediğini elde etmek olduğunda oldukça hırslı ve korkusuz bir kişiliğe sahip olan ana karakterimiz, Felsefe Taşı’na ulaşmak ve babasının ömrünü adadığı bu gizemi çözmek uğruna, sayısız tehlike içeren yeraltı mezarlarına girmek için gözünü karartıyor ve kendine bir ekip toplayarak, Paris’in gizemli ve karanlık tünellerinde, tekinsiz bir yolculuğa çıkıyor.
Macera dolu ve eğlenceli bir hazine avına çıkmayı bekleyen ekip için işler hiç de umdukları gibi gitmiyor. Yeraltı mezarlarına adımlarını attıklarını andan itibaren, etraflarındaki her şey tüyler ürpertici bir hal almaya ve durum her dakika daha da kötüleşmeye devam ederken, ekran başındaki izleyici de bu gerilimin her saniyesini iliklerinde hissediyor. Ekipteki her bir karakterin, en derin kabusları ve yıllardır peşlerini bırakmayan günahları, en dehşet verici şekilde tek tek gün yüzüne çıkarken, gerçeklik ile deliliğin sınırı ise gittikçe bulanıklaşmaya başlıyor.
Eğer psikolojik korku türüne ilginiz varsa, kesinlikle izlemenizi önerdiğim bir yapım. İyi seyirler!